BİZİM CAMİADA ÇOK FAZLA NURİ ALÇO VAR

Birkaç hafta boyunca pazar günleri izinliyim Selim Akçin’den… “Postacıya izin vermişler, kapı kapı dolaşmış” misali Cenk Eren’i görünce muhabbetimiz bir anda dayanamayıp söyleşiye dönüştü. Ben de bekletmeden sizinle paylaşıyorum. Buyrun ilk ‘Hürriyet Sosyal Özel Röportaj’ıma…

Haberin Devamı

Az zehir az da bal olarak hayattan aldın mı alacağını anlat bakalım...
Vaaay dinlemişsin yeni şarkımı.
Röportaja gelirken mecburen dinledik işte. (Gülüyor) O zaman önce Az Zehir Az da Bal'ın hikayesiyle başlayalım. Şarkının bestecileri, Özcan Deniz'e parçayı dinletmek için 'Su ve Ateş’ filminin galasına gidiyorlar. Orada benim menajerim Yavuz'la karşılaşınca, bizimki “Cenk'e yeni albümü için şarkı arıyoruz, önce o bir dinlesin. Özcan’a daha sonra dinletirsiniz" demiş. Neyse sonunda şarkıyı dinledim, çok beğendim ve albümüme aldım.

Ayıp olmadı mı Özcan'a? Bildiğin 'yürütmüşsün' şarkıyı.
Niye ayıp olsun canım? Özcan daha dinlememişti bile parçayı.

BİZİM CAMİADA ÇOK FAZLA NURİ ALÇO VARYeni albüme yeni imaj… Saçların nasıl oldu da böyle birdenbire gürleşti anlamadım doğrusu.

(Gülüyor) Bir sabah kalktığımda kel olmuştum, aynı şekilde bir gün uyandım ve saçlarım gürleşmiş. Şaka bir yana azıcık protez, azıcık ektirme azıcık da kendi saçım derken, üçünden ancak bu çıktı ortaya.

Orta yaş bunalımına mı girdin?
Şimdi kalkıp da "Ben çok güzel yaş aldım, harika yaşlandım" falan demeyeyim. Yaşlanmayı kabul etmek o kadar da kolay değil, insan mümkün mertebe olduğundan genç görünmek istiyor.

Haberin Devamı

O halde neden saçların bembeyaz arkadaş?
Ee zaten benim saçlarım 10 senedir beyaz. Boyatanlara lafım yok ama ben öyle sevmiyorum. Hatta 'Hayalin İçin Söyle' yarışmasını sunarken, bir keresinde İbrahim Tatlıses program sonrası yanıma gelip "Benden gençsin ama senin saçlar bembeyaz, benimkiler ise simsiyah. Ya saçlarını boyat ya da beni sen anons etme!" diye gırgır bile yapmıştı.

İyi bari şakadan anlıyorsun… Yoksa bu laf kavgaya kadar giderdi.
Yahu niye kavga çıkarayım ki durup dururken?

Yapma Cenk, bir ara neredeyse her polemikte senin adın geçiyordu...
O günler geride kaldı artık. Ayrıca kavga demeyelim de kırgınlık diyelim. Kalbim kırılınca da çenemi tutamıyorum, elimde değil ne yapayım?

En son kime kırıldın?
Düşünüyorum da aklıma gelmiyor. En son geçen sene iki kişiyle kavga ettim, bu kadarını söyleyeyim de bari biraz mutlu ol.

Haberin Devamı

Kavga edeceğin insanların da doğru dürüst olması lazım

Pişman mısın peki? Kendini kavgalı olduklarının yerine koyunca yaptıklarına üzülmüyor musun?
Hayır hiç üzülmüyorum. Pişmanlıktan ziyade kendime yakıştıramıyorum olanları. Kavga edeceğin insanların da doğru dürüst olması lazım, lüzum yokmuş bunlara kafa yormaya anlayacağın.

Peki İzel'le barıştınız mı?
Hatırlayamadım. Hoop konuyu kapatıyoruz. Bu kadar unutkansan geçmişle ilgili hiç soru sormayayım.(Gülüyor) Muzırlığı bırak da devam et.

İlk mikrofonu ne zaman eline aldı Cenk Eren?
85’te öğrenciyken yazları, yangın tüpü pazarlıyordum. Neyse, işten arkadaşlarla 10 günlüğüne Side'ye gitmiştik. Orada bir çay bahçesinde otururken benimkiler "Bunun sesi çok güzeldir" diye tutturdu ben de sahneye çıkıp bir şarkı söyledim.

Haberin Devamı

Veee ön masada oturan Fahri Bey seni keşfetti!
Bırak dalga geçmeyi de dinle! Çay bahçesinin sahibi "Bir hafta boyunca hepinizin tatil parasını karşılayayım, sen de gel burada sahneye çık" dedi, ben de kabul ettim. Program bitince Ankara'ya döndüm ama sahne tozunu yutmuştum bir kere vazgeçemezdim. Şarkı söylemeye devam ettim.

Evdekilerin tepkisi ne oldu yeni ‘kariyerine’?
İstemediler ilk başta. Rahmetli babam “Eğer illa bu işi yapmak istiyorsan git bunun okulu mokulunu bul, öyle karşıma gel” deyince Ankara Radyosu'nun sınavlarına girdim. Kazanınca da dokuz ayımı radyonun çok sesli korosunda geçirdim.

BİZİM CAMİADA ÇOK FAZLA NURİ ALÇO VAR

Geçimini nasıl sağlıyordun peki?
Ailemle yaşıyordum zaten. Öyle çok zengin değildik ama babam hep iyi baktı bize, Allah’a şükür hiçbir şeye ihtiyacımız yoktu. Ama hiç unutmuyorum, ilk sahne kıyafetim için eşten dosttan borç alarak gazeteden kestiğim bir Erol Evgin fotoğrafıyla "Bana bu kıyafetin aynısını dik” diye mahalle terzisinin yolunu tuttum.

Haberin Devamı

Heyhat, ilk sahne kıyafetine borç harçla diktiren Cenk, yıllar sonra markalara avuçla para harcıyor…
10 sene öncesine kadar millet şarkı alırken ben ABD'ye gider paramı kıyafetlere yatırırdım. Sahnede iyi görünmeyi çok kafama takmıştım o zamanlar, sesimin güzel olduğunun farkına henüz varamamıştım.

Biz hala farkına varamadık...
(Gülüyor) Kaşınıyorsun... Neyse baktım bu marka giyme hevesinin sonu yok, bıraktım lüzumsuz para harcamayı.

Şimdiki aklın olsa o 'ilk mikrofonu' eline alır mıydın?
Kesinlikle alırdım, ya da kesinlikle almazdım. Ne bileyim, ortası yok yani..

Bir karar versen de ona göre yürüsek röportajda?
Alırdım ya alırdım çünkü şarkı söylemeyi çok seviyorum.

Haberin Devamı

Nedir peki bu albüm yapma merakı? Sadece sahneye çıkmak seni kesmiyor mu?
Sahne beni kesmiyor diye bir şey yok. Bu işe ilk başladığım yıllarda yalnızca sahnenin iyi olması yeterliydi. Ancak sonraları albüm yapmak neredeyse şart oldu. Ben de ilk kasetimi 95'te yaptım ama tutmadı.

Bizim camiada çok fazla Nuri Alço var

Ara sıra “yeter artık, sahneyi bırakıp çekip gitsem buralardan” diyor musun?
Dürüst olmak gerekirse, gün geliyor her şeyden ve herkesten nefret edip, ”Yarın olsa da şu işten kurtulsam" diyorum. Sonra ertesi gün sahnenin beni ne kadar mutlu ettiğini hatırlıyorum. Sırat Köprüsü gibi bir durum… "Zor mu, kötü mü, kalleşlikler var mı?" diye sorarsan, tek cevabım; "Bizim camiada çok fazla Nuri Alço var" olur.

“Nuri Alço çok ama başka Yüksel Venedik yok” mu diyorsun?… Sahi niye değiştirdin ismini? Bana sorarsan gerçek adın çok daha havalıymış.
(Gülüyor) Ankara'da sahneye çıkmaya karar verdiğimde Murathan Mungan "Sana bir isim bulalım" dedi ve Yüksel Venedik’ken bir gecede Cenk Eren oluverdim. Dönsem mi acaba kendi ismime? Yok yok imkansız, artık ailem bile Cenk diyor bana.

Memlekette onca şehir, belde varken sizinkiler niye Venedik soyadını almış?
Bu konuyu, tarihçi bir arkadaşım araştırmıştı benim için. 14. Yüzyılda Venedik'ten bir koloni gelip Trabzon'a yerleşmiş. Derken Osmanlı Trabzon'u alınca bizimkiler Gümüşhane'ye göç edip orada asimile olmuşlar. Ne kadar doğru bilemiyorum ama kökte bir İtalyanlığım var anlayacağın. Hatta yıllar önce bir menajerim "Sizi Romalı Perihan’la birlikte sahneye çıkaracağım" demişti. (Gülüyor)

Söylediğine göre artık kavgayla gürültüyle işin yok ama, elinde bir sihirli değnek olsa kimleri piyasadan silmek isterdin?
Genelde öyle bir isteğim olmuyor. Zaten canımı yakanların çoğu meydanlarda yok artık. Dediğim gibi 'kalleş' bir piyasa bu. Hiç unutmam, İstanbul'a yeni geldiğim günlerdi. Kanal D'nin 94 Yılbaşı Çekimi'ne çağırdılar. Bir tane şarkım vardı zaten, neyse ben onu söyledim sonra da fotoğraf çekimine geçildi.

BİZİM CAMİADA ÇOK FAZLA NURİ ALÇO VAR

Kimler vardı senden başka?
Vallahi hatırladığım kadarıyla 30'a yakın sanatçı vardı. Neyse biz gittik fotoğraf çekimine, ben de girdim aralarına. Yanımda kim gelse beni kenara itti. İtile, itile sonunda en köşede buldum kendimi. O fotoğrafa bugün bakarsan beni göremezsin bile. Çok üzülmüştüm, canım çok yanmıştı. O kadar ünlü şarkıcılar, ne demeye itiyorlardı ki beni? Hoş ben de hadsizlik yapıp niye ilk başta en ortaya geçmiştim o da ayrı mesele.

‘Yıldız Savaşları’ dedikleri bu olsa gerek…
(Gülüyor) Yıldız Savaşları benim ilk televizyon programımın adıydı. Didem Taslan'la birlikte sunuyorduk. Yıl 2000, Uzanlar'ın dönemi…

Var mı eski patronun Cem Uzan ile tanışıklığın?
Cem Bey ile hiç yüz yüze gelmedik ama Hakan Bey'le tanışıyorduk. Yıldız Savaşları sabah programıydı, ilk konuğumuz da Mustafa Sandal'dı. Önceden hiç televizyon tecrübem olmamasına rağmen aklına gelebilecek tüm sanatçılar katılırdı o programa.

Kaşına gözüne gelmiyorlardı herhalde.
Niye gelmesinler canım gayet yakışıklıyım? (Gülüyor) Şaka bir yana, bir nevi herkes katılmak zorunda kalıyordu çünkü insanlar Uzanlar'dan korkuyordu. Açıkçası Hakan Uzan ve Yeşim Salkım'ın çok faydası olmuştur bana. Sonuçta medya patronlarıydılar ve kuvvetleri tartışılmazdı. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki o dönem çevresindekiler Yeşim'in hakkını çok yedi…

Nasıl yani?
Sevmediği sanatçıları konserlere çıkartmıyor gibi laflar dolandı ortalıkta. Halbuki Yeşim’in hiçbir zaman böyle bir tavrının olmadığına birebir şahidim. Kim ona gitse, bir isteği, derdi olsa yardım etmeye çalışırdı. Hatta bir keresinde Levent Kırca 'Son' adlı filmine Uzanlar’ın sponsor olmasını istediğinde yine Yeşim aracı olmuştu. Ancak yanlış hatırlamıyorsam Levent Bey sonunda sponsorluğu alamadı.

Röportajı okuyanlar da “ne tatlı adam” diyecekler, burada böyle konuşuyorsun ama Twitter'da insanlara bayağı 'saydırıyorsun'.
Sosyal medyada "Cenk Eren'in sesi çok kötü" veya "Şarkısı iğrenç" demelerinden rahatsız olmam. Ancak bana ya da aileme bir iftira atılıyorsa kimse sessiz kalmamı beklemesin. "Ben Cenk Eren'im, cevap vermek, saldırmak bana yakışmaz" diye bir durum yok! Haklı olduğum yerde niye yakışmasın ki?

AK Parti'den önce sahne yaşamı çok zordu

Siyasi görüşlerini belirtmekten de geri kalmıyorsun. Hatta sözlüklerde 'iktidar yanlısı' diye adın bile çıktı.
AK Partili misin diye sorarsan hayır değilim, CHP'li misin dersen o da değilim. İki partinin de yaptığı iyi şeyleri de kötüleri de söylemekten çekinmiyorum. AK Parti'den önce sahne yaşamı çok zordu, silahlar çekilirdi, zorla şarkılar istenirdi. Ben bunu söyleyince hemen AK Partili diyorlar. Halbuki gerçekleri konuşuyorum. Ayrıca mecliste bir sürü parti var, demokrasilerde isteyen istediği partiyi destekler. Ancak ben CHP'ye asla oy vermem.

Yüksekokul mezunu olsam cumhurbaşkanlığına adaylığımı koyacağım

Niye?
Bu konuda maalesef objektif olamıyorum çünkü dedem İnönü Hükümeti zamanında Gümüşhane'de asılmış. CHP ileride çok güzel şeyler yapsa da, iktidar olsa da, ben onlara oy vermem, veremem. Fakat bu CHP'ye düşmanım demek değil.

Bir sanatçı, sanatının yanında siyaset de yapmalı mı?
Aslında ben tarafsız durmaya çalışıyorum. Sadece doğrunun yanındayım. İktidardaki partiyi destekleyene yandaş, muhalefeti destekleyene 'azılı düşman' gözüyle bakılması çok yanlış. Vallahi yüksekokul mezunu olsam cumhurbaşkanlığına adaylığımı koyacağım. Şaka bir yana benim için önemli olan demokrasi, 12 Eylül'ü ne çabuk unuttuk...

Sen ne hatırlıyorsun o dönemden?
13 yaşındaydım. İlk defa ailecek tatile gidecektik. O yıl rahmetli babam çadır almıştı. Nasıl heyecanlıydım anlatamam. 11 Eylül gecesi her şeyi arabaya yükledik, sabah erkenden yola çıkacaktık. Daha mahallenin girişinde askerler durdurdu arabayı. Çocuğum tabii, kavrayamadım durumu. Kendime palet, gözlük falan almışım, aklım fikrim kuracağımız çadırda ve yüzmekteydi. O yaştaki aklımla tek anladığım özgürlüğümüzün kısıtlanmasıydı. Ne kadar kötü bir şey düşünebiliyor musun?

İnsanlar denize girememekten çok daha kötü şeyler yaşadılar cunta döneminde.
Yıllar sonra askerdeyken Ordu Evi'nde 29 Ekim resepsiyonu düzenlendiğinde "Kenan Evren gelecek, sen de şarkı söyleyeceksin" diye elime önceden hazırlanmış bir repertuar tutuşturdular. Çıktım, hazır olda, Kenan Evren'e şarkı söyledim. Alkışlamadı bile... Çocukluğumda tatil hayallerimi çalan adam…. Sivil olsaydım asla karşısında şarkı söylemezdim ama askerdim ve mecburdum işte.

Başka hangi siyasetçilere ‘o güzel sesinle ve inanılmaz fiziğinle’ isteyerek ya da istemeyerek müzik ziyafeti çektin?
Kurban ol sen sesime de fiziğime de (gülüyor). Süleyman Demirel'den Mesut Yılmaz'a kadar pek çok siyasinin önünde sahneye çıktım. Bir de küçükken folklor oynardım. Hatta ekip olarak dünya birincisi bile olmuştuk. O dönem Yugoslavya Cumhurbaşkanı Tito gelip başımı okşamıştı.

Ne mutlu(!) sana… Kim bilir bir kitap yazsan neler anlatırsın?
(Gülüyor) Bende hikaye çok. Zeynep Özal'dan Cem Yılmaz'a kadar anlatacak neler var neler...

BİZİM CAMİADA ÇOK FAZLA NURİ ALÇO VAR

Cem Yılmaz hala mayomu vermedi

Buyrun Cenk Bey, hodri meydan...
Bir keresinde İzmir'de programa gitmeden önce Zeynep'le İstanbul'da buluştuk. Akşam Semra Hanım da gelecekti ama Zeynep'in başka bir işi vardı. Zeynep'e İzmir'deki çok iyi bir falcıdan bahsedince, hemen bir kahve içti, ben o fincanı aldım, bir güzel bantlayıp yanımda İzmir'e götürdüm. Sonra kadın Zeynep'in falına telefondan baktı.

Cem'in de bakla falına mı baktırdın?
Yıllar önce Cem'in sevgililerinden biri benim çok yakın arkadaşımdı. Bunlar beni ziyarete Bodrum'a geldiler. "Denize girelim" dedik ama Cem yanında hiçbir şey getirmemiş. Ben de verdim mayolarımdan birini. Denize girdik, yüzdük, yemek yedik sonra atladı arabaya İstanbul'a döndü. 15 sene oldu, hala geri vermedi mayomu... Ne güzel mayoydu…O kadar parası var, artık yenisini alsa hiç fena olmaz (Gülüyor)

Vefalı bir adam mısın Cenk?
Vefalıyımdır tabii. Doğru dürüst bir albüm bile çıkarmadan meşhur olmamı sağlayan isimler var. Eğer bugün şöhret olduysam bu Şenay Düdek, Şengül Balıksırtı, Salih Keçeci, Uğur Güneri ve Kenan Erçetingöz sayesindedir.

Yağcılık bittiyse, bir de sanat dünyasından aldığın destekleri dinleyelim…
Bir Yeşim Salkım'ın, bir Nükhet Duru'nun, bir Ajda Pekkan'ın desteğini asla gözardı edemem. Bana iyiliği dokunan kimseyi asla unutmam.

Çocuğum olsun çok isterdim

Bana iyiliği dokunanı unutmam diyorsun ama zamanında Nükhet için söylediklerin hala kulağımda… Bence çok ayıp ettin…
Ettim çünkü çok acılıydım. Babamı kaybetmiştim, onu yakın gördüğüm için kendisinden bazı beklentilerim vardı. Bunlar gerçekleşmeyince o acıyla söylenmiş laflar sarfettim.

Barıştınız mı bari?
Yılbaşıdan önce bir gazetenin davetinde sahneye çıkacaktım. Baktım Nükhet de Emel (Sayın) Hanım'la birlikte o davette… Beni görünce başını çevirdi. Yanına gittim, koluna hafifçe vurup "Çevirme başını. Ben seni seviyorum" deyip ona bir gül verdim. Emel Hanım da "Ay siz arkadaşsınız, barışın" dedi. Konuştuk biraz. Ardından da Twitter'da birbirimizi takip etmeye başladık. (Gülüyor)

Yaşlandıkça 'uysallaşıyorsun' galiba...
Sen de taktın yaşıma…

Niye sinirleniyorsun? Korkuların mı var yoksa?
Yaşlanmaktan değil de elden ayaktan düşmekten korkuyorum. Allah sıralı ölüm verirse ailede en son ben öleceğim ve malum çoluğum çocuğum da yok. Kim bakacak ki bana?

Paran var pulun var, bakan bulunur elbet.
Bunun parayla pulla alakası yok ki. Yıllar önce Türkan Sabancı oğlu için bana "Ben ölünce Metin'e kim bakacak?" demişti. Daha ötesi var mı? Sabancılar'dan bahsediyorum. Para pul var ama insanın ailesinin yerini hiçbir şey tutmuyor. Şimdiki aklım olsa çocuk yapardım... Sen sormadan söyleyeyim, evlenmesem bile taşıyıcı anneden bir bebeğin olsun çok isterdim.


Yazarın Tüm Yazıları