Medyanın nefret dili

MEDYANIN Suriyelilere yönelik nefretle bezeli dilini gördükçe, bir gazeteci olarak utanıyorum.

Haberin Devamı

“Çoluk çocuk Türkiye’de 3 milyon Suriyeli var. Bölersek 30 milyar doları, kişi başı 10 bin dolar para... Yani kelle başı 39 bin 500 lira... Bizim asgari ücret 1404 lira... Bozdur bozdur harca...”

Yayımlandığı gazete bir köşe yazısını, bağlamından kopararak içinden cımbızladığı bu cümlelerle sosyal medyada paylaşıyor. 

Evet, bu ülke nüfusunun azımsanamayacak bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ama bunun Suriyelilerle bir ilgisi yok.

BASINDA 4 AYDA 2466 ADET NEFRET SÖYLEMİ İÇERİĞİ

Hrant Dink Vakfı, 2009’dan beri Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi projesini yürütüyor. Ulusal ve yerel basında ayrımcı, ötekileştiren, hedef gösteren bir söylemle ele alınmış haber ve köşe yazıları tespit ediliyor; dört ayda bir medya izleme raporları hazırlanıyor.

Haberin Devamı

Proje, medyada yer alan etnik, ulusal ve dini kimliklere karşı ayrımcı, cinsiyetçi, homofobik ve transfobik söylem içeren haberleri görünür kılarken esas amacı, medyayı azınlıklara dair daha saygılı ve bilinçli bir dil kullanmaya teşvik etmek.

Medyada Nefret Söylemi Mayıs-Ağustos 2017 raporuna göre, dört ayda 62 yayında ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 1910 köşe yazısı ve haber, 48 farklı grup hakkında 2466 adet nefret söylemi içeriği bulundu.

Suriyeli mülteciler, sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi kriminal olaylarla anıldı; güvenlik sorunları ve terörle özdeşleştirildi; olumsuz ekonomik gidişatın ve işsizliğin sorumluları olarak gösterildi; Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir tehdit, rahatsızlık ve gerginlik kaynağı olarak etiketlendi; özellikle Suriyeli kadın mülteciler aileye ve topluma yönelik bir tehdit olarak sunuldu.

Olumsuz bir olayı tüm Suriyelilere mal eden veya hakaret eden yazılar ve haberler gırla: ‘Suriyeli kâbusu’, ‘Artık yeter, defolun gidin’, ‘Başımıza bela oldular’, ‘Ya adam edin ya hadım’, ‘Yine Suriyeli yine kavga’, ‘Dağdan gelip bağdakini kovuyorlar’, ‘Tahammül kalmadı’, ‘Suriyeli cinayetleri’... Böyle uzayıp gidiyor. 

AYRIMCILIKTAN ARINMIŞ YENİ BİR DİL

Milliyetçiliğin yükseldiği ve farklı olana tahammülsüzlüğün arttığı dönemlerde nefret dili yükselişe geçse de medya diliyle şiddetin altyapısını hazırlayamaz.

Haberin Devamı

Medyanın görevi çoğunluğa ‘gazı vermek’ değil, böyle zamanlarda günah keçisi haline getirilenlerin yaşadığı haksızlıkların ve adaletsizliklerin sesi olmaktır. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde der ki; “Gazeteci çoksesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, din, dil, ırk, sınıf, felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, halkların, bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. Düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.”

Hrant Dink Vakfı’nın vurguladığı gibi; ayrımcı dil toplumdaki kutuplaşmayı artırıyor ve bir arada yaşamayı zorlaştırıyor.

Ayrımcılıktan, ırkçılıktan ve şiddetten arınmış yeni bir dil için nefret söylemine hayır!

Yazarın Tüm Yazıları