Yarım tablo meselesinde kim haklı?

Son üç gündür güncel sanat piyasası Alican Leblebici’nin yarım tablosunu konuşuyor.

Haberin Devamı

Kaçıranlar için çıkan kısmın özeti şu:
Leblebici’nin MMXI adlı eserini satın almak isteyen koleksiyoner pandemiyi öne sürerek 17 bin liralık fiyat üzerinden yüzde 50 indirim istiyor.
Leblebici kabul ediyor ama kendi ifadesiyle koleksiyonerin sözleri bir hançer gibi yaralıyor onu.
Bundan sonrası ilginç: Leblebici eserinin yarısını kesip gönderiyor koleksiyonere.
Elbette yarım tabloyu gören koleksiyoner şok!
Hemen Leblebici’yi arıyor, “Neden yarım?” diye.
Sanatçı da şu yanıtı veriyor:
“Sanat piyasası iyi değil, satışlar durma noktasında. Bağımsız bir sanatçıyım. Bir de pandemi elbette...”

KİM NE KADAR HAKLI VE HAKSIZ?
◊ Şu bir gerçek:
Tüm koleksiyonerler indirim ister. Sanat fuarlarında, sergi açılışlarında kaç kere tanık oldum ya da sanatçılar bizzat kulağıma fısıldadılar, “Fiyatı buydu, ama şu kadara sattım” diye. Bu işin raconu haline gelmiş artık indirim yapmak.
Ama tabii ki eskiden eser fiyatları euro üzerindendi.
Şimdi genelde Türk lirası üzerinden. Ve o koleksiyoner kimse kusura bakmasın, 17 bin liradan da yüzde 50 indirim istenmez. Çok abartmış!
◊ Gel gör ki Alican Leblebici’nin koleksiyonere ders veren tavrı da bir noktada rahatsız edici. “Hayır, yüzde 50 indirim olmaz” diyebilir, yarım tablo gönderme şovuna gerek kalmazdı.
Leblebici yarım tablo hikayesini Instagram’ında anlatarak tablosunu popüler hale getirmiş oldu. Yani bir hikâye yarattı ve o hikâye bu haliyle şimdi daha çok alıcı bulacak. Çünkü eserini değil, yarattığı hikâyeyi satmış olacak. Peki aradaki fark içine sinmiş olacak mı?

Haberin Devamı

Aylar öncesinden bir tanıklık

Pandemiden önce...
Genç bir sanatçının ilk sergisinin açılışında ünlü bir koleksiyoner yanı başımdaydı.
Dev bir tablonun önünde durdu ve sanatçıya sordu, “Ne kadar?” diye.
Sanatçı, “10 bin lira” dedi. Koleksiyoner o fiyat üzerinden indirim istedi.
Ben içimden “Yok artık” dedim, çünkü o büyüklükteki bir tablo için 10 bin gayet uygundu. Genç sanatçı da ne diyeceğini bilemedi ve o esnada galericisi devreye girdi, “Tamam, 8 bin yaparız”.
Sanatçı mutsuz oldu tabii ki o indirime.
Ama ünlü koleksiyoner alıyor diye sesini çıkaramadı.
Sanat piyasasında böyle garip bir durum var:
Ünlü koleksiyonerler alıyorsa mutlaka indirim yapalım, mutlaka onların elinde eserimiz bulunsun...

Haberin Devamı

Dantelli şortla bunun ne ilgisi var?

Bir sitede dantelli erkek atleti ve şort satılmaya başlanmış. Moda yazarımız Hande Can bu konuya değindiği yazısına dün Kelebek’te şöyle başlıyordu: “Asla homofobik değilim. Herkesin tercihine saygım sonsuz”.
Hande eminim homofobik değilsindir, ama dantelli atlet ve şortla bunun ne ilgisi var?
Dantelli şortu satın almaya niyetleneni neden belli bir kategoriye sokmaya çalıştığını hiç anlamadım. Bilmediğimiz bir kural filan mı var? Açıklarsan sevinirim.
Ayrıca “Modanın geldiği son nokta bu olmamalı” başlığını da eleştirmek istiyorum.
Modanın geldiği bin tane nokta gördük şimdiye kadar.
Podyum üzerinde türlü denemeler, şov amaçlı abuk kıyafetler...
Hepsi unutuldu gitti.
“Son nokta” bu açıdan bakıldığında iddialı olmuş.

Haberin Devamı

Kulübe beni de yaz Savaş

Savaş Özbey araba kullanamayan erkekler cemiyetine beni de alabilir.
Dün bu konuyu yazmış, ona istinaden söylüyorum:
Şehirde araba kullanamıyor olmak şahane bir şey!
Park sorunuydu, trafik kavgasıydı; bu gibi yan etkilerle uğraşmıyorsun.
Sadece taksi şoförüne atar yapıyorsun.
O da bazen. Olmadı, mis gibi metro var.
Ama şu pandemi döneminde uzak yerlere gitmek için araba kullanabilmeyi gerçekten isterdim, ne yalan söyleyeyim.

Tatlı bir mola

Biraz ara. Azıcık yenilenme arzusu. Yani: Haftaya görüşürüz.

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları