Melisa Darmar

Davranışsal Bilim: Nasıl Davranış Değişikliği Yapabiliriz?

8 Ocak 2021
“Değişim” ve “dönüşüm”ün psikolojide yeri oldukça kuvvetli. Psikoterapist Carl Jung (1875-1961) teorisine göre bir insanın “dönüşümü” imkan dışı değil.

Bir insan zihninde bilinçaltımızda yer edinen bir bölüm vardır ve oraya günlük rutin yaşantımızda inmek çok zordur. Örneğin Jung, bilinç dışı izlenimlerin sadece düşler, dinsel coşkular, masallar ve hastalık sanrıları ve sayıklamalarında meydana çıktığını savunmuştur. Ancak ve ancak bu tip durumlarda bilinç dışımızı konuştururuz. Bizler, günlük yaşantımızda bilinçli zihnimizle aksiyon alırken bilinç dışımızda yer edinen konular, ruhsal kişiliğimizi yapılandırır ve onarır. Kişiliğimizi oluşturan bileşenlerden biri olan ve bizi biz yapan “egolarımız”ın rolü, bu bilinçdışındaki düşüncelerimizin tetiklediği dürtüleri kontrol eder. Hareketlerimiz ve düşüncelerimizin üstündeki rolü oldukça dominantır. Egolarımız, bizi bilinçdışından ziyade, bilinçli zihnimizde bizi kontrol eder. 

Öte yandan, dürtülerimiz (ID*) zihnimize gelip hareketlerimizi etkilemeye çalışırken - örneğin kalabalık ve resmi bir ortamda sinirlendiğimiz veya ağlamak istediğimiz bir zaman kendimizi kontrol edip engel olmak olarak düşünebiliriz - egolarımız devreye girip bilinçli zihnimizde bu dürtüleri kontrol eder, dengeyi sağlar. Dengeyi sağlayan ego ile ID’in yaşadığı bu durumlar, dışarı kendimizi nasıl yansıttığımızı direkt olarak etkiler. Değişime nasıl yanıt verir bu gördüğünüz karmaşık zihnimiz? Ya da değişim bize nasıl yanıt verir? Ya da vermeliyiz? Önce doğru soruları sormak ile başlayalım. İspanya’da aldığım Davranışsal Nörobilim eğitimi ile tecrübelerimi harmanlayarak paylaşmak isterim.

Öncelikle, gördüğün gibi düşünce ve davranışlarında olduğu gibi zihnin de oldukça karmaşık işliyor. Bu kadar karışık olması yetmezmiş gibi “değişim” gibi göz korkutucu kavramları hayat yolculuğumuzda beraberimizde götürüyoruz. Evlilik, iş değiştirme, çocuk sahibi olma, taşınma, kilo verme, kilo alma… Bu gözümüzde büyüttüğümüz değişimleri ve hayatımızın her alanında değiştirmek istediğimiz eylemi, daha küçük parçalara bölelim. Örneğin, işe her gün geç mi kalıyorsun? Artık saatinde mi varmak istiyorsun? O zaman işe gidene kadar yaptığın eylemleri ayır; sabah uyanmak, yataktan kalkmak, duşa girmek, diş fırçalamak, kahvaltı etmek, giyinmek, arabaya binmek… bunların hepsini saat 8 den evvel bitirme hedefine göre planla. Belki de sadece biraz daha erken kalkman gerekecektir. 

Etkili davranış değişikliği için;

1- Sonuçları tart:

Mevcutta yaptığın eylem ile gerçekleştirmek istediğin yeni eylemin ayrı ayrı sonuçlarına ve getirilerine bak. Eğer yeni eylemin çıktıları, eski eylemine göre daha verimli sonuçlar doğruyorsa korkmanı gerektirecek inan, hiç bir şey yok demektir. Aksine “davranış değişikliği” bu durumda hayat kurtarıcı olacaktır. Örneğin işe geç kalmaya devam etmen belki de kovulmana neden olacaktır ama daha erken uyanmak ile kovulmayı tarttığında daha erken uyanmanın aslında ne kadar da basit ve etkili bir çözüm olduğunu fark edeceksin.           

Kilo vermek istiyorsun. Kilo vermek için fedakarlık yapman gereken tatlılar, bu eylemin getirisi. Öte yandan, fazla kilonu verirsen daha sağlıklı, dinç ve motive hissedeceksin. Sence de bu sonuç daha cezbedici değil mi? 

2- Seni izleyenlerin tepkilerini gör ve kendini hazırla:

Yazının Devamını Oku

Pandemide Spor Motivasyonu!

21 Aralık 2020
WHO (World Health Organization) ve ACSM American College of Sports Medicine’ın değindiği noktaya göre (2020), sağlıklı bireylerin kronik hastalık ve kilo sorunu riskini azaltmak ve kardiyovasküler sistemi kuvvetlendirmek adına haftada 5 gün 30 dakika orta seviyede fiziksel egzersiz yapmaları gerekmektedir. (Herbert et al., 2020, frontiers in Psychology)

Özellikle geçtiğimiz pandemi döneminde bağışıklığımızı sürdürülebilir bir şekilde güçlendirmek ve korumak adına her bireyin kendi hayat tarzı ve kondisyonuna göre fiziksel egzersizi hayatına alması gerektiğini her fırsatta vurgulamaya çalışıyorum.

Peki bir tek fizyolojik mi yaklaşalım bu konuya?

Tabii ki hayır. Unutmayalım ki, bağışıklığımızı kuvvetlendirmek sadece fiziksel egzersiz ve beslenme ile alakalı değil - psikolojik unsurlar da bağışıklığınızın düşmesini tetikleyebilir.

STRES!

Stres, öfke, yüksek oranda mutsuzluk, anksiyete, depresyon…

Bütün bunlar 2020 yılında tetiklenmiş olabilir. Unutmayın, yalnız değilsiniz her zaman bir çözüm var ve çözüm aslında kendinizde.

Bu pandemi döneminde ben de mental sağlığımı egzersizle korumak için elimden geleni yapıyorum. Toplumu mental ve fiziksel sağlıklarını korumak adına motive etmek istedim ve baktım ki bu içsel motivasyona sahip bir çok kadın var ülkemizde!

Beraber bir araya geldik, sanal ortamdan bir grup oluşturduk ve bu grup birbirini her gün “en iyi versiyonumuz olmaya” motive etti.

Yazının Devamını Oku

Hala Değiştirebilirsin

30 Kasım 2020
Çok duymaya başladım “değişime” mazeretle yanıt veren. “Artık bu yaşımdan sonra…” “Artık bu saatten sonra…” “Bugün olmaz ama bir gün..” “Gelecekte ben..” ŞİMDİ’ye ne oldu? Yapmak istediklerimiz, bunları duymak istemiyor. Mevcuttaki sen, eğer hayatında bir dönüşüm istiyorsa ve ayağın gazdaysa niye elin direksiyonda değil?

Çevirmeye mi korkuyorsun yoksa keskin dönüşler mi gözünde büyüyor? 

Unutma, direksiyonda olan el, senin elin zaten, ellerin değil. Baktın ki o yön sana uygun değil, başka bir yön ya da yol her zaman var! 

Gerekirse gaza basarsın gerekirse frene, gerekirse de yavaş gidersin, gerekirse hızlanırsın - ama önemli olan senin elin direksiyonda unutma bunu.

Eğer hayatında bir değişiklik yapmak istiyorsan ve bunun getirilerini, getireceklerini, artılarını, eksilerini (planlayabildiğin kadar, gerisi sende değil) planladıysan, o zaman o vakit geldi gemi kalkıyor artık! Hep söylediğim gibi, rakamların bizimle bir işi yok, biz rakamları yönetiyoruz. Bırak yaşı, bırak zamanı, bırak saati. Vakit tam da bu an, yap yatırımını. Yaşa baktık da ne oldu? Bir pandemi geldi, birden herkes aynı “yaşta” oldu. 17 yaşındaki de evde, 77 yaşındaki de. Dertler bir oldu, konular aynı oldu, herkes bir çatı altında. Hayat eğer bu kadar yaşlardan ve rakamlardan ibaret olsaydı, tam da bugün yaşadığımız pandemide HERKES yarışta aynı çizgide sıralanamazdı. 

İşte tam da bu yüzden, değerlendir! Bir şeyler mi değiştirmek istiyorsun? Değiştir. 

Dönüşüme mi ihtiyacın var? Dönüştür.

Ne bir gelecek olan yeni yaşın, ne de gelecek olan yeni bir zaman dilimi bunu değiştirecek.

Direksiyon senin elinde, çevir onu.

Yazının Devamını Oku

Odayı Aydınlatan Sen

20 Kasım 2020
Hayat boyu farklı odalara 'ilk' girdiğiniz anı hiç düşündünüz mü?

En basitinden, yeni doğduğunuzda gözlerinizi açtığınız oda aslında sizin koskoca dünyada bulunduğunuz ilk somut yer. Koordinatları belli, koskocaman bu evrende gözlerinizi açtığınız ilk ve tek yer. Belki nasıl da kocaman geliyordu gözünüze, küçücük bir anne karnından sonra, koskocaman bembeyaz ve apaydınlık bir oda. Anne karnından geldiğiniz bu dört duvarda, gözlerinizi açıyorsunuz ve ağlıyorsunuz. Tüm gözler üzerinizde. Hatırlamıyorsunuz değil mi? Üstelik ne kadar da silinemez bir an, bir bebek için ne kadar korkunç bir oda. 

Başka bir güne gidelim… İlkokula başlamışsınız, okulun ilk günü. Yine bulunduğunuz odayı hatırlayın, Sizinle aynı yaşlarda çocuklar, belki tahta tebeşir dönemine götürdüm sizi, belki de elektronik tablet dönemi. Ne fark eder! Hisler aynı, duygu ve düşünceler benzer: “Bunlar da kim?” “Acaba sıra arkadaşım kim olacak?” “Herkes bana mı bakıyor?” “Niye herkes bana bakıyor?” Oda yine koskocaman geliyor değil mi gözünüze?

Toplum içinde daha da kalabalık odalarda veya sizin için daha da “önemli” odalarda bulunduğunuz anlara gidin bu sefer de. İlk mülakatınız, ilk ameliyatınız, bebeğinizi doğurduğunuz oda, sunum yaptığınız oda… Bu odalardaki duygularınızı hatırlamaya çalışın. Belki de mülakatınızdaki oda buz gibi soğuk kalmış aklınızda ya da aksine ateş basıyor terliyorsunuz. Aynı bir sınav odası gibi, vücut ısınız devamlı değişiyor. Stresten, baskıdan veya kafanızdaki o durmayan, aynı anda binlerce akıp giden düşünceden. 

Bir oda basıyor gibi oldu mu hiç? Mutlaka olmuştur. Dört duvar sanki üzerinize geliyor, ya da tavan alçak geliyor. 

Hayır, oda(lar)ın bir suçu yok. 

Her şey kendi içinizde. 

Bundan sonraki gireceğiniz oda başka olacak. Diğerlerinden çok farklı, Ferah olacak o odalar, çünkü içinde farkınladığı yüksek bir “sen” olacaksın. 

Bundan sonraki gireceğin ilk odaya dimdik gir. Oda seni sahiplenmesin, sen odayı sahiplen. Sahiplenmek, burnu büyüklük yapmak değil. 

Yazının Devamını Oku

Bugünün Kutlu Olsun

7 Kasım 2020
Bugünün kutlu olsun. Belki de düşünüyorsun kendi kendine “Bugünün önemi ne ki?” diye. Bugün o gün işte!

Bugün, daha önce hiç yaşamadığın, bir daha da hiç yaşayamayacağın bir gün, tam da o gündesin. Çünkü bugün bir daha karşına çıkmayacak. Geriye dönüp bugünün tarihine dönemeyeceksin. O zaman neden tadını çıkarmıyorsun? 

Doğru sorular sormaya başla bugüne - ki gün sonu geldiğinde doğru cevapları alasın. Unutma, cevap anahtarı sende olan bir sınavdasın. Doğru soruları da kendin belirliyorsun. Sen bu sınavı hakkıyla geçersin!

Doğru sorular ne mi? Ben açıkçası kendime “bugün” için her gün gibi şu soruları soruyorum;

“Ben bugün kendim için ne yapacağım?”

“Benim bugünümde odağımda BEN mi varım?”

“Ben bugün işte tam da bulunduğum gün, bulunduğum konuma şükrettim mi?”

“Ben bugün anda mıyım? Yoksa fiziksel olarak bugünü yaşasam da mental olarak geçmiş veya gelecekte miyim?”

“Ben bugün yaptığım eylemleri severek mi yapıyorum yoksa mecburiyetten bıkarak mı? Peki bunların arasından değiştirebileceklerim var mı - var ise beni değişimden durduran ne?”

Yazının Devamını Oku

Deprem Sonrası Psikolojik Durum ve Destek

3 Kasım 2020
Can’ımız İzmir, büyük bir afet atlattı. Ülke olarak birbirimize sığındık, kenetlendik. Bir anda her şeyi unuttuk; ne 2020’nin getirdiği salgın şoku, ne sarsan ekonomi ne de başka bir şey… Millet can uğruna kenetlendi. Hepimize geçmiş olsun ve hepimizi sarsan bu olayda hem fiziksel hem psikolojik olarak yorulduk. Güçlüyüz. Güçlü olmaya devam edelim, yaralarımız büyük, kayıplarımızın yakınlarına ve ailelerine baş sağlığı, yaralılara acil şifalar ve tüm millete Allah sabır versin.

Doğal afetlerin psikolojik etkileri küçümsenemez. Can ve mal etkilenmelerinin yanında psikolojimizin farkında olalım. Hayatın bu gerçeklerine hazırlıklı olup, bilincinde olalım. Duygularımızı tanıyalım ve açık olalım.

Deprem gibi yaşamı tehdit eden bu olayların karşısında insan beyni iki tür tepki verir: Bunlardan ilki tehlike olayının değerlendirmesini yapmak diğer ikincisi ise tehditten korunmaktır.  

“Savaş ya da kaç” dürtüsü, tehditten korunmak için beynin ilk başvurduğu basamaktır. Beynin aldığı bu tehdit, bedenimizde fizyolojik etkiler bırakır. Bunlardan bazıları hızlanan kalp atımı ve soluk alıp verme hızının artması, kas gerginliği, endişe, korku, şok içinde olanlara inanamama hali, uyuşma hissi, terleme, titreme ve migren ataklarının tetiklenmesi olabilir. Olay geçtikten sonra ortaya çıkabilecek psikolojik reaksiyonlar arasında ise konfüzyon (kafa karışıklığı), korku, keder, öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uzun sürebilecek uykusuzluk ve odaklanma sorunları da ortaya çıkabilir, rüyalar etkilenebilir ve olay anını birden fazla kez akılda canlandırma meydana gelebilir.

Çoğu insan bir kaç hafta içerisinde yeni duruma alışıp zorluklarla başa çıkarken, kimisi sıkıntılı süreci  aylar ve bazen yıllar boyu atlatamazlar. Bu duruma, “Travma Sonrası Stres Bozukluğu”  (TSSB) denir.

Yapılan araştırmalara göre, depremden sonra yüksek düzeyde TSSB geçiren kişilerin beyinlerinin, deprem öncesi yapılan görüntülemelerinde, anterior cingulate cortex (singulat korteksin ön kısmı) bölgesinin, normalden daha küçük olduğunu saptanmıştır. Anterior cingulate cortex (24, 32, 33 Broadmann alanları) duyguları monitorize etmek ve kontrol altında tutmaktan sorumludur. Dolayısıyla yapılan araştırmalara göre bazı insanlarda beyin yapısının, TSSB için daha uygun zemin oluşturma potansiyeli taşıdığı öngörülebileceği kanısı vardır.

TSSB’yi minimal seviyeye indirmek ve kontrol altına almak adına deprem gibi bir afetin ardından ilk yapılacak psikolojik yardımda kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça belirtme olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlama ve dinlenmeye olanak sağlamak, ulaşabildiği yakınlarının yardımını istemesi için (baskı kesinlikle kurmadan) cesaretlendirmek, travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemlidir.

Travmadan hemen sonra çok konsantrasyon ve dikkat gerektiren aktivitelerden uzak kalmak potansiyel risk faktörlerinden kaçmak adına güvenli olacaktır. Buna uzun araba yolculukları (araç kullanımı), yemek pişirmek, çok ağır spor yapmak gibi fiziksel aktiviteler dahil edilebilir.

Gerektiği durumda destek almak adına doktorlar, psikiyatristler, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları, başvurulabilecek profesyonellerdir. Konuşmak ve destek almak için kesinlikle bekletilmesi gerekmez. Her TSBB farklı seviyededir, açık olmak iyi olacaktır. Tedavinin amacı kişiye, stresle ve söz konusu olduğu takdirde matemle başa çıkma becerilerini kazandırmak olmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Zirveye Sizi Siz Uçuracaksınız

1 Ekim 2020
Özünüze güvenmek için özünüzle konuşun. Özgüvene giden yol, mevcut durumunuzu tanıyıp, gurur duymanızdan geçer. Bu sayede yeni adımlar atmanıza cesaret bulursunuz çünkü yapabileceğinizden emin olursunuz.

Yapabileceklerinizi ve en önemlisi YAPTIKLARINIZI küçümsemeyin, kendinizi ABARTIN. Kendinizi tebrik edin, sırtınızı sıvazlayın. İlhamsınız, farkedin.

Sevgili anneler,

ANNE OLDUNUZ. Bir can getirdiniz bu dünyaya, gurursunuz.

Sevgili doktorlar,

HAYAT KURTARMAK İÇİN SAVAŞTINIZ. Minnettarız.

Sevgili öğretmenler,

SABIRLA NESİL YETİŞTİRDİNİZ.

Aydınlattınız.

Yazının Devamını Oku

''Hayat Bir Ayna Gibidir. Gülümserseniz, O da Size Gülümser''

17 Eylül 2020
Kimse bakmıyormuş gibi dans mı etmek istiyorsun? Kimse duymuyormuş gibi bağıra çağıra şarkı mı söylemek istiyorsun? Bırak kendini, dans et, bağır çağır!

Neden mi?

Çünkü senin bedenin senin kostümün, bu dünya senin sahnen, sen de başrolsün!

Tadını çıkar…

Başrol olarak seçilerek geldiğin bu filmin her sahnesine şükret. Sabahları yataktan kaldıracak bir neden arama, neden yarat. Şükredecek o kadar çok şey var ki, onu hatırla. Biliyorum, bazı günler hatırlamak zor olabilir, bazı günler belki de hiç biri anlamlı gelmeyebilir, ama bunlar da hayatın güzellikleri. Bir filmin her dakikası pozitif midir? Hayır, iniş çıkışlarla dolu olması onu heyecanlı kılar. Her yeni günü de öyle değerlendir. Aynaya bak kendine, kahkaha at. Hayat boyu tek yaşaman gereken yerdesin, sendesin. Bunu güzelleştirmek ve her daim güzel kılmak senin elinde. Özüne güven, özünü sev.

Özgüvenin, senin sihirli değneğin.

O sihirli değneği bedenine dokundur. İşte o an, sana söz veriyorum, aynada da toplumun içinde de kendini olağanüstü göreceksin. Bakış açını değiştiriyorsun ya hani, işte sihir tam da o an başlıyor!

İnan bana,

Hayat bir ayna gibidir, gülümsersen o da sana koskocaman gülümser! - Peace Pilgrim

Yazının Devamını Oku