Uzaktan eğitimde kişisel gözlemlerim

16 Mart-31 Mayıs tarihleri arasında salgın nedeniyle kapanan özel okullarda telafi eğitimi başladı. Salgın devam ettiği için telafi yine ‘uzaktan’ yapılıyor. Bu yazıyı da sadece 6 ay, yani 1 dönem okula gidebilen, yazmanın bir kısmı ile okumanın çoğunu benden öğrenmiş 7.5 yaşında, ikinci sınıfa giden bir erkek çocuğu annesi olarak yazıyorum. “Az daha sabır” ile “Çıldırmaya az kaldı” arasındaki ince çizgiden sesleniyorum.

Haberin Devamı

EKRAN SÜRESİ EN BÜYÜK PROBLEM

Son 10 yılda internet ve sosyal medyanın hayatımızda önemli bir yer kaplamasıyla, ‘kaygılı’ ebeveynlik kurumu da gelişti. O kuruma dahil olanlardan biri de sanırım benim. Çocuğu cep telefonu, tablet ya da TV karşısında büyütme konusunda ciddi hassasiyetlerim var ki sokakta oynamasını ve hatta boş boş yatıp hayal kurmasını tercih ederim. 11 Mart’ta ilk vakanın görülmesi ve akabinde okulların tatil edilmesiyle ‘uzaktan eğitim’ sistemi hayatımıza girdi. Sisteme dair beni endişelendirenlerden biri ekran süresiydi. Hâlâ da öyle. Soru şu: “Bunca saat çocukları nasıl ekran karşısına oturtacağız?”

OKUL TEPESİNDE DAM OLAN YER DEĞİLDİR

Psikolojik danışman Prof. Dr. Zümra Özyeşil, “Salgının sana her şeyi planlamanın ve kontrol altında tutmanın mümkün olmadığını öğretmiş olması gerekirdi” diyerek giriyor söze. Demek istediği şu: Konu sağlık olunca gerisi teferruat. Haklı mı? Haklı. Peki ama iş-hayat-eğitim ekseninde sıkışan ebeveynlerin elini rahatlatacak bir koz yok mu? Prof. Dr. Özyeşil, “İnternetin varlığından rahatsız olmak yerine nasıl faydalı kullanacağını öğrenmek ve çocuğuna öğretmekle işe başlamalısın belki de. Çocuğuna bunun eğitim aracı olduğunu, içinde bulunduğumuz durumda yüz yüze eğitimin bir süre daha mümkün olmadığını samimiyetle anlat” diyor. Aklıma Mahmut Hoca’nın o unutulmaz repliği geliyor: “Okul dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir.”

Haberin Devamı

Uzaktan eğitimde kişisel gözlemlerim

EĞİTİME ‘HAREKET’ KAT

Prof. Dr. Özyeşil, bir durumun kaçınılmaz olması halinde çözümün yan etkileri azaltmaktan geçtiğini belirterek, formülü tutuşturuyor elime: “Ders dışında ekran süresini kısıtla. Sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde sokağa, parka çıkmasını ve arkadaşlarıyla oynamasını sağla. Ekran başında konsantrasyonu arttırmak için çocuğun hareket etmesine izin ver. Dersi ayakta dinleyebilir, evin içinde dolanıp gelebilir. 10 dakikalık teneffüslerde balkona çıksın, hava alsın, evin içinde koşsun. Tıpkı okuldaki gibi” diyor.

Haberin Devamı

GELECEĞE DAİR ENDİŞELENMEYİN

Bir başka kaygım da çocukların içinde bulunduğumuz süreçten dolayı ‘kayıp nesil’ olacağına dair. Özyeşil, “Bilinmezliğe tahammülsüzlük. Asrın problemi. Şu an 10 yıl sonrasını düşünüp olacaklardan endişe duyuyorsun. Oysa yapılması gereken adım adım gitmek. Unutmayın ki bu süreci sadece siz yaşamıyorsunuz. Herkes aynı durumda. Bu çocuklar beraber sınava girecek, beraber çalışacak. Her dönemin ayrı bir zorlanması var. Kimse sorsanız ‘Bizim dönem kayıp’ der. Bu bir varsayım. Kayıp nesil olabilirler de olmayabilirler de. Şimdiden endişelenmenin bir anlamı yok” diyor.

GÜN İÇİNDE NELER OLUYOR

Dersler sabah 9’da başlıyor.
Erken kalkıp okula gidecekmiş
gibi hazırlanmak gerek.
Hangi ders varsa o dersin öğretmeninin gönderdiği ‘davet’ üzerinden
derse bağlanıyorsunuz.
Evdeyseniz ya da evden çalışıyorsanız ders boyunca çocuğun yanında oturmanız gerekiyor. Çünkü ilgisi çabuk dağılıyor, sıkılıyor, odaklanamıyor.
Ders aralarında 10 dakika
teneffüs var.
Günde 5 saatten haftalık 25 saat ‘ekran başında’ geçen bir maraton bu.

Haberin Devamı

AKTİF EĞİTİM MODELİ ŞART

Kafamdaki bir diğer soru da okulların ve haliyle öğretmenlerin bu sürece ne kadar dahil olduğuyla alakalı. Artık ‘yeni normal’ olduğuna göre bu yeni normalin kendine özgü bir sistemi olmalı. Sınıfta-yüz yüze ders anlatıyormuş gibi online ders anlatılması, gördük ki çocukları çabuk sıkıyor. Bu kaygıyla eğitim uzmanı Salim Ünsal’ı arıyorum. Ünsal, “Eğitimi çocukların ilgisini çekecek, merakını uyandıracak içerik ve sunumlarla yeniden tasarlamak mümkün. Görsel nicelik ve niteliklerden oluşan, dillerine ve algılarına hitap edebilecek materyaller hazırlayarak maç kurtarılabilir. İnteraktif bir eğitim modeli şart. Çocuk bu senaryo içinde kendine bir yer bulmalı, eğitime dahil olmalı” diyor.

Haberin Devamı

Ünsal şöyle devam ediyor: “Müfredatın sınav dışına çıkarılması çocukların derslere olan ilgisini de azalttı. ‘Sorumlu değilsem neden zaman harcayayım’ algısına yol açtı. Sosyal mecralar daha cazip ve canlı materyallerle dolu olduğu için algı oraya kaydı. Oysa müfredat daraltılabilirdi. Mesela lise 2 ve 3’ün fizik müfredatı üniversitelerinkine çok yakın. Gerek yok ki bu kadar bilgiye. Çocuklara temel beceriler katacak, problem çözme yetisini geliştirecek, toplum yaşamının gerekliliklerinin temel alındığı değerler ders olarak verilseydi ‘Yetiştiremiyoruz’, ‘Ne olacak?’ endişesi de yaşamazdık.”

OKUL-VELİ EL ELE

Kayıp nesil sorusunu Ünsal’a da soruyorum: İnsan öğrenen bir varlık. Kapatılamayacak açık yok. Her şey telafi edilebilir. Burada okul ve velinin el ele vermesi gerekir. Çocuğu sürece teşvik edecek, aktif katılımını sağlayacak, haftalık okuma özet ödevleri, proje etkinlikleri, davranışsal yaşam becerileri katacak öğretiler olmalı ki süreci başarıyla tamamlayalım”

Haberin Devamı

ÜCRET İADESİ OLACAK MI

GEÇEN eğitim-öğretim döneminde velilerin tüm itirazlarına rağmen özel okullar hiçbir ücret iadesi yapmamıştı. Bu yıl ise okulların 21 Eylül’de açılmaması halinde ücret iadesi gündemde. Özel okul velileri “Hep bizden fedakârlık bekleniyor” diyerek yüzde 50 indirim istiyor. Özel okulların belirlediği rakam ise şimdilik yüzde 5 ile 20 arasında.

Yazarın Tüm Yazıları