AKP’li kardeşim bak bu adam niye hakaret ediyor

***

Bak AKP’li kardeşim...

Bak, makul insan...

***

İşte o adam var ya...

Durup dururken, bu ülkenin tarihindeki en büyük Kurtuluş ve var olma savaşının komutanına, bu Cumhuriyet’i kuran insana niye o iğrenç sözleri söylüyor biliyor musun...

***

İki nedenden söylüyor...

Birincisi, suratı kadar kirli mazisini örtmek için...

Yani 15 Temmuz gecesinden beri saklamaya çalıştığı o kirli mazisini örtmek için...

***

İkincisi de...

Zannediyor ki, büyük Atatürk’e hakaret edince, sizin gözünüze girecek...

Siz de onun tüylü sırtını okşayacak, 15 Temmuz sicilini sileceksiniz...

Sadece o mu...

Kraldan fazla kralcı kesilen savcısı, polisi, kalemini Yakup Cemil’in tabancasından bile daha gaddarca kullanan köşe yazarı...

Hepsinin suratına iyi bak...

***

Bil ki hepsinin de 15 Temmuz’dan beri saklamaya çalıştığı bir sırrı, bir kirli çıkını, kimsenin açmasını istemediği bir sır sandığı var...

O yüzden diyorum ki...

Bakmayın öyle “Derin tarih” falan dediklerine...

Yaptıkları tek şey, “derin riyakârlık” ve ondan da derin, dipsiz bir nankörlüktür...

HER TÜRK’ÜN KENDİNE VE ANKARA’YA SORMASI GEREKEN SORU

ELİNİZİ kalbinize, kalbinizi mantığınıza, mantığınızı da milli menfaatlerinize emanet ederek şu soruyu sorun:

Siz...

İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da, Malatya’da, Bursa’da, Diyarbakır’da, Samsun’da, Trabzon’da yaşayan sizler...

Sizin için Esad mı daha büyük tehlike, yoksa Beşiktaş Stadı önünde polisimizi, Ankara’da vatandaşımızı, Reina’da yılbaşını kutlayan insanımızı hunharca katleden, on binlerce insanın kafasını kesen, “Allahü ekber” nidamızı bile cinayetlerinin silahı haline getiren IŞİD canileri mi...

Bir düşünün ve bunun cevabını Ankara’dan isteyin...

Ve milli menfaatimize uygun bir dış politika önceliğini talep edin.

GAZETECİ İBRAHİM BEY KILIÇ KUŞANDI, SAVAŞA GİDİYOR

MAŞALLAH Mehmetçiğin sırtından savaş ilan eden edene...

Dün bir baktım, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül bir celallenmiş ki...

Amerika Birleşik Devletleri’ne veriyor ayarı...

Neymiş, Suriye’den elini çekmezse bu Türkiye için savaş nedeni olurmuş...

Breh breh...

Esad’a ayar, Rusya’ya ayar, İran’a ayar, Amerika Birleşik Devletleri’ne ayar, YPG’ye ayar...

Eh, Rusya ve İran’la birlikte olduğuna göre, birkaç gün sonra Çin’e de ayar gelir...

Yani baksan dünyada bir tek süper güç kalmış...

O da Türkiye....

Gazanız mübarek olsun İbrahim Bey...

Lütfen en önden siz buyurun...

AHMET VE MEHMET ALTAN’IN ADINI NİYE VERMEDİM

DÜN bir arkadaş telefon etti ve şunu sordu: “İçerideki gazetecileri saymışsın ama Ahmet ve Mehmet Altan’dan hiç söz etmemişsin. Bir nedeni mi var” diye sordu.

“Evet var” dedim. “Onların adını yazmayı unuttum.”

İsmini verdiğim insanlar içinde en iyi tanıdıklarımdan ikisi onlar.

Ama başkalarına “İçerideki gazetecileri unutmayın, unutturmayın” derken, kendim en yakın iki arkadaşımı unutmuşum.

İyi mi...

Onlar da hâlâ niye içeride, dünyada kimseye anlatamazsınız...

GÖZDE ÖNEY

SON günlerde Gözde Öney’in yeni albümü “İki Gölge”ye takıldım.

Şarkıların çoğu çok güzel, ama en çok albümün açılış şarkısı “Kavga”yı sevdim.

Bir de sorduğu şu soruyu:

“Yüksekten mi, yoksa düşmekten mi, kalmaktan mı, yoksa gitmekten mi korkarsın...”

MET SERGİSİNİN ALBÜMÜ İSTANBUL’DA BASILDI

BİR matbaacı çocuğu olarak beni gururlandıran haberi dün aldım.

New York Metropolitan Müzesi’nde açılan “Rei Kawakubo-Comme des Garçons” sergisinin albümü İstanbul’da Ofset Yapımevi tarafından basılmış.

Mükemmel bir baskı.

Öyle görünüyor ki, bu yıl sanat ve tasarımda Rei Kawakubo yılı olacak.

MET sergisi de epey konuşulacak.

AYŞE, GÜLSE, GİLA, MELİS BEN DE SİZDEN BEKLİYORUM

HEPİNİZ 40’lı yaşlarınıza geldiniz...

Hepinizin köşesi var...

Ben yıllardır burada 40’lı, 50’li yaşlardaki kadınların çekiciliğini yazıyorum...

Kadınların hayatlarının en güzel yılları olduğunu durmadan tekrarlıyorum.

Allah için siz de Monica Belluci gibi olup, belli yaşlara gelen erkeklerin de cazip olabileceğini bir yazın yahu...

Kendim için bir şey istiyorsam namerdim...

Hiç olmazsa 50’li, 60’lı erkekler için yazın...

TAM YERİNİ BULMUŞ BİR ÖDÜL

HİÇ tanımasam...

Adını hiç duymamış olsam...

Kim olduğunu bilmesem...

O tablolardaki ayrıntıları büyük bir ekranda ilk defa görüyor olsaydım, söyleyeceğim tek şey şu olurdu.

“Bu ödül, tam yerini bulmuş.”

Aydın Doğan Ödülü bu yıl Neş’e Erdok’a verildi.

Önceki akşam Hilton Oteli’ndeki törende ekrana vuran tablolarını seyrederken işte bu duyguya kapıldım.

Büyük ressam, büyük bir kişilik ve sonuna kadar hak edilmiş bir ödül...

Onu kutlarım.

Ona bu ödülü layık gören Aydın Doğan Ödülü jüri üyelerini de hem kutlar hem teşekkür ederim.

Tabii geceye katılan Seyhun Topuz, Mehmet Güleryüz, Devrim Erbil, Ahmet Güneştekin, Veysel Günay, Bedri Baykam, Hüsamettin Koçan gibi sanatçıların dayanışma ve paylaşma duygusunu da çok sevdim.



İŞTE SON 24 SAATTE YAŞANANLAR