Trafik sigortasına acil devlet desteği gerekiyor

Ne zaman trafik sigortası ile ilgili yazı yazsam, okuyuculardan hemen, ‘bu sigortacıların işi gücü trafik, başka konuşacakları konuları yok mu?’ diye tepki geliyor.

Haberin Devamı

Çok da haklılar. Ama trafik, öyle bir sigorta ki, birincisi; başta 25 milyon sürücü yani, vatandaş, olmak üzere toplumun tamamını ilgilendiriyor. Hal böyle olunca da en çok trafik sigortası satılıyor ve sigorta pazarında trafik sigortasının payı neredeyse yüzde 30’lara yakın.

İkincisi, sigorta pazarında en yüksek hasar, trafikte ödeniyor. Üçüncüsü; enflasyon, kurdaki hareketlilik, asgari ücretteki artış, onarımda kullanılan yedek parça ve işçilik maliyetlerindeki değişikliklerin tamamı trafik sigortasını direkt etkiliyor. Dördüncüsü, sigorta pazarının büyük bölümünü oluşturan trafik sigortasında primi de teminatları da devlet belirliyor ve sigorta şirketleri bu sigortayı satmak zorunda; ‘satmıyorum’ deme hakları bulunmuyor. Eğer trafik sigortası ruhsatlarını devlete iade ederlerse o zaman satma zorunlulukları bulunmuyor.

Ve sigorta şirketleri, trafik sigortasından zarar üstüne zarar ediyor. Rakamlar açıklandı, bu yılın ilk üç ayında zarar, 3 milyar liraya yaklaştı. Ve ilk üç ayda sigorta satışından toplanan primler, oluşan hasarı karşılamaya yetmedi. Şöyle ki, şirketler topladıkları her 100 liralık prim karşılığında 180 lira hasar ödedi. O 80 lirayı da kendi kasalarından ödemek durumunda kaldı. Ve istisnasız trafik sigortası satan 26 şirketin tamamı da zarar açıkladı.

ZARAR BÜYÜYOR

Peki, neden zarar ediyorlar? Aslında sigortacılar, trafik sigortasından bugüne kadar hiç de kâr etmediler, hatta genelde zarar ettiler, ama tarihte ilk defa zarar rakamı bu boyutlara çıktı. Bunda ağırlıklı etken, enflasyon ve kurlardaki artışın hasar maliyetlerini; asgari ücretteki artışın da ödenen vefat gibi bedeni tazminatları (bedeni tazminatlar tamamen asgari ücrete göre hesaplanıyor) ciddi artırması. Bir örnekle anlatayım. Geçen senenin eylül ayında trafik sigortası yaptırdınız. O dönem enflasyon yüzde 19.58, ortalama dolar kuru 9 lira, asgari ücret de 3.577 liraydı. Tüm bu hesaplara göre de trafik sigortasına 700 lira ödediniz. Bugün bir kaza yaptınız; enflasyon yüzde 73, kur 17 lira, asgari ücret 5 bin lira. Sigorta şirketi maddi ve bedeni zararları bugünkü parametrelere göre ödeyecek.

Haberin Devamı

Bir ay sonra bir kaza daha yaptınız o zamanki şartlara göre ödeyecek. Ama sizin 700 lira ödediniz poliçe 2022’nin eylül ayına kadar geçerli, üzerine de bir kuruş fiyat farkı ödemeyeceksiniz. O nedenle bugün sigortacılar topladıkları her 100 liralık prim karşılığında 180 lira hasar ödemek durumunda kalıyor. Peki trafik sigortası primleri artmadı mı? Kamu, tüketici mağdur olmasın diye artan maliyetler oranında fiyatlara zam yapmadı ki, doğru da. Hatta öyle ki, 1 Temmuz’dan itibaren trafik sigortasının teminatlarını iki katına çıkardı.

Şirketlerin zarar etmesinin bir başka nedeni de mali kâr elde edememeleri. Onu da şöyle anlatayım. Düne kadar da sigortacılar trafik sigortasındaki zararlarını mali kârla kompanse ediyorlardı. Şimdi ise faizler çok düşük olduğu için artık mâli kar elde edemediklerinden trafik sigortasındaki zarar da her geçen gün büyüyor. Söylenen o ki, ilk üç aydaki 3 milyar liralık zarar, altınca ayda 5 milyar lirayı geçecek.

TÜKETİCİYE YANSIYOR

Bunları niye anlattım? Hem bilin istedim, hem de bir süredir okuyuculardan, ‘trafik sigortası yaptırmakta zorlanıyoruz, saatlerce bekliyoruz’ şeklinde şikayetler almaya başladım. Çok iyi biliyorum ki, bu şikayetler fazlasıyla kamuya da gidiyor. Açıkçası trafik sigortasında bir kaos yaşanıyor. Böyle gider mi; gitmez. Önlem alınmazsa ne olur kısaca değineyim.

Haberin Devamı

Mesela duyumlar alıyorum; bazı şirketler, trafik sigortası ruhsatını kamuya iade etmeyi bile düşünüyor. ‘Canım ederlerse etsinler’ diyebilirsiniz ama o öyle değil işte. Yük ve zarar, kalan şirketlerin üzerine yığılır, daha büyük kaos yaşanır. İkincisi, böyle giderse kimi şirketler, trafik sigortasındaki sorumluluklarını karşılayamaz hale gelir, sermayeleri yetmez. Bu dönemde de ister yerli ister yabancı; trafik sigortasından dolayı kimse şirketine ekstra sermaye koymaz. Durum böyle olunca şirketler haliyle, daha fazla zarar etmemek ve sermayelerini eritmemek için trafik sigortası yapmaktan kaçınıyor. Günün sonunda yapıyor ama ayak sürüyor. Çünkü bu zarar, bugünkü şartlarla sürdürülebilir zarar değil. Böyle giderse de korkarım ki, tüketici ya sigorta yaptırmakta ciddi zorlanacak.

SORUN NASIL ÇÖZÜLÜR?

Peki, hem tüketicinin hem de sigorta şirketlerinin mağdur olmaması için ne yapmak lazım? Bir-iki önerim var; paylaşayım. Birincisi; sigorta şirketlerine, bu geçici dönemde, enflasyona endeksli bono ya da tahvile yatırım yapma imkanı verilmeli. Sadece trafik sigortası için bile bu imkan tanınabilir. Bankalara tanınıyor. Yüksek enflasyon döneminde avantajlı çıkmaları için TÜFE’ye endeksli tahvillerle bankalar destekleniyor. Kaldı ki, bankaların, sigorta şirketleri gibi hasar ödemek gibi bir sorumlulukları yok.

İkinci önerim ise, trafik sigortasındaki kaos ortamı durulana kadar, yine geçici bir süreliğine, trafik sigortasında hasara devlet destek olabilir. Nasıl mı? Sigortacılar topladıkları 100 liralık prime karşılık 180 lira hasar ödüyorlar ya; mesela, yüzde 100’ün üzerini devlet geçici süreliğine karşılayabilir. Bunu da bankaların verdikleri kredilere Kredi Garanti Fonu (KGF) desteği gibi düşünün. Özetle; primler, teminatlar, komisyonlar dahil her şeyi devletin belirlediği bir branşta şirketler büyük zarar ediyor ve zararları da ceplerinden karşılıyor. Bu duruma devletin bir şekilde geçici süreyle destek olması gerekiyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları