Çocukların hakkı var

Yarın 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü... Bu özel gün, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edildiği 20 Kasım 1989 tarihine dayanıyor. Elbette insanlığın yararına olan yazılı kurallar ve sözleşmeler, onlara herkesin eksiksiz uyacağı anlamına gelmiyor.

Haberin Devamı

Bu, günümüzde olduğu gibi geçmişte de böyleydi. Örneğin Kuran’ın yön verdiği İslam medeniyeti, çocuk haklarının korunmasına dair pek çok kural getirmiştir. Öyle ki, “çocuğun anne-babası üzerinde hakları vardır.” Bu ilkelerin uygulanması her devirde ve her coğrafyada kusursuz olmasa bile çocuk hakları, İslam medeniyetinde önemli yere sahiptir.

Çocukların hakkı var

YAŞATACAKSIN

Çocuk haklarının en temeli, yaşama ve gelişme hakkıdır. İslam, çocukların öldürülmesini “büyük bir suç” görür ve açık şekilde yasaklar: “Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin (En’am, 151)”; “Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler... Onlar gerçekten sapmışlardır (En’am, 140)”. Hz. Peygamber, anne-babanın çocuklarının sahibi değil emanetçisi olduğunu vurgulamıştır. Bunun yanında bir kişinin çocuğunu reddetme hakkı da yoktur, ona sahip çıkmakla yükümlüdür. Bu ilkeler günümüzde gayet “doğal” olsa da 7. yüzyılda önemli bir zihin değişimi anlamına geliyordu.

Haberin Devamı

ADIYLA BÜYÜSÜN

Her çocuğun bir isme ve kimliğe sahip olma hakkı vardır. Nitekim çocuklara güzel bir isim koyma, İslam kültüründe büyük önem taşır. Hz. Peygamber’in “Çocuğun babası üzerindeki haklardan biri, onun ismini ve edebini güzel yapmasıdır” hadisi, bu anlayışın açık ifadesidir. Bu doğrultuda doğumun ilk gününde veya en geç yedinci güne kadar çocuğa bir isim verilmesi, güçlü bir gelenek halini almıştır.

ÇOCUKLAR MASUMDUR

İslam’a göre her çocuk, tabiatı gereği masum doğar. Ayrıca anne-babalarının hatalarından sorumlu değillerdir. Buna karşın anne-babalar reşit olmayan çocuklarının tüm sorumluluklarını taşımak durumundadır. Bu, onların bakımını ve iyi şekilde yetiştirilmesini de içerir. Bu zorunluluk, boşanma durumunda da aynen geçerlidir. Ayrıca çocuklar doğdukları andan itibaren ebeveynlerinden gelen mülkiyet hakkına sahip olurlar.

KİMSESİZ KALMASINLAR

Yetim veya öksüz kalan çocuklara Kuran’da ve hadislerde pek çok defa değinilmiş, konuya özel bir önem verilmiştir: “Yetimi sakın ezme (Duha, 9); “Onları iyi yetiştirmek daha hayırlıdır...(unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir (Bakara, 220)”; “Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın (En’am, 152)”. Bu ilkeler günümüzde farklı bir ölçekte sürüyor: Kimsesiz yetim ve öksüzlerin korunup en iyi şekilde yetiştirilmesi devletin sorumluluğunda.

Haberin Devamı

Çocukların hakkı var

SEVGİ TEMEL HAKTIR 

Her çocuğun ailesiyle birlikte yaşama hakkı vardır. “Anne ile evladının arasını ayıranın, Allah da kıyamet günü sevdikleriyle arasını ayırır” diyen Hz. Peygamber, anne şefkatinin çocuğun gelişimi için temel ihtiyaç olduğuna da işaret etmiştir. Ayrıca çocuklar arasında adaletsiz davranmayı kınamış; kız ve erkek çocuklarını sevgide ayırmayı çok yanlış bulduğunu söylemiş; kız torunlarına sevgisini açıkça göstererek Müslümanlara örnek olmuştur. Kuran’da, babaların ve annelerin evlat sevgisi üzerine çok sayıda kıssa vardır.

OYUN ZAMANI

Resulullah’ın kız-erkek torunları başta olmak üzere çocuklarla oyun oynamayı, onlarla şakalaşmayı çok sevdiği bilinir. Ayrıca çocuklara özel olarak selam verip hatırlarını sorar, onlara yetişkin bireyler gibi saygı gösterirdi. Onların kandırılmasını kınardı. Resulullah’ın bir toplulukta ikram sırasında ilk olarak bir çocuğun tercihini sorması “Su küçüğün...” deyiminin ilham kaynağı gibidir. Onun, “Küçüğümüze merhamet etmeyen...bizden değildir” hadisiyse şefkat anlayışının temelidir. Nitekim hatasına kızdığı küçük bir çocuğa vuran süt anneye, “Allah seni ıslah etsin... [Onun] canını acıttın!” diyerek tepki göstermiştir.

Haberin Devamı

BİZ NEREDEYİZ?

Gerek gelenekler, gerekse çağdaş sözleşmeler hep aynı şeyi söylüyor: İyi muamele ve iyi yetiştirilme, her çocuğun doğuştan gelen hakkıdır. Buna hangimiz itiraz eder ki? Öte yandan acaba anne-babalar (ve kurumlar) olarak acaba onlara karşı yeterince sabırlı mıyız? İhtiyaçlarını gidermekle isteklerinin kölesi olma arasındaki dengeyi kurabiliyor muyuz? Onları iyi anlamak ve kendimizi doğru anlatmak için yeterli çabayı gösteriyor muyuz? “Hiçbir anne baba, çocuğunu güzel yetiştirmekten daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır” sözünün hakkını verebiliyor muyuz? Ne mutlu, tüm bu sorulara gönül rahatlığıyla “evet” diyebilenlere! Dünyanın -ayrım gözetmeden- tüm çocuklar için daha iyi bir yer olması dileğiyle...

 

Yazarın Tüm Yazıları