Şeker belleği de bozuyor

Kan şekerinin seviyesi ile bellek arasındaki ilişkide yaşanan sorunlar sadece diyabetle sınırlı değil. Kan şekerindeki hafif yükselmeler, insülin seviyelerindeki sınırlı artışlar bile (hiperinsülinemi/insülin direnci) bellek kapasitemizi olumsuz etkiliyor.

Haberin Devamı

Şeker hastalarında belleğin beklenenden daha erken bozulabileceği biliniyor. Yeni araştırmaların neticeleri ise bize farklı bir şey daha söylüyor: Kan şekerinin seviyesi ile bellek arasındaki ilişkide yaşanan sorunlar sadece diyabetle sınırlı değil. Kan şekerindeki hafif yükselmeler, insülin seviyelerindeki sınırlı artışlar bile (hiperinsülinemi/insülin direnci) bellek kapasitemizi olumsuz etkiliyor.
Bedenin bütün hücrelerinin (özellikle de beyin hücrelerinin) verimli çalışması için glikoza gereksinimi var. Ne var ki glikoz ve insülinin fazlası beyin dokusunda ciddi tahribatlar da yapabiliyor.
Tahribatın nedeni henüz tam olarak bilinmiyor. Artan kan şekerinin proteinlerle etkileşime girerek beyne hasar verebilen toksik maddeler oluşturabileceği, aşırı insülin birikiminin Alzheimer hastalığına yol açan beta amiloid maddesinin beyin dokusundan temizlenmesini aksatabileceği düşünülen olasılıklar.
Ama net ve açık bir kanıt yok elimizde. Bize göre süreç nasıl işlerse işlesin önemli olan şu: Kan şekeri ve insülin seviyelerindeki artışlar diyabete yol açsın ya da açmasın beyni tahrip edip belleği yiyip bitirebilir.

Haberin Devamı

Pirinç mi bulgur mu tercih edelim?

Bulgur pirince oranla daha bir bizimdir, bizdendir. Tercihinizi bulgurdan yana yapın. Bulgur sadece bizim değil, dünyanın da el üstünde tuttuğu bir besin öğesi olma yolunda hızla ilerliyor ve yıllardır ünlü “Mayo Klinik beslenme listesi”nin “en değerli ilk 10 besin”i arasındaki yerini kimselere kaptırmıyor. Tavsiyem mümkünse kepekli bulgura ağırlık verip iri taneli olanlarını tercih etmeniz.
Bulgurun posa, vitamin ve mineral içeriği çok güçlü. Tok tutma ve insülini patlatma olasılığı ise pirinçten daha az.
Pirince gelince... Bir tabak pirinçle bir tabak tozşeker yemek arasında beslenme pratiği açısından ciddi bir fark yok.
Siz yine de “hiç olmazsa arada bir pirinç pilavı yesem olmaz mı?” diyenlerdenseniz esmer, ince uzun (basmati) ve doğal (cilalanmamış) pirinci tavsiye ederim.

Yürümeli mi yüzmeli mi?

Soru eski. Doğal olarak yanıt da değişmiyor. Bildiğiniz gibi benim değişmez favorim yürümek. Bedenimiz yüzmekten çok yürümeye ayarlı gibi sanki.
Basit ev, ofis yürüyüşlerinde bile kalça, baldır, bacak adaleleri gibi vücudun en büyük adale gruplarını çalıştırıyoruz ki bu büyük bir avantaj (Bedendeki toplam adale-kas yükünün yüzde sekseni göbek çizgimizin altında). Ayrıca damar sistemine yürüyüşün yaptırdığı cimnastik de mühim bir nokta. İnsülin direncini kırma bakımından da yürüyüş daha etkili.
Zira daha çok kas kütlesi kullanıyorsunuz ve kasları kullanmak onları birer “insülin süpürgesi” yapmak “insülin emen süngerler” haline getirmek demek.
Sıradan yürüyüşler de faydalı ama etkin olanı “tempolu” yapılanı. Yani dakikada 120 adımlık ortalama bir ritimle 40-60 dakika sürdürüleni. Vaktiniz mi yok? 20-30 dakika da yetiyor. Yeter ki her gün yapın. Saat başı 5 dakikalık tekrarlara bile razıyız. Yeter ki yürüyün.

Haberin Devamı

Pilates mi yoga mı daha faydalı?

Pilates de yoga da son yılların sevilen ve hayranlarının sayısı hızla büyüyen aktivite trendleri. İkisini de beğeniyorum. İkisi için de tavsiye edici yazılar yazdım. Tavsiyeme gelince: Bedensel ve ruhsal egzersizleri aynı anda yapmak istiyorsanız yogayı tercih edin. Hedefiniz daha fit, daha bir “sırım gibi görünmek” ise pilatese yönelin. Vaktiniz ve aklınız (!) varsa ikisini de birlikte yürütün. Ama bir şartla! Yürümeyi ihmal etmeden!

Çay mı içelim, kahve mi?

“Kateşinlerden”, özellikle “epigallokateşin”den zengin yapısı çayı sadece bir keyif içeceği olmaktan çıkarmıyor, ama güçlü bir antioksidan içecek vasfı kazandırıyor.
Bu da kanserden bellek sorunlarına, damar sertliğinden bağışıklığa farklı alanlarda çayın sağlık bakımından da önünü açıyor. Benzer şeyler son yıllarda kahve için de gündeme getiriliyor.
Çay konusunda yeni bir şey söylemek istemem. Yeşili de siyahı da makbuldür. Uyarım çaydaki kafein konusundadır. Bir fincan siyah çay 20, yeşil çay 40 mg civarında kafein içeriyor ve günlük kafein kazanımını 300-350 mg civarında tutmak gerekiyor. Kahveye gelince... Kahve konusundaki son araştırmalardan biri BMJ Heart dergisinde yayınlandı.
O araştırmanın sonuçlarına bakılırsa “günde üç bardak kahve içenlerin damar sağlığı çok daha iyi!”
Gelelim neticeye: Keyif yapmak istediğiniz zaman kahve, “Canım bir şeyler içmek istiyor” diye düşündüğünüzde çayı tercih edin.

Yazarın Tüm Yazıları