Elif Dağlı

Koah çocuklukta başlar mı?

12 Kasım 2014
Çocuğunuzun akciğer kapasitesini biliyor musunuz?

Çocuklarda akciğer büyümesi boy ve ağırlık artışı kadar önemlidir. Çocukluk çağında akciğer büyümesini etkileyen çeşitli nedenlerin, erişkin yaşta Kronik Obstriktif Akciğer Hastalığını (KOAH) kolaylaştırdığı bilinmektedir.

Avustralya’da yapılan bir çalışmada altı yaşından itibaren elli yaşına kadar izlenen ağır astımlı çocuklarda erişkin yaşta 32 kat daha fazla Koah hastalığı tanısı konulduğu saptandı. Tedavi olmayan ağır astımlı çocuklar erişkin yaşta Koah hastası oluyor.

Koah, nefes borularında hava akımının tıkanması ve akciğerde çoğu zaman geri dönülmesi zor bir harabiyetin olduğu bir kronik hastalıktır. Hastaların dörtte üçünde Koah sigara kullanımı nedeniyle oluşur. Diğer dörtte birinde ise çeşitli başka kimyasal madde solunması ve genetik yatkınlık olabilmektedir. Son zamanlarda sigaraya bağlı olmayan bir Koah nedeni olarak çocukluk yaşında ağır veya tedavi edilmeyen astım saptanmıştır. Çocuklarda da akciğer büyümesinin tam olmaması da bu hastalık için önemli bir risk oluşturur.
Çocuk astımı tedavi edilebilen bir hastalık iken ihmal edilirse ve akciğer büyümesi geri kalırsa erişkin yaşta Koah hastalığı ortaya çıkabilir.

Astım, hırıltı, nefes darlığı, öksürük ve balgam belirtileri ile kendini gösterir. Belirtiler ancak hastalığın ağırlaştığı devrelerde dışardan görülebilir. Belirtiler görülmemesine rağmen hastalık nefes borularında aktif olabilir. Bu çocuklarda solunum testleri düşük olmasına rağmen fark edilmeyebilir. Gece veya egzersiz ile öksürük ve hırıltısı olmayan bir çocukta bile solunum testleri düşük çıkabilir. Çoğu astımlı çocuk nefes darlığı ile yaşamaya alışıp yakınmalarını dile getirmeyebilir ve bu durum aile için aldatıcı olabilir.

Sadece belirtilerin görüldüğü zamanlarda astım tedavisi alan ve solunum testleri yapılmayan bir çocuğun akciğer büyümesi izlenemez. Astım tedavisinin ana hedefi akciğer büyümesini tam olarak sağlamaktır. Solunum testi 4-5 yaşlarında itibaren ölçülebilir ve astımlı hastanın takibinde muayene kadar elzemdir.

Çocuk astım uzmanlarının tedavideki amaçları hastanın belirtisiz, atak geçirmeden yaşaması yanı sıra akciğer büyümesinin ideal olmasıdır. Astımlı çocukların büyümesi izlenirken nasıl boyu ve ağırlığı ölçülüyorsa akciğer kapasiteleri de ölçülmelidir. Akciğer kapasitesi düşük olan çocukların erişkin yaşta kronik akciğer hastalığı adayı olacağı unutulmamalıdır.

Hastalık belirti vermediği için çocuğunuzun iyi olduğunu düşünmeyiniz. Çocuğunuzun atakları engelleyen tedavisini düzenli uygulayınız. Doktorunuza belli aralıklar ile solunum testi yaptırarak akciğerinin büyümesinin izlenmesini sağlayınız. Akciğeri sağlıklı büyüyen bir çocuk erişkin olduğunda da sigara içmezse Koah riski çok azalacaktır.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda öksürük hangi hastalıkların habercisi?

28 Nisan 2014
Öksürük çocukların nefes yollarına giren herhangi bir yabancı madde veya tahriş edici taneciğin dışarıya atılması için var olan normal bir reflekstir.

Öksürük çocukların nefes yollarına giren herhangi bir yabancı madde veya tahriş edici taneciğin dışarıya atılması için var olan normal bir reflekstir. Ancak öksürük çok şiddetli veya sık ise hastalıkların belirtisi olabilir.

Gece öksürüklerine neden olan hastalıkların başında enfeksiyonlar gelir. Enfeksiyonlar basit griplerle ya da nefes borusunun üst kısmının şişmesi anlamına gelen krup gibi durumlarla karşımıza çıkabilir. Soğuk algınlığı hafif ve orta şiddette kuru bir öksürük meydana getirirken bazen griple bu öksürüğün şiddeti artabilir. Krupta ise çok gürültülü havlar tarzda bir öksürük vardır.

Çocuklarda tekrarlayan kusmalar, tükürük çıkarma, ağızda kötü bir tat hissi, göğüste yanma gibi belirtiler reflüyü işaret edebilir. Reflü, nedenine ve çocuğun yaşına bağlı olarak farklı şekillerde yaklaşım gerektirir. Reflüsü olan çocuklara özellikle çikolata, nane şekeri, kızartılmış yiyecekler, baharatlar, yağlı gıdalar ve gazlı içecekler vermemek gerekir. Yatmadan iki saat önce yeme-içme eylemi kesilmelidir. Yiyecekleri küçük öğünler halinde almak ve şiddetli belirtiler varsa doktora başvurmak gerekir.

Çocuklarda astım hastalığının teşhisi kolay olmamasına rağmen, öksürük ince cızıltı ve hırıltılarla birlikte ise, özellikle geceleri artıyorsa, çocuk hareketli olduğu zamanlarda ve oyun oynarken nefes almada zorlanıyorsa astım olma ihtimali yüksektir. Astımı tedavi edici nefes yolları ile alınan ilaçlar veya atak sırasında kullanılan sistemik kortizonlar yanı sıra tetikleyicilerin uzaklaştırılması da oldukça önemlidir. Örneğin, hava kirliliği sigara dumanı ve parfüm gibi uyarıcılardan uzak durulmalıdır.

Devamlı kesilmeyen bir öksürük (özellikle boğazda tahriş veya tırmıklanma hissi yaratan), burun akıntısı, gözlerde sulanma, boğazda ağrı ve döküntülerle birlikte ise bu çocuklarda alerjiye bağlı rinit veya birlikte sinüzit düşünülebilir. Bu tip belirtiler izlenen çocuklarda alerji testlerinin uygulanması doğrudur. Tedavi yanı sıra alerji testlerinin sonuçlarında çıkan uyaranlardan çocuğun uzaklaştırılması gereklidir.

Günümüzde boğmaca, aşılanma uygulandığı için çok sık görülmemekle birlikte nadiren ortaya çıkabilen bir enfeksiyondur. Burun akıntısı, hapşırık, hafif bir ateş ve boğulur gibi bir öksürük ile karşımıza çıkar ve antibiyotikle tedavi edilir.

Özellikle yabancı bir maddenin akciğere kaçması, bir kimyasal tahriş edici ile karşılaşma gibi nedenlerde de karşımıza çıkabilir.

Çocuğunuzda gece olan öksürüğün yanı sıra nefes darlığı, zorlu solunum, tekrarlayan kusmalar, öksürük sırasında kırmızı-mor renge dönme, tükürük yutmada zorluk, aşırı yorgunluk hali, boğazda takılma hissi, derin nefes alma ile göğüs ağrısı, balgamda da kan ve hırıltı varsa veya boğmaca aşısı yapılmamışsa, çocuğun ateşi 38 derecenin üzerindeyse, dört aydan küçükse veya 38 derecenin üzerinde ve iki saat içerisinde ateş düşürücüye cevap vermiyorsa hemen doktora götürmelidir.

Yazının Devamını Oku

23 Nisan

23 Nisan 2014
Bayramınız umutlu olsun geleceğin bilim adamları, sanatçıları, yöneticileri ...

Sevgili çocuklar,

Çocuklarına bayram hediye eden ilk ülkede dünyaya geldiniz.

Ulusal egemenlik ve çocuk bayramınız kutlu olsun.

Bayram neşe ve sevinç günüdür. Ulusumuzun zafer ve başarılarını kutlama günüdür. Ancak her zafer bir savaş ile kazanılır. Her savaş bir tehdide karşı çıkar. Bayram yaşanan felaketler bir daha başımıza gelmesin diye tehditleri bize hatırlatan özel gündür. Bayram, ulusları bayrak ve dil gibi birarada tutan önemli bir öğedir. Ulusları yok etmeye çalışanlar ilk bayramların anlamını silmeyi denerler.

Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk meclisinin açıldığı tarihin bayram olmasını ve çocuklara armağan edilmesini isterken sizlere önemli bir sorumluluk yüklemişti. Bayramınızı kutlarken biz büyükler de aslında demek istiyoruz ki;

- Ülkemizin yüz yıl önce, şimdi kendilerine uygar ve ileri denilen devletlerce nasıl işgal edildiğini ve paylaşıldığını,
- Şimdi tatile gittiğiniz sahillerin Fransız ve İtalyanlara verildiğini,

Yazının Devamını Oku

Bahar alerjileri ile ilgili bunları biliyor muydunuz?

18 Nisan 2014
Bahar alerjinizi tetikleyen faktörler bunlardan biri olabilir.

Bahar alerjileri bazı özel yiyecek alerjileri ile ilişkili olabilir. Huş ağacı poleni elma, şeftali, havuç kereviz, alerjileri ile ilgili olabilir. Ot alerjileri ise kavun, domates, portakal alerjilerini tetikleyebilir. Çayır alerjisi muz, salatalık alerjilerini alevlendirebilir. Bu nedenle polen alerjileri olanların özellikle bu yiyeceklerden uzak durmaları yararlı olabilir çünkü bahsedilen bitkilerin polenlerinin proteinleri bu yiyeceklerin 

proteinleriyle yakın akrabalık gösterip reaksiyonları ortaya çıkarabilir.

Bahar temizliği evin aklanıp paklandığı bir zaman olmasına rağmen bütün kış birikmiş olan hamam böceği, fare ve evde beslenen hayvanların vücudundan dökülen bütün artıkların ve onlara ait proteinlerin, küf mantarlarının proteinlerinin ve ev tozuna ait alerjenlerin yoğun olarak hep birlikte ortaya saçıldığı bir zamandır. Bu nedenle özellikle temizlik yapanlar kendilerini çok iyi korumalı, alerjisi olan çocuklar ve aile bireyleri temizlik döneminde evden uzaklaşmalıdır.

Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak havanın daha erken bahara dönüyor olması, bahar mevsiminin erken başlaması, sıcak mevsimin daha uzamış olması, polenlerin erken çıkmasına daha uzun süre ve daha yoğun olarak havada bulunmasına neden olmaktadır. Bu nedenle bahar alerjileri daha erken başlamakta, daha yoğun görülmekte ve daha geç kaybolmaktadır.

Bahar mevsimi ruh halimizde değişiklik meydana getirebilir. Bahar mevsiminin alerjisi olan kişilerde depresyon riskini iki kat arttığını gösteren bir çalışma bulunmaktadır. Bu nedenle kızgınlık ve öfke belirtileri bu kişilerde daha fazla olabilmektedir. Fakat bu, alerjinin depresyon meydana getirdiği anlamını taşımaz. Genellikle yorgunluk, halsizlik ve üzüntü hissi olduğu anlamına gelir. Burada bahsedilen tedavi edici düzeyde bir klinik depresyon değildir.

Saçlara sürülen jöle, köpük ve spreyler polenleri mıknatıs gibi yapıştırır. Polen alerjisi olanların bu ürünleri kullanmaması veya sık saç yıkaması önerilmektedir.

Fırtınalı havalar polenleri daha çok uçurduğundan tehlikelidir. Fırtınalı havalarda astım nöbeti ile hastane yatışları daha çok olur. Bu havalarda içeride kalmak daha uygundur.

Ev bitkilerini aşırı sulamak toprakta küf mantarı oluşmasına neden olur. Küf mantarları polen alerji belirtilerini de arttırabilmektedir. Ev bitkilerini gerektiği kadar sulamak alerjileri azaltabilir.

Yazının Devamını Oku

Yiyebileceğiniz en sağlıklı besin: Elma

15 Nisan 2014
Elma kansere karşı koruyucu antioksidan oranı en yüksek meyvelerden biridir ve kilo kontrolünü kolaylaştırır.

Elma Hazar Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeden dünyaya yayılmıştır. Bugün dünyada 7500 değişik tipi yetiştirilmektedir. Türkiye en fazla elma yetiştiren ilk beş ülkeden biridir.

Elma, kalorisi ve sodyumu düşük, lifi yüksek olup, yağ ve kolesterol içermeyen nadir besinlerden biridir. Kanser, diyabet ve kalp-damar hastalıkları riskini azaltan anti-oksidanlar bulundurur. Alzheimer olasılığını düşürdüğü, kilo kontrolünde yararlı olduğu, kemik sağlığı, akciğer işlevleri, sindirim sistemine olumlu etki yaptığı saptanmıştır. Ortalama büyüklükteki bir elma 130 kalori, % 20 lif, % 7 potasyum,% 8 vitamin c, sıfır yağ, kolesterol ve sodyum içerir.

Elmayı kabuğu ile yemek daha yararlıdır. Kabuk bölgesi suda erimeyen lif içerdiği için barsak içine su çekerek temizlenmesini sağlar. Elmada suda eriyen pectin ismi verilen lifler de bulunur. Bu madde kolesterolün damar içinde birikip damar sertliğine yol açmasını engeller. Düzenli elma yiyenlerde kötü kolesterolün düşüp iyi kolesterolün yükseldiği görülmüştür.

Elma,soğan ve greyfurt yiyenlerin akciğer kanseri riskinin yarıya düştüğü öne sürülmüştür. Başka bir araştırmada ise elma tüketimi çok olanlarda beyin felcinin daha az geliştiği saptanmıştır. Elmada bulunan körsetin isimli antioksidanın bu koruyucu etkiyi yarattığı düşünülmektedir. Orta yaş erkeklerin solunum testlerini düzelttiği, kadınlarda ise kilo kontrolünü kolaylaştırdığı bulunmuştur.

Elma ve balığı çok tüketen hamilelerin bebeklerinde astımın daha düşük oranda görüldüğü araştırmalar ile saptanmıştır. Hamileliği sırasında haftada dört veya daha fazla elma yiyen kadınların çocuklarında beş yaşına geldiklerinde hırıltı % 37, astım belirtileri % 46, doktor tarafından astım tanısı konması % 53 daha az görülmüştür. Elmanın bu koruyucu etkisi içeriğindeki flavonoidlere bağlanmıştır.

Elmanın yararları yanında zararı önemsenmeyecek kadar azdır ve tehlikeli değildir.Yemesi uzun sürdüğü için içindeki asit diş minesine daha uzun sure temas ettiğinden zedeleyebilir. Diş hekimleri elmayı keserek parçalara bölmeyi ve arka dişlerle yemeyi önermektedirler. Elma yedikten sonra ağız mutlaka çalkalanmalıdır.Birçok araştırma organik olmayan sebze ve meyvelerin yüzeyinde pestisit (böcek öldürücü) kaldığını göstermektedir. Organik olmayan elmaların % 98 inin kabuğunda pestisit bulunmaktadır. Elmayı çok iyi yıkamak pestisiti azaltmaktadır. Bazı bilim adamları bu pestisit miktarının ihmal edilebilir düzeyde olduğunu ve elmanın sağlık yararlarının kat ve kat daha üstün olduğunu belirtmektedir. Elma çekirdeğinde amigdalin denilen siyanit zehiri içeren bir madde vardır. Elma çekirdeği çoğu zaman barsaktan açılmadan geçer ancak çekirdeği çiğnerseniz bu maddeye maruz kalabilirsiniz. Bir iki çekirdek çiğnenmesi zarar vermeyeceği halde çocuklar çok sayıda çekirdek çiğnerse hekime başvurmak gerekir. 100 gram elma çekirdeği 70 kg’lık bir erişkini öldürebilir, bu da 18 elmanın çekirdeği demek olur ki çocuklar pek bu kadar miktar çiğneyemezler.

Bazı huş ağacı ve çayır poleni alerjisi olan kişilerde çapraz reaksiyonla elma alerjisi de görülebilir. Bu durumda elma yerken ağız, dudak ve damakta kaşınma ve uyuşma oluşur. Çoğu zaman bulgular ilerlemez ise de nadiren döküntü ve barsak rahatsızlığı olabilir.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarda bahar alerjileri

8 Nisan 2014
Çocuğunuzun alerji için çok küçük olduğunu düşünmeyin. Alerji çocuklarda genellikle 3.5-7 yaş arası belirti verir.

Bahar geldi, çiçekler açtı, havalar ısınmaya başladı. İnsanların içine yaşama sevinci dolduran bu değişiklikler, bazıları için ise hapşırma, burun çekme, göz kaşıma zamanının habercisidir. Erişkinler ve çocukların %10-30' unda saman nezlesi görülebilmektedir. Ebeveynlerinden birinde alerji varsa % 30 olasılıkla, ebeveynlerin ikisinde de varsa % 60 olasılıkla çocuk alerjik olacaktır. Aile öyküsü çocuktaki alerji tanısı için en önemli bir veridir.

1) Aile öyküsü- ailede birinde astım, egzama veya saman nezlesi olması
2) Burun tıkanıklığı- bir haftadan uzun süren şeffaf burun akıntısı
3) Göz kaşıntısı- gözlerde sulanma ve dolgunluk hissi
4) Ateş olmaması- gripte görülen kırgınlık, kas ve eklem ağrısı ve ateş gibi belirtilerin olmaması
5) Döküntü- vücudun herhangi bir yerinde kırmızı değişik boyutlarda ciltten kabarık döküntü olması
6) Kulak enfeksiyonu- alerji nedeniyle kulakta iltihabi tepki görülmesi

Yazının Devamını Oku

Bebekler için gerekli vitamin ve mineraller

4 Nisan 2014
Ne işe yarar ve hangi besinlerde bulunurlar?

Sağlıklı, çeşitli gıda gruplarından dengeli tüketen, düzenli doktor kontrolünde olan bebeklerin vitamin ve mineral takviyesine gereksiniminin olmadığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı, hangi vitaminlerin/ minerallerin ne işe yaradığını ve hangi yiyeceklerde bulunduğunu anlattı.

Günümüzün anne-babaları çocuklarına vitamin vermeyi görev bilmeye başladılar. Bilimsel araştırmalar sağlıklı, enerjik çocukların ihtiyacı olmadığı halde vitamin ve mineral kullandığını ortaya koymaktadır. Halbuki dışardan vitamin ancak eksiklik varsa verilmelidir.

Vitamin ihtiyacı olan bebekler

Beklenen ağırlığın altında olan,
Yetersiz ve dengesiz beslenen,
Kronik hastalığı olan çocukların vitamine ihtiyacı vardır.

Gerekmediği halde vitamin almanın zararları

Yazının Devamını Oku

Bebeklerde tuvalet düzeni nasıl olmalı?

20 Mart 2014
Anne sütüyle beslenen bebeklerle mama ile beslenen bebeklerin tuvalet düzeni farklı.

Bebeğin ilk tuvaletini hastaneden ayrılmadan yapmış olması gerektiğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Pro. Dr. Elif Dağlı, bebeklerde tuvalet düzeninin nasıl olması gerektiğini anlattı.

Bebek genellikle ilk dışkısını doğumdan sonra hastaneyi terk etmeden yapmış olur. Bebek henüz hiç beslenmemiştir ama annenin amniyotik sıvısı, bebeğin cildinden dökülen hücreler ve kendi safrasının barsağa akması neticesinde ilk kaka oluşur ve bu kakaya mekonyum denilir. Mekonyum doğumdan sonra 12 ila 24 saat arasında boşaltılır. Bebek 24 saat içerisinde ilk kakasını yapmamışsa bir barsak tıkanıklığından söz etmek mümkün olabilir.

Anne sütüyle beslenen bebek günde 8-12 defa tuvaletini yapar

Bebek annenin ilk sütünü almasından sonra günde 8 ila 12 defa anne sütü ile beslenir. Tahmini olarak da 8 ila 12 defa bağırsak hareketleri olur ve bezini kirletir. Anne sütüyle beslenen bebekte kaka; pütürlü, ince, akışkan ve hardal sarısı renktedir. Genellikle bebek beslenmeden hemen sonra kakasını yapar.

Mama ile beslenen bebekler ise ilk ay içinde üç-dört saatte bir kaka yapar. Mamalar bebek barsağında anne sütünden daha uzun süre kalır. Bu nedenle mama ile beslenen bebek 4-6 defa kaka yapar. Mama ile beslenen bebeğin kaka rengi anne sütü alan bebekteki gibi hardal sarısı değil daha koyu ve kıvamlı olmaya başlar.

Aileler genellikle bebeklerin kakalarındaki renk ve akışkanlıkla ilgili endişeler duyar. Bebeğin kakasının sarı ve sulu olması ilk ayda anne sütü alan bir bebekte normaldir, ilk aydan sonra bebeğin ilk yaptığı sıklıkta kaka yapmaması da tamamen doğaldır. Bebek büyüdükçe diyetindeki değişiklikleri izleyen şekilde kaka farklı renklere dönüşecektir. Bebeğin kakasının bazen yeşile dönmesi aileyi korkutabilir ancak endişe edecek bir durum değildir. Genellikle demirden zenginleştirilmiş mama ile beslenen çocuklarda bu renk kaka görülebilir. Eğer kaka yapan bebekte inleme, ağlama, barsak hareketleri sırasında çığlık atma görülüyor ise bu kabızlık belirtisi olabilir. Bebeğin kakası simsiyah, koyu renkli, katran gibi ise bir kanama belirtisi olabilir. Ayrıca kakada mukus ya da kan görülmesi barsak harabiyeti düşündürür ve acilen doktora haber vermek gerekir.

Kabızlık yaşayan bebekler için neler yapılmalı?

Ağlama, huzursuzluk, kaka yaparken çığlık atma, kakanın haftada üçten az yapılması, yapıldığı zaman çok gazlı ve kötü kokulu olması, karnın sertleşmesi ve iştahın azalması gibi belirtiler bebeğin kabız olduğunu düşündürür.

Genellikle mama ile beslenen bebeklerde daha fazla görülür. Bebeğin çok su içmemesi ve katı gıdalara yeni geçmiş olması da kabızlık nedenleri arasında yer alır. Çok nadiren başka bir hastalık belirtisi olarak da kabızlık oluşabilir.

Yeteri kadar su içmeyen bebekte kabızlık olabilir

Kabız olan bebek için ilk etapta jimnastik hareketleri gibi bisiklet hareketi yaptırmak yararlı olabilir. Eğer sadece mama ile beslenen bir bebekse mamayı sulandırmak veya aralarda su içirmek gerekir. Bebek susuz kaldığı zaman kabızlık meydana gelecektir. Eğer bebek katı gıdalara yeni başlamışsa mümkün olduğu kadar yüksek lifli meyvelerden (kayısı, üzüm, armut, erik püresi) diyet seçmek doğru olacaktır. Eğer tüm bu önlemler işe yaramadıysa mutlaka hekime başvurmalıdır. Bebeğe barsak yumuşatıcı bir ilaç verilmesi gerekebilir. Bebeğin barsak hareketleri tamamen normale dönünceye kadar bu uygulamalar devam etmelidir. 

Bebek genellikle ilk dışkısını doğumdan sonra hastaneyi terk etmeden yapmış olur. Bebek henüz hiç beslenmemiştir ama annenin amniyotik sıvısı, bebeğin cildinden dökülen hücreler ve kendi safrasının barsağa akması neticesinde ilk kaka oluşur ve bu kakaya mekonyum denilir. Mekonyum doğumdan sonra 12 ila 24 saat arasında boşaltılır. Bebek 24 saat içerisinde ilk kakasını yapmamışsa bir barsak tıkanıklığından söz etmek mümkün olabilir.

Bebek annenin ilk sütünü almasından sonra günde 8 ila 12 defa anne sütü ile beslenir. Tahmini olarak da 8 ila 12 defa bağırsak hareketleri olur ve bezini kirletir. Anne sütüyle beslenen bebekte kaka; pütürlü, ince, akışkan ve hardal sarısı renktedir. Genellikle bebek beslenmeden hemen sonra kakasını yapar.

Mama ile beslenen bebekler ise ilk ay içinde üç-dört saatte bir kaka yapar. Mamalar bebek barsağında anne sütünden daha uzun süre kalır. Bu nedenle mama ile beslenen bebek 4-6 defa kaka yapar. Mama ile beslenen bebeğin kaka rengi anne sütü alan bebekteki gibi hardal sarısı değil daha koyu ve kıvamlı olmaya başlar.

Aileler genellikle bebeklerin kakalarındaki renk ve akışkanlıkla ilgili endişeler duyar. Bebeğin kakasının sarı ve sulu olması ilk ayda anne sütü alan bir bebekte normaldir, ilk aydan sonra bebeğin ilk yaptığı sıklıkta kaka yapmaması da tamamen doğaldır. Bebek büyüdükçe diyetindeki değişiklikleri izleyen şekilde kaka farklı renklere dönüşecektir. Bebeğin kakasının bazen yeşile dönmesi aileyi korkutabilir ancak endişe edecek bir durum değildir. Genellikle demirden zenginleştirilmiş mama ile beslenen çocuklarda bu renk kaka görülebilir. Eğer kaka yapan bebekte inleme, ağlama, barsak hareketleri sırasında çığlık atma görülüyor ise bu kabızlık belirtisi olabilir. Bebeğin kakası simsiyah, koyu renkli, katran gibi ise bir kanama belirtisi olabilir. Ayrıca kakada mukus ya da kan görülmesi barsak harabiyeti düşündürür ve acilen doktora haber vermek gerekir.

Ağlama, huzursuzluk, kaka yaparken çığlık atma, kakanın haftada üçten az yapılması, yapıldığı zaman çok gazlı ve kötü kokulu olması, karnın sertleşmesi ve iştahın azalması gibi belirtiler bebeğin kabız olduğunu düşündürür.

Genellikle mama ile beslenen bebeklerde daha fazla görülür. Bebeğin çok su içmemesi ve katı gıdalara yeni geçmiş olması da kabızlık nedenleri arasında yer alır. Çok nadiren başka bir hastalık belirtisi olarak da kabızlık oluşabilir.

Kabız olan bebek için ilk etapta jimnastik hareketleri gibi bisiklet hareketi yaptırmak yararlı olabilir. Eğer sadece mama ile beslenen bir bebekse mamayı sulandırmak veya aralarda su içirmek gerekir. Bebek susuz kaldığı zaman kabızlık meydana gelecektir. Eğer bebek katı gıdalara yeni başlamışsa mümkün olduğu kadar yüksek lifli meyvelerden (kayısı, üzüm, armut, erik püresi) diyet seçmek doğru olacaktır. Eğer tüm bu önlemler işe yaramadıysa mutlaka hekime başvurmalıdır. Bebeğe barsak yumuşatıcı bir ilaç verilmesi gerekebilir. Bebeğin barsak hareketleri tamamen normale dönünceye kadar bu uygulamalar devam etmelidir. 

Yazının Devamını Oku