Ölüm odasındaki ‘Derman’

Harekatın 5’inci günüydü...

Haberin Devamı

Keskin nişancılara karşı özel eğitimli komando birliği sokaklara yayılmış...

Telsizler susmuş...

Yalnızca işaret ve göz temasıyla ilerliyorlar...

Az sonra bir haberci mesajı getiriyor...

İstihbarata göre iki sokak ileride DEAŞ’ın bir “ölüm evi” tespit edilmiş.

Hemen bir tim organize oluyor. Sokaklardan birer gölge gibi geçiliyor.

Ve yavaş yavaş ev kuşatılıyor...

İçeriden hiç ses gelmiyor, kapılar kapalı, pencereler karartılmış... 

İşte o an... Tim komutanı evin arka tarafının sarılmasını emretti.

Keskin nişancı ihtimali yüzünden çok yavaş hareket ediliyor, hedef küçültülüyor.

Sonra küçük bir patlamayla birlikte ön kapıdan girdiler.

Aynı anda... Arka taraftan da komandolar içeri süzüldüler...

Bu odalarda işkence ve infaz yapıldığı için yerel halk adını “ölüm odası” koymuş.

Haberin Devamı

Hani şu alçakça “kafa kesme görüntüleri”nin çekildiği odalar...

Birkaç oda “temiz” diyerek geçildi ki...

Bir sonraki odadan “bir ses” geldi.

Komandolar durdu. Sessizliği dinlemeye başladılar. Ve “miyaaavvv”...

Tim komutanı “dikkat” işareti yaptı.

Çünkü bir tuzak olabilirdi.

Yavaşça odanın kapısını açtılar. Namlular uzandı. Çelik koruyucu önde...

Ve yine “miyaaaavvv”...

Bir baktılar ki odada bir anne kedi, etrafında yavruları süt emiyor..

Bir rahatlama... Savaşın gerilimiyle yüklenmiş askerler, “ölüm evi”nde öyle bir “hayat” bulmuşlardı ki...

Onlara da moral oldu.

Arkadaşlar, TRT Haber gerçekten çok güzel bir gazetecilik yapmış.

Harekâta katılan askerlerin bizim göremediğimiz gündelik yaşamlarını aktarmışlar.

Nasıl su bulurlar, nerede yatarlar, sabah kaçta kalkarlar, ne yerler... 

Evet... ‘İhanet lobileri’nin “Siviller öldürülüyor” yalanını pompaladığı günlerde çekilmiş bu fotoğraf. 6’şar saat nöbetle yaşayan komandoların maskotu olmuş kediler.

Doyurmuşlar, sevmişler, kumanyalarını paylaşmışlar. Hele içlerinde bir tanesi var ki...

Yabani olan diğer kardeşlerinin aksine, o askerlerimize yanaşmış. Ellerinden yemek yemiş...

Adını da ‘Derman’ koymuşlar...

Ben de ‘Derman’ı askerlerimizin “moral kedisi” ilan ettim.

Çünkü o kadar hainin, düşmanın,
caninin olduğu bir yerde, size ancak “Derman” dost olabilir.

Ölüm odasındaki ‘Derman’

Haberin Devamı

Şimdi birileri çıkıp da bu fotoğrafları “göstermelik” ya da “propaganda” diye eleştirebilir.

Ama ben fotoğraflara tek tek baktım.

O fotoğraflar Türk askerinin, Türk insanının savaş halinde bile...

Cephede bile “yardımseverliğinin” fotoğrafıdır...

Mazluma, düşküne olan şefkatinin belgesidir.

Ben bunu nereden mi biliyorum...

Önce bu milletin evlatlarını tanıyorum. Alnı ak, kalbi temiz vatan evlatlarını...

Annelerimizin, dedelerimizin bize bıraktığı “mazluma vurmama ahlakını” biliyorum.

Sonra TRT Haber o kadar güzel incelemiş ve detaylar veriyor ki...

Detay dedim de...

Fotoğrafta bir şey dikkatinizi çekti mi?

Kumanyasını ‘Derman’la paylaşan astsubayın kolundaki armaya bakın...

Haberin Devamı

Bir Atatürk resminin etrafındaki şu yazı:

Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.

İşte böyle bir “kadim emir”den geliyor Mehmetçik...

O emri zamanında Atatürk vermiş.

Ondan önce, İstanbul’un Fatih’i vermiş.

Osman Gazi vermiş...

İşte yalnızca üniformasına değil, ruhuna nakşolmuş bu emirle cepheye giden askerlerin en kritik görevlerinden birisi de “sağlık astsubayları”na düşüyor.

Sağlık astsubayları kedinin adını bu yüzden ‘Derman’ koymuşlar. Çünkü onlar da cephede yaralı askerimize dermandır...

TRT Haber bunu da anlatmış. Çünkü...

Şehitler onların kollarında şehadete erişir, gaziler onların ellerinde hayata döner...

Bakın nasıl anlatıyor bir sağlık astsubayı:

Haberin Devamı

El-Bab bölgesinde bir astsubayımız havan topu düşmesi sonucu ağır şekilde yaralandı. Öyle ki orada damar yolu bile açılamadı. Ateş altında ambulansa yerleştirildi. Geri çekildik, güvenli bölgede damar yolunu açtık. Çok ama çok kan kaybetmişti. Ve bir oğlu vardı. Sürekli ‘Ölecek miyim?’ diye sormaya başladı. Sonrasında oğlunun adını sayıklamaya başladı: ‘Yiğit, Yiğit, Yiğit’im...’ Son sözleri bu oldu. Şehit olmuştu.

Ben bu sözlerin üzerine daha ne diyebilirim..

Güle güle evladım... Canım...
Kahramanım... Aslanım... 

Senin oğlun, “yiğidin” artık bize emanettir.

Nurlar içinde yat...

.................................................................

NOT: TRT Haber çok güzel işler yapıyor. Ama şu fotoğrafları çeken, haberi yazıp edit eden meslektaşlarımızın, kardeşlerimizin de isimlerini yayınlasalar... Çünkü muhabirin en büyük mutluluğu imzasıdır.

Haberin Devamı

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Yazarın Tüm Yazıları