Tam da müzik dinlemeye niyetlenmiştim...

Pandemi sonrası için listeme eklediğim planlar vardı. Ama hayat, siz plan yaparken size yasaklananlardır. Bu hafta listemden motivasyonu ve elektronik müziği çıkardım.

Haberin Devamı

Tam da müzik dinlemeye niyetlenmiştim...

Kendime bir ara bir pandemi checklist’i yapmıştım. “Bu iş bitince şunları yapayım” gibisinden... İçinde “Elektronik müziğe git” maddesi de var.

Öncesi şöyle. Tam pandemiden önce hiç elektronik müzik festivaline gitmediğimi, aslında gitsem hoşlanabileceğimi düşünmeye başlamıştım. Tam da o esnada Belçikalı DJ Charlotte de Witte’in İstanbul performansı ilanına denk geldim. Göklerden gelen bu işaret karşısında harekete geçmiştim. Sonra kapanma geldi. Her şey iptal oldu.

Listeyi yaparken de haliyle bunu ilk sıralara yapıştırdım. Açılmalarla birlikte baktım Avrupa’da çeşitli performanslar var. Gidebilir miyim diye merak ettim. Gidemezmişim. Nereye baktıysam biletler internette satışa çıktıktan 5 dakika sonra falan bitti. Herkes ülkesindeki her türlü festival, konser vesaireye çılgın gibi saldırmış. Haklı bir açlık var. 

Haberin Devamı

Aynı tarihlerde bizim tarafta da müzikle ilgili bir ‘kimse kusura bakmasın’ gerilimi hasıl olunca, bu maddeyi listeden sildim. Şimdi diyeceksiniz ki 5 dakikada değişir bütün işler, düzenlemeler yeniden düzenlenir, öyle denen şeyler aslında öyle denmek istenmemişti, bu müzik işi de hale yola girer. Ama insanın bir kere şevki kaçtı mı da kaçıyor işte.

Şevk kaçtıktan sonra da insanı bir nostalji basıyor tabii. Nitekim 12’den sonra yüksek sesli müzikle ilgili anılarım gözlerimin önünden geçiyor.

Mesela epey küçükken annemin kucağında MFÖ konserine gitmiş, gecenin ilerleyen saatlerinde “Uykum geldi” diyerek maraza çıkarmış, konseri tamamlatmadan herkesi eve döndürmüştüm. Gelecekte bu müzik işinin aranıp da bulunamayacak bir nimet olduğunu bilsem tam tersine “Sabaha kadar burada kalalım” diye ağlardım herhalde.

BU NASIL PARTİ YA!

Sonra, bir zamanlar bir yıl kadar yaşadığım bir Güney Amerika ülkesinde bir üniversite partisine davet edilmiştim. Gece 2.00 gibi partiye gittim. İçeride sekiz kişi falandık. “Bu nasıl parti ya” dedim. “Daha çok erken, siz niye böyle koşa koşa geldiniz ki bu saatte” dediler. Haklılarmış. Saat 4.00 olduğunda iğne atsan yere düşmüyordu. Şimdi bizde böyle bir şey olsa müzik de kesilir, partiye katılan öğrencilerin bursları da...

Haberin Devamı

Müzikten rahatsız olduğum olmadı mı? Oldu. Ama anca komşular arası ilişkilerde. Gece 3.00’te evinde tam performans canlı müzik yapan komşuma da hafta içi sabaha kadar partileyen bir diğer komşuma da kurulmuşluğum var. Lakin prensip olarak böyle konulara devleti karıştırmayı sevmem. Ertesi gün gidip kendim “Hafta içi böyle yaptığınız zaman olmuyor” demiştim. Aramızda çözmüştük konuyu.

Neyse. Anılarda boğulmanın da kimseye faydası yok. YouTube’dan konser izlemeye gidiyorum. Yarın öbür gün ona da saat sınırlaması, desibel kısıntısı bir şey gelir. Hazır karışanı yokken ne dinlesem yanıma kâr.

Yazarın Tüm Yazıları