Yüzen ahşap adaların yaratıcıları anlatıyor

Görüntüsü o kadar güzel ki...

Haberin Devamı

Yüzen ahşap adaların  yaratıcıları anlatıyor

Görür görmez bayıldım. Tamamı ahşapla kaplı, ortasında bir ağaç var.
Dahası, küçük bir teknenin arkasına bağlayıp onunla beraber açılabiliyorsun.
Şahane bir fantezi yani!
“Yüzen ahşap adalar” olarak tarif edebileceğim Kopenhag Adaları’ndan bahsediyorum.
Kopenhag Adaları iki mimar arkadaş, Avustralyalı Marshall Blecher ile Danimarkalı Magnus Maarbjerg’ın projesi.
İki arkadaş Kopenhag’da mimarlık okurken tanışmış.
Her ikisi de denize tutkun ama Magnus’un deniz ve limanlarla olan ilişkisi bambaşka bir boyutta. Çünkü ahşap bir gemide büyümüş. Hayatının ilk gençlik yıllarını ise yelken yaparak, Avrupa ve Amerika limanlarını keşfederek geçirmiş.
İki mimar tasarladıkları bu son projeyle tasarım dünyasında hayli konuşuldu, ilgi çekti.
Görselini görür görmez insanı büyüleyen bu projeye dair merak ettiğim detayları iki mimar arkadaşa sordum.

ŞEHİRLERİN LİMANINA YENİ BİR MODEL

* “Kopenhag Adaları” fikri nasıl ortaya çıktı?
- Proje, Kopenhag Limanı’nın ‘gentrifikasyon’ (mutenalaştırma, seçkinleştirme) sürecine bir tepki olarak başladı. Amacımız doğal hayatı şehrin merkezine yeniden geri getirmekti. Magnus’la limanda yaşıyoruz, dolayısıyla limanın asıl amacından tamamen uzaklaştığına bir süredir tanığız.
Liman kenarındaki tekne yapım yerleri imar kapsamında yüksek konutlara dönüşmeye başlayınca, “Bu muhteşem kamusal kaynağı nasıl yeniden kullanıma sokabiliriz” sorusuna yanıt aramaya başladık.
Kayıkla gezmeyi ve limanda yüzmeyi teşvik eden bir yol aramaya başladık.
Ada fikri bu şekilde ortaya çıktı.
Konseptimizi kanıtlamak ve belediyeyle diğer yetkilileri bunun iyi bir fikir olduğuna ikna etmeye yardımcı olmak için prototip ada O1’in inşasına başladık.
Daha sonra proje büyüdü. Limanda dokuz yüzen adadan oluşacak bir takımada olacak.

Haberin Devamı

Yüzen ahşap adaların  yaratıcıları anlatıyor

* Bu “yüzen adalar” insanlara başka ne vaat ediyor?
- Kopenhag Adaları, şehirlerin limanına yeni bir model öneriyor aslında: Kayıkçıların, balıkçıların, kanocuların, yıldız gözlemcilerin ve yüzücülerin sayısının arttığı şehirler tarafından kullanılmak üzere açık ve ücretsiz yüzen adalar topluluğu...
Adına kısaca “parkipelago” diyoruz. Bu adalar aynı zamanda hızla endüstrileştirilen kıyılara vahşi doğayı yeniden getirme arzusunda: Endemik bitki ve ağaçlar, yukarıdaki kuşlar için yaşam alanı, deniz yosunları ve yumuşakçalar için demirleme noktası sağlayarak. Kısacası proje, yeni bir iklime karşı dirençli şehircilik türüne işaret ediyor.

GÜÇLÜ VE BASİT BİR FİKİR

* Adaların tasarımı da dikkat çekti. Ahşap ve sadece tek bir ağaç. Sanki bireyselliğe, yalnızlığa bir övgü var gibi. Yanılıyor muyum?

- Evet, aslında öyle. Sonuçta güçlü, basit bir fikri yakalayan, küçük bir şey yapmak istedik. Ayrıca başlangıç için küçük bir bütçeyle de yola çıkmamız gerekiyordu. Bir de herkes tek bir palmiye ağacının olduğu, izole edilmiş ada görseline aşinadır.

* Ada nasıl hareket ediyor? En çok bunu merak ediyorum.
- Basit: Küçük bir teknenin arkasında çekerek hareket ettirebiliyorsunuz!

Haberin Devamı

Yüzen ahşap adaların  yaratıcıları anlatıyor


BU KADAR HIZLI OLMASI ŞAŞIRTICI

* Peki Kopenhag’a gelen herkes bu adalardan yararlanıyor mu?
- Evet, adalar diğer kamusal alanlar gibi herkese açık.

* Eğer talep gelirse, başka şehirler için de bu projeyi yapmayı düşünür müsünüz?
- Evet, hatta dünyanın dört bir yanındaki birçok şehirden bize ulaşanlar oldu bile.

* Adaların altında ve üstünde yaban hayatı için yeni bir yaşam alanı oluşacak. Bunu nasıl planladınız?
- İşlenmemiş kereste ve doğal malzeme kullandığımız için deniz yosunu ve yumuşakçalar adaların alt kısmında yaşamaya başladı bile. Bu kadar hızlı bir ekosisteme dönüşmesi de şaşırtıcı.

 

Yazarın Tüm Yazıları