Ganîsi gelsin

Ramazan, daima sofrada bolluk, bereket ayı olarak görülmüştür. İftar masası, en mütevazı hanelerde bile elden geldiğince donatılır.

Haberin Devamı

Pek çoğumuz büyüklerimizin okuduğu sofra duasına aşinadır: “Artsın eksilmesin / Taşsın dökülmesin / Bu yensin, ganîsi gelsin” Elbette sofra zenginliği dendiğinde akla ilk gelen çeşit sayısı ve yemek miktarıdır. Ne var ki İslam medeniyetinde ve Türk kültüründe sofranın bereketi, esasen o sofradan yiyenlerin çokluğuna ve hayrına göredir. Nitekim sofra duası, şöyle devam eder: “Hak, Halil İbrahim bereketi versin aşımıza.”

BEREKETİ BOL OLSUN

“Bereket”, inanç tarihinin en evrensel motiflerinden biri. Tarladaki mahsulün veya hayvanların çoğalması için dua etmenin bereket getirdiği inancı, neredeyse tüm kültürlerde mevcut. Bereket sembollerinin en zengin örneklerini Anadolu’da buluyoruz.

Ganîsi gelsin

*

Haberin Devamı

Müslümanlıkta da yemekle ilgili menkıbelerde ortak tema, yokluk zamanında tek bir tencere yemeğin onlarca, yüzlerce kişiyi doyurmasıdır. Bazen de tek bir kırbadan çıkan suyun, kalabalığa yetmesi... Çünkü inanılır ki helal kazançla yapılan ve halis kalple pişirilen yemek çok bereketli olur. Yemeğin doyuruculuğu, manevi zenginliğin yansımasıdır.

ZENGİN OLMAK AYIP MI?

Maddi zenginlik, İslam kültüründe kınanmaz: Ne zenginlik ayıplanacak bir şeydir, ne de fakirlik. Hatta “salih (iyi) kişinin salih mal” sahibi olması gayet olumlu görülmüştür. Yanlış olan, zenginin bu zenginliğini ihtiyaç sahipleriyle paylaşmamasıdır. Çünkü zenginlerin mallarında “fakirler ve mahrum kalanlar için belli bir hak” (Mearic, 24-25) vardır. Ramazan ise yıl içerisinde zenginliğin en fazla paylaşıldığı zamandır.

SEN DE YEDİĞİMDEN YE

İslamiyet’in ilk dönemlerinde iftar yemeklerinin “bir hurma, bir bardak süt ve birkaç parça katık” ile tamamlandığı anlatılır. Ne var ki, zaman içinde Müslümanlar çok “ganî” (zengin) sofralara kavuştular. Mutfak kültürü, malzemesiyle tekniğiyle çeşitlendi. Haliyle zenginle fakir sofrası arasındaki fark arttı. Dolayısıyla Osmanlı ramazan kültüründe zenginlerden beklenti, orta halli ve fakir olanlara kendi yedikleri güzel yemekleri sunmalarıydı.

Haberin Devamı

DOYURUCU İKRAMLAR

Mesela Fatih Sultan Mehmet devrindeki ramazanlarda öğrencilere müstesna bir tatlı olan zerde verilirdi. Hürrem Sultan’ın Kudüs’te yaptırdığı aşhanedeki iftarlarda, Şehzade Bayezid ve Cihangir’in sünnet şöleninde sunulan yemeğin aynısı ikram ediliyordu. Turhan Hatice Sultan ise vakfına, ramazan boyunca Yenicami’de sebillerden bal şerbeti akıtılması talimatını vermişti. En kaliteli baldan yapılan bu şerbetin, namazdan çıkanlara sunulması için her kapıda altı şerbetçi görev yapmalıydı.

*

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Netice olarak, ramazanda ikramın kaliteli olması makbuldü. Ancak “yiyin, için ama israf etmeyin” ayeti doğrultusunda israfın her devirde eleştirildiğini unutmayalım.

Haberin Devamı

KAPALI SOFRA, AÇIK KALP

Geçtiğimiz yıl gibi bu yıl da maalesef kalabalık iftar davetlerinden mahrumuz. Üstelik pandemi nedeniyle pek çok iş kolunda sıkıntılar var. Hal böyleyken soframızı ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak daha da önem kazanıyor. Neyse ki “online” dünyamızda artık oturduğumuz yerden zengin sofralar kurma; ülkemizin dört bir yanına iftariyelik gönderme imkânımız var. Ne mutlu, sofrasını açamasa da “ganî” gönlünün kapısını cömertçe açık tutabilenlere...

ASIL ZENGİNLİK

Bir sofra ne kadar zengin olursa olsun, yapılan ikramdan dolayı kibre kapılmak çok yanlış görülmüştür. Kuran’a göre “hacılara su verip, Mescid-i Harâm’ın imarını ve bakımını üstlenmek” bile böbürlenme vesilesi değildir. Kaldı ki bir insanın maddi zenginliği, kâinat ölçeğinde bir hiçtir. Nitekim Hz. Peygamber zenginliği şöyle tarif etmiş: “Zenginlik, mal çokluğundan değil, nefsin hiçbir şeye muhtaç olmamasındandır”. Yani “gerçek zenginlik, gönül tokluğuyladır”. Gönlü doyuracak olansa manevi zenginliktir. Nitekim yiyeceklerin sadece yarayışlı gıdaya değil, aynı zamanda gönül hanesini doyuracak ilahi nura dönüşmesi için dua edilir: “Soframız olsun nur / Hanemizi eyle mamur”

BİR AYET

Haberin Devamı

Ey Rabbimiz... İnsanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler. (İbrahim, 37)

BİR HADİS

Gökleri ve yeri yarattığı günden beri neler verdiğini görmüyor musunuz? (Bütün bu verdikleri) Allah’ın elindeki hiçbir şeyi eksiltmemiştir. (Buhari, Tevhid, 19)

ESMA-İ HÜSNA
El-Gani

Mutlak zengin, kimseye muhtaç olmayan. El-Muğni: Zenginlik verip doygunluğa eriştiren; dilediğini ihtiyaçtan kurtaran.

Yazarın Tüm Yazıları