Sayın Bakan sarin deposuna füze atılır mı

Suriye operasyonunun ardından ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford vurulan hedefleri açıklıyor.

Haberin Devamı

***

Bakan kendi ağzından diyor ki...

- “Birinci hedef Şam bölgesinde bulunan bir bilimsel araştırma merkeziydi (Berzah Araştırma Merkezi).”

Bu askeri tesis, Suriye’nin kimyasal ve biyolojik savaş teknolojisinin araştırma, geliştirme ve üretim merkeziydi.

Hem de nerede?

Şam’da...

Yani şehir içinde 1.7 milyon insanın, çevresiyle birlikte 4 milyondan fazla insanın yaşadığı bir yerde, kimyasal üretim merkezini vuruyorsunuz...

Bakan kendi ağzından devam ediyor...

- İkinci hedef ise Humus’un batısında yer alan bir kimyasal silah depolama merkeziydi (Him Şinsar). Bunun, Suriye’nin sarin gazının ana yeri ve öncül üretim tesisi olduğunu değerlendiriyoruz.”

Siyah karakterlerle yazdığım kelimelere dikkat ettiniz mi?

Humus’ta da 1.5 milyona yakın insan yaşıyor...

***

Haberin Devamı

Bakan kendi ağzından devam ediyor...

- “Üçüncü hedef ise kimyasal silah ve silah deposu ile bir komuta merkeziydi..”

***

Suriye ile sınır komşusu bir ülkenin vatandaşı olarak soruyorum:

- BİR: Böylesine riskli hedefleri vurmak, binlerce sivile zarar verme tehlikesi taşımıyor mu?

***

- İKİ: Yoksa, oralarda dediğiniz gibi kimyasal silah falan bulunmuyordu da...

Irak’ta olduğu gibi, yine bir dünyayı yanıltma operasyonu mu yapıldı?

***

Son nokta... Bombalamanın üzerinden 4 gün geçti...

Şu ana kadar bombalanan tesislerden sızan gazlarla hayatını kaybeden insan haberi gelmedi...

***

Hani şeytan en hin haline bürünüp aklıma şu soruyu sokmuyor değil...

Öyle akıllı bombalar attınız ki... Fabrikayı yok etti de...

Sarin gazı yüklü tanklar veya depolar hiç zarar görmedi...

***

Bombalarınız bu kadar akıllı değilse...

O zaman vurduğunuz yerlerde sarin gazı, kimyasal silah falan yoktu...

Siz alenen, IŞİD’in belini kıran Esad’ın ordusunu zayıflatarak muhaliflere yeni bir soluk vermek istediniz...

***

Şu naçizane cahil Türk bunları sormakta haklı değil mi...

 

SEVGİLİ SERDAR ŞÖYLE BİR CEVAP DA VEREBİLİRDİN
SERDAR Ortaç’a soruyorlar:

“Eşinizin Arap şeyhi ile birlikte olduğu doğru mu?”

O da eşini koruyan bir cevap vermiş.

Bazıları yadırgadı...

Haberin Devamı

Ben hiç yadırgamadım, tam aksine beğendim. Eşini koruyarak, böyle bir şey olmadığını gayet nazik bir dille mertçe cevaplamış.

Peki ben olsam ne yapardım?

Eşimin ilişkisi olsa da, olmasa da şu cevabı verirdim:

“Size ne...”

İnanın böyle durumlarda bir kadına da, bir erkeğe de yakışan en güzel cevap budur...

 

APOLİTİK BİR YAZARIM NONPOLİTİK DEĞİLİM
GAZETECİLİK kariyerimi, Özal yanlısı bir siyaset yazarı olarak yaptım...

Eleştiri hakkım olduğu sürece, iktidara yakın gazeteci olmayı hep sevdim...

Artık siyaset yazmıyorum...

Çünkü o caddede söyleyebilecek lafım kalmadı.

Yine de şunu söyleyeyim.

Ben apolitik bir yazarım...

Ama asla nonpolitik değilim...

Eskiden siyaseti, siyasetin ana caddelerinde, herkesin gezdiği meydanlarında arıyordum.

Haberin Devamı

Orada çıkmaz yollara sapınca, şimdi hayatın çok daha renkli, daha derin ve daha estetik arka sokaklarında volta atmaya başladım....

Halimden de memnunum...

 

Sayın Bakan sarin deposuna füze atılır mıBİR TÜRK’ÜN GÖZÜNDEN İTALYAN MUTFAĞI NEDİR
GÜNERİ Cıvaoğlu ve Ali Esat’la birlikte cumartesi akşamı üç gazeteci, misafir İtalyan şef Andrea Sposini’nin yemeklerini tattık...

Yemekten önce Paper Moon’un sürekli şefi Giuseppe Pressani ile de sohbet ettik. Benim çevremdeki Türklerin en beğendiği İtalyan restoranlarının başında Paper Moon geliyor...

Yani Giuseppe Türk damak tadını iyi biliyor.

Onun İstanbul’daki gözlemlerine göre “Türkler için İtalyan yemeği deyince akla pizza ve makarna geliyor”...

Haberin Devamı

Oysa bir İtalyan şef için İtalyan mutfağı bu değil...

Misafir şef Napoli bölgesinden. Yani aslında “Margarita pizza”nın icat edildiği yerden.

Ama oradan Milano’ya yerleşmiş.

Yani kuzeyin daha sofistike mutfağına...

Bize o akşam oradan harika yemekler yaptı.

 

MUTFAK DENİNCE NİYE TAKİYECİ OLUYORUM
PEKİ iyi birer “Beyaz Türk” olarak bizim makarna ve pizza ile ilgili görüşümüz nedir?

Güneri Cıvaoğlu “İtalya denince, benim için de önce pasta geliyor” dedi...

Benim durumum biraz farklı... İtiraf edeyim, gastronomi söz konusu olunca bir numaralı takiyyeci haline dönüşüyorum.

Çünkü iyi bir Türk olarak ben de pasta (hamur işi) ve pizza hastasıyım.

Ama resmi görüşüm sorulunca hep pizza ve makarnayı biraz küçümseyip, “Daha sofistike İtalyan mutfağını seviyorum” cevabını veriyorum. Fransız deyişiyle biraz “Noblesse oblige” (Asalet böyle davranmayı gerektirir) hali yani...

Haberin Devamı

Ne de olsa hayat, küçük ikiyüzlülükler, irtifası iyi ayarlanmış yukarıdan bakmalar ve sonradan görme asaletçilik oyunlarıyla daha güzel ve eğlenceli hale geliyor...

 

İTALYAN MAKARNASINA TÜRK KAHVESİ OLUR MU
MİSAFİR danışman şef Sposini yerel bir tat olarak “Türk kahveli makarna” pişirmiş. Baktım, masadakilerden özel bir yorum gelmedi...

Oysa, bir estetik aristokratı, gusto eliti olduğunu iddia eden Ali Esat’tan iğneleyici bir yorum beklerdim. Şarap mönüsünden seçim yapma işine öylesine dalmıştı ki, tek kelime etmedi.

Benim olabilecek en zarif yorumum ise şuydu:

“Türkiye’de İtalyan yemeği pişirirken yerel tatları fazla zorlamamakta yarar var...”

Yazarın Tüm Yazıları