Renkli 90 dakika

Oldum olası sevdim renkleri. Rengarenk olmayı. Rengarenk diye şarkı sözü bile yazdım.

Haberin Devamı

Hiçbir kelime mavinin sonsuzluğunu, kırmızının alevini ya da sarının umudunu anlatamaz.
Hasta olduğumda, boynumu renklere sarar, oğlum üşüttüğünde muhakkak üzerine turuncu örtüsünü örterim.
Bazı müzisyenlerin notaları renk olarak, şarkıları bir renk cümbüşü olarak görebildiklerini okuduğumda çok etkilenmiş, hiç şaşırmamıştım.
Her şeyin rengi var. Etrafımızdaki enerjinin bile.
Renkli 90 dakika

Konserlerde de şarkılara eşlik eden ışıkların, o şarkının hissini ne kadar değiştirdiğini, artırdığını gördüm hep.
Bu renk büyüsünü sahneme taşımayı hep istedim.
Siz bir şeyi çok istediğinizde muhakkak biri o isteği duyar ve size doğru yola çıkar.
Benim de bu isteğimi Yaşam Tüzün Özer diye güzel, çıtı pıtı, yetenekli ve kendine inancı tam bir kız duymuş olmalı.
Yaşam, şarkıların her birine bir tablo yapmak istiyorum dediğinde, bir konserin aynı zamanda bir müze gezisi olabileceği fikriyle ayaklarım yerden kesildi. Düşünsenize bir taşla iki kuş! Hem konsere gidiyorsunuz hem de bir sanatçının eserlerini görüyor, renk ve müzik terapisini aynı anda alıyorsunuz.
Yaşam’ın resimleri öyle güzeldi ki, biz de onları giysek nasıl olur diye düşündük ve onun desenlerini kumaşlara basıp, bütün grup onları giydik.
Sahne bir boya kutusuna batıp çıkmış, bir ressam gelip her yeri boyamış gibi oldu.
Gözünüzde canlanması için, Yaşam’ın bir resmini ve kostümlerimizin desenlerini buraya koyuyorum.
Kumaşları alıp, masallarda olduğu gibi bir üstadın yanına gitmek ve onları büyülü kıyafetlere döndürmek gerekti.
Bunu da oyun arkadaşım Tanju Babacan’dan istedik.
Beni kanatlandırdı, hepimizi sanki doğada nadir bulunan böcekler, çiçekler gibi renklendirdi.
Müthiş ekibiyle, o sihirli makasıyla kesti ve dikti. Yaşam’la el ele verip, bizi başka bir galaksiye taşıdılar.
Kuliste bile o kadar eğlendik ki, renklerin, çocuklaşmanın gücüne bir kez daha inandım.
Burada huzurlarınızda, üstün yetenekleriyle beni sarıp sarmalarken, içimdeki çocuk Nil’e her daim korkusuzca eşlik eden müzik yoldaşlarım Nurkan Renda, Alp Ersönmez, Çağrı Sertel, Gaye Biçer, Melisa Uzunarslan, Onur Nar ve Onur Başkurt’a teşekkür ederim.
Renkli 90 dakika

Onlarsız cümbüş olmaz, şarkım duyulmaz, sahne ışıkları yanmaz. Dilerim beraber yolumuz uzun olsun.
Bu renk cümbüşü konserlerimin parçası olsun istiyorum artık.
O mavi kanatları açmak, Yaşam’ın o güzel resimlerini sahnede görmek ve hep beraber koca bir tabloya dönüşmek!
İnsan yaptığı işte heyecan bulunca, hayatının her yeri her şeyi yeşeriyor.
Bu sebeple, 17 yaşında kurduğunuz hatta 8 yaşında kurduğunuz hayali hiç unutmayın, her gün ona yan yan yengeç misali yanaşın derim.
İnsan büyüdüğünde, çocukken aynada kurduğu hayalle buluşursa, hayat başka hayat oluyor.
Çocukluk hayalleriyle buluşmuş başkalarıyla karşılaşır ve, yaşı kaç olursa olsun, oynamaya başlarsa hayat bambaşka hayat oluyor. Ben o şanslı kullardanım.
Hiç olduğumdan başka biri olmayı hayal etmedim, olduğumun iyisi olmayı hayal ettim.
İnsan hayallerinden yapılıyor. Yere bakanla yıldıza bakan bir olmuyor.
Başımızı kaldırıp hayallere dalmaktan ve birbirimizi bulmaktan hiç vazgeçmeyelim.
Yaşam’ın her daim yanında yürüyen ve benim bir diğer oyun arkadaşım olan yetenekli Talip Özer, olmayanı olduran Gülin Sarpel, bizi böyle güzel fotoğraflayan Tina Mesri ve Gökçe Göksu...
Sizlerle el ele oluşturduğumuz bu eğlenceli çember, diğer galaksilere yolculuğumuzun portalı olsun. Daha neler neler yapalım da kendimizi şaşırtıp duralım beraber.
Rastlarsanız gelin “Renkli, 90 dk”ya. Gözleriniz şaşarken, bedeniniz dans etsin, ağzınız şarkı söylerken, ruhunuz olup bitene kendini bıraksın.
Buluşmak üzere, sevgiyle ve renklerle kalın.

Yazarın Tüm Yazıları