Kurtuluş yolunda

“Yarabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et... Türklüğün, Müslümanlığın, düşman ayakları altında esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!” Yaveri Muzaffer Kılıç’ın anlatımına göre, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos’ta Kocatepe’de, sabaha karşı saat 5’te topçu taarruzu başlarken böyle dua etmişti...

Haberin Devamı

Hatta bu sözleri söylerken gözleri yaşarmıştı. Atatürk’ün bu duasına belki sadece yaveri kulak misafiri olmuştur. Ama duasının kabul edildiğine tüm dünyada yüz milyonlar tanıklık etti. Türk ordusu, ardı ardına aldığı zaferlerle, sadece iki hafta sonra Batı Anadolu ve Ege’yi düşman işgalinden kurtardı.

Kurtuluş yolunda

ZAFER VE SEVİNÇ

Milli Mücadele’nin büyük zaferi, tüm yurtta muazzam bir sevinç rüzgârı estirdi. Elbette yaşananlar sadece Türklük adına değil, Müslümanlık için de büyük mutluluk kaynağıydı. Öyle ki Mustafa Kemal Paşa’ya ve Ankara’ya ulaşan tebrik telgraflarında hep bu ortak duygu görülür. Örneğin Zonguldak’tan gönderilen kutlama mesajında şöyle deniyordu: “[Sizin isminizi] üç yüz milyon[luk] ümmet-i Muhammed ebediyen, ve altı bin yıllık Türk tarihi iman gibi kalbinde taşıyacaktır.” Ülkenin her yanında topluca şükür namazları kılınıyor, hatimler indiriliyordu. Bunlar içinde en manidarı, o sırada işgal altında bulunan İstanbul’da, Ayasofya’da 25 bin kişinin katılımıyla okutulan mevlit olsa gerek.

Haberin Devamı

MÜSLÜMAN DÜNYASINDAKİ YANKI

Zafer, Diyarbakır’da da benzer şekilde kutlanırken Türklerle Kürtlerin ve Arapların yan yana yaşadığı “Müslüman” şehirlerde farklı bir birleştirici anlam taşıyordu. Büyük zafer ayrıca Beyrut, Tebriz ve Nahçıvan’da; Güney Afrika’da Johannesburg’ta, Nairobi’de, Fas’ta, Cezayir’de Müslümanlarca büyük bir heyecanla kutlanmıştı... Hindistan’ın Kalküta şehrindeki gösterilerdeyse “Yaşasın Mustafa Kemal Paşa” nidaları duyuluyordu. Aynı ifadeye Bombay’da bir cami duvarında rastlamak mümkündü: “Zinde Bâd Mustafa Kemal.” Azerbaycan, Afgan ve İran sefirleri de yayınladıkları bildirilerle bu sevinci paylaşanlar arasındaydı.

İNANÇ VE KURTULUŞ

TBMM’nin, İşgal Kuvvetleri’ne karşı stratejik duruşunda dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların etkisi çok mühimdi. Elbette daha da önemlisi, Milli Mücadele’de inancın oynadığı asli roldür. Atatürk, Çanakkale Savaşı’nda askerlerinin eşine zor rastlanır fedakârlığında, imanın ve şehitlik bilincinin gücünü bizzat görmüş; Kurtuluş Savaşı’nda yayınladığı bildirilerde o ruhun korunmasına daima özen göstermiştir. Bu duygu, en şiirsel ve en güçlü yankısını İstiklal Marşı’nda bulacaktır.

Haberin Devamı

Kurtuluş yolunda

Ne acıdır ki Milli Mücadele karşıtları, dini duyguları kullanarak halkı kendi yanlarına çekmeye çalışmıştır. Örneğin İşgal Kuvvetleri’nin güdümündeki Damat Ferit Paşa hükümeti, Milli Mücadele’nin bir eşkıyalık hareketi olduğuna dair fetvalar yayınlatsa da bu tahrike kapılanlar hiç şüphesiz azınlıkta ve etkisiz kaldı. Anadolu’da din adamlarıyla kanaat önderlerinin çok büyük çoğunluğu Kuvayımilliye’nin ve Ankara Hükümeti’nin daima yanında olmuşlardır. Bunlar arasında düşmana ilk direniş çağrısını yapan Denizli müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Mustafa Kemal Paşa’ya “Bütün Amasya emrinizdedir” diyen Hacı Tevfik Efendi, Abdurrahman Kamil Efendi, Nazillili Hacı Süleyman Efendi ve tabii milli mücadelenin meşru olduğu fetvasını veren Rifat (Börekçi) Efendi gibileri akla ilk gelen isimlerdir. Bu liste çok çok uzundur. Yazmakla bitmez...

*

Haberin Devamı

Türk ordusunun Kurtuluş Savaşı’nda kazandığı zaferlerin başkahramanları ön cephede savaşanlar ve komutanlardı. Ancak atılan her adımın ardında muhakkak ki, o zafere inanan ve onu elindeki tüm imkanlarıyla destekleyen bir halk vardı. Aklı, fikri, bilgisi, becerisi, gönlü ve tabii -Atatürk’ün ifadesiyle- “dualarının bereketiyle” zafere yürüyen bir millet...

Kurtuluş yolunda

PEKİ YA BİZİM ZAFERLERİMİZ?

Zaferin 99. yıldönümünde atalarımızın ve analarımızın kurtuluş mücadelesini minnetle anıyoruz. Ancak onların mirasına layıkıyla sahip çıkmak için geçmiş başarıları anmaktan çok daha fazlası gerekiyor. Ne iş yaparsak yapalım, en iyisini yapmak için çalışmalıyız. Hangi konuda başarılıysak, onda “dünyanın en başarılısı” olmaya, kendi konumuzda “zafer kazanmaya” gayret etmeliyiz. Ve hepsinin ötesinde bunları “iyi insan” kalarak yapmalıyız.

*

Haberin Devamı

Unutmayalım ki atalarımız imkânsızlıktan veya olumsuz koşullardan şikâyet ederek inandıkları yoldan vazgeçselerdi bugün üzerinde yaşadığımız topraklar, bizim toprağımız; bayrak bizim bayrağımız olmayabilirdi. Onlar inandılar, başardılar. Çünkü zafer, ancak ona inananlarındır. Artık yeni zaferlere imza atma sırası her gün ve her sabah bizde. Nice zafer bayramlarına...

Yazarın Tüm Yazıları