Sakallı yılanın sırrı 1: Öteki dünyaya açılan kapının eşiğinde

SERGİO Gomez Chavez, o mart sabahı, her zamanki işyerine gelmişti. Yağmur dinmiş, etrafa toprak kokusu yayılmıştı.

Haberin Devamı

BİRİNCİ SAHNE

Her sabah aynı şeyi yapardı. Ofisinden çıkar, piramit şeklindeki tapınağa doğru yürür, bir tur atardı.

O gün tapınağın merdivenlerinin başladığı düzlüğe geldiğinde tuhaf bir şeyle karşılaştı.

Önünde 1 metre genişliğinde bir çukur duruyordu. Hafızasını yokladı. Bir akşam önce oradan ayrıldığında böyle bir şey yoktu.

Olması da mümkün değildi. Yıllardır orada çalışıyordu ve gözünün önünde apaçık duran böyle bir çukuru fark etmemesi mümkün değildi.

Çukurun etrafında bir tur attı. Evet, yıllardır her gün üzerinden yürüyerek geçtiği yerde 1 metre genişliğinde bir çukur açılmıştı.

Bir anlam veremedi. Eğilip baktı.

Sakallı yılanın sırrı 1: Öteki dünyaya açılan kapının eşiğinde

Haberin Devamı

BURASI İNSAN KURBAN EDİLEN BİR YER OLABİLİR Mİ

Çukur epey derine gidiyordu.

Bir süre orada durdu.

Önce bunun bir “kutsal cenote” olabileceğini düşündü. “Cenoteler”, Maya inanç geleneğinde önemli bir yere sahip, toprağın derinindeki küçük göllerdi. Bir inanca göre, kurban edilen insanların kanından bu göletler kırmızı bir renk alırdı.

Ancak cenoteler, oradan 1600 kilometre ötedeki Chichen-Itza bölgesine özgü yerlerdi.

Sergio Gomez Chavez “Acaba Mayalar buralarda da tapınakların altına insan kurban etmek için kutsal cenoteler yapmış olabilir miydi...” diye düşündü.

Eğer böyle bir şeyse bu yepyeni bir buluş olacaktı.

Ancak bir tuhaflık vardı. 1 metre genişlik bir cenote için çok küçüktü.

Üstü daha sonraki yıllarda toprakla kaplanmış bir su kuyusu olabilir miydi...

Ancak şehri kuranlar, mühendislikte çok becerikli insanlardı. San Juan Nehri’ni taş kanallarla çevirip şehre su getirmişlerdi. Yani tapınaklarda böyle sıradan kuyulara ihtiyaç yoktu.

Öyleyse neydi bu derin boşluk... Nereye açılıyordu...

Meksikalı arkeolog, ilk defa o an, tuhaf bir durumla karşı karşıya kaldığını hissetti.

İPLE ÇUKURA İNEN ARKEOLOĞUN ŞAŞKINLIĞI

Sergio Gomez Chavez, Meksika Ulusal Arkeoloji ve Tarih Enstitüsü’nde çalışan bir arkeologdu. Mexico City’ye 40 km mesafedeki Teotihuacan Maya şehrinin kalıntıları onun hayatıydı.

Haberin Devamı

Arkeoloji eğitimi almış ve hayatının 30 yılını bu şehrin sırrını çözmeye adamıştı.

O deliğin başında 15 dakika tek başına durduktan sonra, ofise dönüp yanında çalışan genç arkeologlarla birlikte deliğin başına geldi. Yanında uzunca bir halat getirmişti. Önce ipin ucuna bir ağırlık bağlayıp aşağı sarkıttılar.

Halat, 12 metre derine kadar inip zemine vurmuştu.

Merakı artık doruğuna çıkmıştı. Çok tehlikeli bir işe girişti.

Halatı beline doladı, arkadaşlarının yardımıyla deliğin ağzından kendini yavaşça içeri bıraktı.

Yıllardır, Teotihuacan antik şehrinde arkeolog olarak çalışıyordu ve ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu.

Halatın ucunda ayağı yere bastığında biraz genişçe bir boşluğa gelmişti.

Haberin Devamı

Şaşkınlığı daha da artmıştı. Burası kesinlikle bir kuyu değildi.

Daha sonraki yıllarda o tüneli açıp içinde ilerledikçe öyle şeylerle karşılaşacaktı ki, ilk günkü şaşkınlığı, bunlarınkinin yanında çok küçük kalacaktı.

Önünde açılan şeyin insanlığa ait çok büyük bir sırrın kapısı olduğunu o zaman anlayacaktı.


Haberin Devamı




SAKALLI YILANIN ALTINDAKİ
ÖLÜM YOLU NEREDE BİTİYOR

Acaba yaradılışın sırrı, Tüylü Yılan tapınağın tam altına giden bu gizli yolun sonunda mı yatıyordu?

Sergio Gomez Chavez indiği kuyudan çıkarken, kafasında şu soru vardı:

“Acaba Teotihuacan şehrini yöneten kralların hiçbir zaman bulamadığımız mezarları burada mıydı?”

En çok sevdiği şey sigara ve kahveydi. Kuyunun başında sigarasını yaktı, aradığı şeyin tam olarak ne olduğunu bir kere daha düşündü.

Mayalar milattan önce 400 yılında bu bölgeye gelip bu şehri kurmuşlardı.

Şehir her tarafı, henüz mana veremedikleri, çözemedikleri sembollerle doluydu.

Şehir kuzey-güney aksında piramit şeklinde iki tapınağın etrafında kurulmuştu.

Haberin Devamı

Piramitlerden birinin adı “Güneş Tapınağı”, ötekinin ise “Tüylü Yılan Tapınağı” idi.

Tüylü yılan, Latin Amerika’nın başka yerlerinde “Sakallı yılan” diye bilinen, kuş başlı yılan vücutlu mitolojik bir hayvandı. Gücü ve iktidarı temsil ediyordu. Biraz bizdeki “Şahmeran”ı andıran özelliği vardı.

İki tapınağı birbirine bağlayan yolun adı ise “Ölüm yolu”ydu.

Mayalar burada çağına göre çok ileri bir şehir ve uygarlık kurmuştu.

ÇUKURUN BAŞINDA KENDİNE SORDUĞU SORU

Yıl 2003’tü ve hayatını bu şehrin sırrını çözmeye adamış bir arkeolog, gerçek bir Indiana Jones gibi tanrıların sırrını çözmek için yola koyulmuştu.

Deliğin başında yine tek başına kaldı ve kendine sorduğu ilk soru şu oldu:

“Bu gördüğüm şey nedir?”

İkinci sorusu ise şuydu: “Bu gizli koridoru nasıl koruyabilirim?”

Bir de şu:

“Acaba kralların kayıp mezarları buralarda bir yerde mi...”

Akşam, 40 km ötede Mexico City’deki evine dönerken kafası karışmıştı.

Ama kafası asıl, ileriki günlerde karışacaktı.

Çünkü yeraltı yolunun başına geldiklerinde karşılarına öyle bir şey çıkacaktı ki.

Belki tarihi yeniden yazmak gerekecekti. Bulduğu yer, insanın yaratıldığı yer olabilirdi.

Daha doğrusu Tanrı’nın doğduğu yer bu tünel miydi...

Şimdi 27 Mart 2017 sabahına dönüyorum.

İKİNCİ SAHNE

SERGİO’NUN ANLATTIKLARI VE TÜNELİN SONUNDA KARŞILARINA ÇIKAN İNANILMAZ MANZARA

Bİzİ Teotihuacan’a götürecek helikopter, Mexico City’nin 40 km ötesinde küçük bir piste inerken, heyecanım doruğuna çıkmıştı.

10 yıldır peşinde olduğum bir insanla buluşacak ve onu dinleyecektim.

Helikopterden inip arazi aracıyla bir süre gittikten sonra Teotihuacan tarihi şehrinin kapısına geldik. Biraz beklememizi söylediler.

Arabada beklerken, orta boylu, kendi halinde bir adam geldi. Fotoğraflarından tanıdım. 10 yıldır peşinde koştuğum Meksikalı arkeolog Sergio Gomez’di. Üzerinde bir blucin ve gömlek vardı.

Arabadan çıkıp kendimi tanıttım ve birlikte yürümeye başladık.

“Buraya ilginiz neden” diye sordu.

“On yıldır sizin peşinizdeyim. Şu dünyada konuşmayı en çok istediğim insanlardan birisiniz. Ben inanç üzerine bir kitap hazırlıyorum ve sizin buluşunuzun bu kitapta çok önemli bir yeri var” dedim.

Güldü ve birlikte Tüylü Yılan Tapınağı’na doğru yürüdük.

Sakallı yılanın sırrı 1: Öteki dünyaya açılan kapının eşiğinde

SAKALLI YILAN ÇADIRININ ÖRTÜSÜNÜ KALDIRIP GİRİYORUZ

İleride bej renkli büyük çadırı görünce heyecanım iyice arttı.

Bugüne kadar sadece Smithsonian ve National Geographic gibi dev bilimsel kuruluşlara açılmıştı o tünel.

Şimdi o çadırın altına Hürriyet de girecekti.

Arkeoloji tarihinin en büyük buluşlarından biri olarak kabul edilen tünelin ağzı orasıydı ve Sakallı Yılan Tapınağı’nın sırrı da o tünelde saklıydı.

Yani yaradılışın ve hayatın sırrının kapısı...

Bez çadırın kapısını araladı ve bana yolu gösterdi.

Birlikte içeri girdik. Beni tam karşıda çadır bezi ile ayrılmış küçük bir bölmeye aldı.

Bilgisayarını açtı. Ekranda bir fotoğraf göründü.

Yağmur yağıyordu ve bir adam tapınağın tam karşısındaki alanda açılan çukurun başında tek başına duruyordu.

İnsanlık tarihinin en heyecan verici hikâyelerinden biri işte o gün orada o çukurun başında başlıyordu.

Sigarasını yaktı. O an nikotinden sararmış parmaklarını fark ettim. Sonra kalktı yan taraftaki filtre kahve makinesinden kahve alıp benim ve kendinin önüne koydu, anlatmaya başladı.

Anlattığı ilk şey, urganı beline bağlayıp aşağı indiğinde gördüğü “o şey”di...

Bundan sonra okuyacağınız her şey o adamın bana anlattıkları ve tünelin sonunda gördüğüm ve hayretler içinde kaldığım manzaraydı.

ÜÇÜNCÜ SAHNE

BÜYÜK PATLAMADAN DOĞUP SONSUZA GİDEN ESRARENGİZ ŞEHİR

BAZI arkeologlar, nüfusunun karmaşık yapısı nedeniyle, Teotihuacan için, “Dünyanın ilk kozmopolit Manhattan’ı” diyordu.

Şehri kuranlar, çağlarında hiç görülmeyen bir mühendislik dehasına sahiptiler.

San Juan Nehri’ni yolundan çevirerek şehrin altında geçen kanallar inşa etmişlerdi.

Milattan sonraki 100 yıl başladığında Teotihuacan, sadece Orta Amerika’nın değil, bütün Amerikan kıtasının en gelişmiş şehriydi. Nüfusu 200 bindi.

Şehri kuranların nereden geldikleri belli değildi.

Sakallı yılanın sırrı 1: Öteki dünyaya açılan kapının eşiğinde

TÜNELİN ŞİFRESİ TEOTİHUACAN KELİMESİNDE Mİ SAKLI

Bir iddiaya göre, uzaklardaki bir yanardağda meydana gelen büyük patlamadan sonra buraya gelip Teotihuacan’ı kurmuşlardı.

Büyük bir patlamadan gelmişler ve hiçbir iz bırakmadan kaybolup gitmişlerdi.

Üstelik çok gelişmiş bir uygarlık olduğu halde, şehrin ne kuruluşu, ne kralları ne de terk edilişi ile ilgili tek yazılı belge bırakmamışlardı.

Sanki ilahi bir el o garip olayı kimsenin öğrenmemesi için bütün izleri tek tek silmişti.

Şehrin adını “Teotihuacan” koymuşlardı. Azteklerin eski dili Nauhatal’a göre bu, “İnsanın Tanrı olduğu yerdi”. Bazıları şehrin isminin gizli bir şifre olduğunu düşünüyor.

YARIN

TABUTU MEZARINDAN FIRLATAN EL NİNO’NUN İLAHİ İŞARETİ

- Tünele inen arkeoloğun gördüğü şey neydi? Onu oraya tabiat mı koymuştu, yoksa tanrı haline gelen insan mı?

- 37’nci metrede gördükleri madde neydi? O madde neyi anlatıyordu.

- Tünelin sonuna doğru buldukları esrarengiz yuvarlak şeyler neydi?

- Tüylü Yılan Tapınağı’nın en tepesinden, tünelin bittiği yere uzanan hayali boru neyi anlatıyordu?

- Tünelin ortalarında bir bölmede buldukları deniz kabukları neden onları şaşırttı?

 

Yazarın Tüm Yazıları