Elif Dağlı

9 Şubat Sigarayı Bırakma Günü

9 Şubat 2014
9 Şubat “Sigara Bırakma Günü”nü bir fırsat olarak değerlendirip çocuklarınıza sağlıklı ebeveynler hediye ediniz.

Sigara bağımlılık yapan, kullanıcılarının yarısını öldürdüğü halde yasal olarak satılan tek üründür. Kanser yaptığı 1950’li yıllarda saptanmış olup 1950’den 2000’li yıllara uzanan bir takip çalışması ile sigara içenlerin yarısının sigaradan öldüğü anlaşılmıştır. Ortalama olarak sigara içenler ömürlerinden 15 yıl kaybetmektedirler. Maalesef sigara içenlerin hayatları aniden ve acı çekmeden sonlanmıyor. Sigaranın neden olduğu hastalıklar uzun, eziyetli ve acı çekerek ölümü getirmektedir.

Sigara, solunum yolları başta olmak üzere kalp ve damar hastalıkları, merkezi sinir sistemi hastalıklarına yol açmakta aynı zamanda enfeksiyonlara zemin hazırlamaktadır.

Pasif sigara dumanı ise sigara içmeyenlerin içenler nedeniyle solumak zorunda kaldığı ve hasta olduğu bir durumdur.

Pasif sigara mağdurları kendileri içmediği halde başkasının sigara dumanından ciddi zararlar görmektedir. Dünya sağlık örgütünün yaptığı çalışma Türkiye’de evlerde sigaraya maruz kalan çocuk oranının %80’e ulaştığını göstermektedir. Anne baba veya aile büyükleri tek tek veya hep birlikte sigara içtiği taktirde evin farklı odalarına dağılan sigara dumanı çocuğu tekrarlayan solunum enfeksiyonlarına, kulak enfeksiyonlarına ve astım nöbetlerine açık hale getirmektedir.

Sigara dumanı astım yapmamakla birlikte astıma genetik yatkınlığı olan bebeklerde ve çocuklarda hastalığın açığa çıkmasını sağlayan bir etkendir. Pasif sigara dumanına maruz kalan astımlı çocuklarda astım alevlenmeleri (krizi) daha sık, daha ağır ve hastane yatışı gerektirecek şekilde olmaktadır. Ayrıca birçok bilimsel çalışma göstermiştir ki; astım tedavisi alsa bile sigara dumanına maruz kalan kişiler tedavide başarıyı yakalayamamaktadırlar. Sigara dumanı astım ilaçlarının etkilerini silmektedir.

Sigara dumanı alerjik çocukların, astım dışında kulak enfeksiyonları ve geniz etleri ile ilgili sorunlarının sık görülme sebebi olarak karşımıza çıkar. Çocukların sık enfeksiyonlardan korunması ve alerjik çocukların astım nöbeti geçirmemeleri için alınması gereken bazı önlemler vardır. Evin içerisinde hiçbir odada çocuk yattıktan sonra dahi sigara içilmemelidir. Kapıları kapatmak, mutfakta aspiratör altında sigara içmek, pencereden sarkarak sigara içmek gibi yöntemler maalesef sigara dumanından çocuğu korumamaktadır.

Çocukların kendileri evde yokken bile sigara içilmeyen bir evde büyümesi gereklidir. Çünkü sigara dumanı perdelere, tekstil ürünlerine ve evin her tarafına sinerek o kimyasalları tekrar tekrar çocuğun solumasını sağlayacak bir ortam yaratmaktadır. Sigara içen ebeveyn dışarıda bile içse üstüne sinmiş olan sigara kokusu çocuğunu kucakladığı zaman çocuğun solumak zorunda kalacağı kimyasal zehirler saçacaktır.

Sevgili anne babalar çocuklarınızın sağlığı için eliniz, yüzünüz, saçınız sigara kokmasın. Özellikle kış aylarında çocuklarınızın solunum yolu enfeksiyonu ve astım ataklarından korunmaları için evde asla sigara içilmesine izin vermeyin. Eğer hala sigara içiyorsanız 9 Şubat “Sigara Bırakma Günü”nü bir fırsat olarak değerlendirip çocuklarınıza sağlıklı ebeveynler hediye ediniz.

Yazının Devamını Oku

Bebeğiniz açken emzik vermeyin

7 Şubat 2014
Emzik seçerken ve kullanırken dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?

Bebekler emme isteğiyle doğarlar, bazı bebeklerin parmaklarını daha anne karnındayken emmeleri normal bir davranıştır. Emme refleksinin rahatlatıcı etkisinden dolayı doğduktan sonra da emzik kullanmaya başlıyorlar. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı, emzik alırken ve kullanırken dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı.

Emzik, yabancı dildeki değimiyle “sakinleştirici” bebeğin emme ihtiyacını tatmin eder. Fakat asla beslenme yerine kullanılmamalıdır. Anne-babanın çocuğa sarılıp ona güven duygusu aşılamak için yanında olmak yerine kullanılmamalıdır. Kısacası beslenme ihtiyacını ortadan kaldırmak üzere kullanılmamalıdır ve çocuğa rahatlama sağlayıp anne-baba kucağı yerine de geçmemelidir. Eğer bebek beslenme aralarında da emme ihtiyacı gösteriyorsa emzik kullanılabilir.

Emzik kullanmanın avantajları nelerdir?

Emme refleksi, parmak emme ile tatmin edildiği taktirde dişlerde bazı gelişimsel problemlere yol açabilir. Anne-baba emzik kullanımını kontrol edebilir fakat parmak emmeyi kontrol edemez. Emziği kesmek gerektiği zaman onu basitçe çöpe atabilirsiniz fakat başparmak çöpe atılmaz. En son çalışmalar göstermiştir ki emzik kullanmak bebeklerde ani beşik ölümünü azaltmaktadır.


Emzik kullanmanın dezavantajları nelerdir?

Emzik doğru kullanılmazsa, anne emzirme konusunda problemler yaşayabilir. Dişlerde çeşitli çürüklere neden olabilir, kulak enfeksiyonuna yol açabilir. Evde üretilmiş emzikler, tatlandırılmış emzikler, bebeğin boynuna bağlanmış emzikler güvenli değildir ve bebeğin incinmesine sebep olabilir. Emzik kullanacaksanız onu güvenli ve akılcı bir şekilde kullanmalısınız.Hiçbir zaman emzik annenin emzirmesinden önce başlanmamalıdır. Anne emzirmeden emzik verildiği taktirde bebek anne memesini almayabilir. Fakat prematüre bebeklerde ve hastanede uzun süre kalması gereken hasta bebeklerde emzik kullanılabilir.

Dikkat edilmesi gereken noktalar

    Bebeğe beslenme yerine emzik verilmemelidir.Bebek açken emzik ile yatıştırılmamalıdır.Bebeğin aç olup olmadığını, yorgun olup olmadığını emzik vermeden önce anlamak gereki; ilk önce sorunu çözmek daha iyidir.İlk kullanımdan önce emziği önce temizleyin. Kaynamış suda 5 dakika bekletin ve tamamen soğuduğuna emin olarak bebeğe verin. Emziği her zaman temiz tutun, sıcak suyla yıkayın ve her kullanımdan sonrada sabun ile yıkayın.Eğer emzikte kırılmalar, yırtılmalar varsa kontrol edin. Bazen aileler bebeğe ilaç verdikten hemen sonra emzik verirler. Örneğin; ağrı kesiciler, vitaminler, antibiyotikler gibi. Bu ilaçlar emzikte çatlamalara neden olabilir eğer böyle bir şey varsa hemen atın. Bir tahribat olmasa bile emzik iki ayda bir değiştirilmelidir.Emziği hiçbir şekilde şekere ya da bala batırmayın, dişlerde hasara yol açar. Bal botulizm denilen yiyecek zehirlenmesine neden olabilir. Emziği asla bebeğin boynuna bağlamayın. Birçok durumda bebeğin boynuna ipin dolanmasıyla boğulmaya yol açabilmektedir. Onun yerine elbisesine takılmış mandal ya da küçük kurdelelerle tutturulabilir.Emziği, biberon ağzından yapmayın; boğulmalara ve ölüme neden olabilir.Yürümeye başlayan veya emekleyen çocuğun ağzında bütün gün emzik taşımasına izin vermeyin. Konuşma ve diş gelişmesi ile ilgili sorunlara yol açacaktır.Bebeğin emziği çiğnemesine izin vermeyin parçalanıp nefes borusuna kaçmasına neden olabilir.

Emzik kullanmayı kesmek için ipuçları

    Bebeğin emzik kullanım süresini kısıtlayın. 12 aya kadar sadece uyku öncesinde kullanın, 12 aydan sonra bırakmak için planlama yapın.Emzik kesmeyi bir ceza veya aşağılama yöntemi olarak kullanmayın.Emziği keserken sanki birlikte karar veriyormuşsunuz gibi konuşun. Yastığın altına koyup daha sonra bir meleğin yastığın altından aldığı söylenebilir.Emziği kesmek için bir plan yaparsanız o plan dahilinde çocuğu ödüllendirebilirsiniz. Emziği kestikten sonra bebeğinize övücü sözler söyleyin ve onunla büyüdüğü için gurur duyduğunuzu belirtin.Çocuğunuz kızgınsa ve çok içerlemişse duygularını ifade etmesine izin verin. Zorlanıyorsa sadece sarılın bir daha emzik isterse (ki isteyebilir) sakın teslim olmayın. Emziğin gittiğini ve onunda büyüdüğünü söyleyin.

Uygun emzik nasıl seçilir?

Emzikler çok çeşitli renk ve tasarımlarda ve farklı uçlarla yapılırlar. İlk etapta birkaç değişik tarz emzik seçebilirsiniz. Bebek bir tanesini tercih edecektir. Bir tam yuvarlak uçlu emzik, bir tane de ortodontik dediğimiz yassı, diş yapısına uygun emzik ve farklı boyutlar seçilebilir. 6 aydan önceki bebekler için farklı boyut, 6 aydan büyük bebekler için farklı boyutlar vardır. Bebeğiniz hangi tipi ve boyutu tercih ederse devam emziği olarak onu seçebilirsiniz.

Plastik olanlar genellikle en iyi olanlardır. Emziğin kalkan kısmında havalandırma delikleri vardır bu delikler bebeğin ağzında tükürük biriktiği zaman hava almasını sağlar. Delikler olmadığı taktirde ciltte hassasiyet ve döküntü meydana gelir.Bir diğer seçim ise lateks veya silikon emzik uçları arasında yapılabilir. Silikon emzik uçları daha sağlamdır ve koku barındırmaz. Bazı bebekler silikon emzikleri sevmez, lateks olanları tercih ederler. Lateks daha kolay esneyen yumuşak bir yapıdadır. Lateks alerjili bir aileden geliyorsanız ve bebekte de böyle bir alerjiden korkuyorsanız tercih etmeyebilirsiniz.

Emziklerin üzerinde göreceğiniz etiketler önemlidir!

BPA ve Fitalat içermeyen emzikleri tercih edin. ABD’de 1999 yılından beri emziklerin üzerinde bu etiketler bulunmaktadır. Lateks ve silikonda bu BPA maddesi normalde yoktur. Uygun emziği seçtikten sonra ekstra birkaç yedek emzikte bulundurmak gereklidir. Aniden yedeklere ihtiyacınız olabilir.

Emzik, yabancı dildeki değimiyle “sakinleştirici” bebeğin emme ihtiyacını tatmin eder. Fakat asla beslenme yerine kullanılmamalıdır. Anne-babanın çocuğa sarılıp ona güven duygusu aşılamak için yanında olmak yerine kullanılmamalıdır. Kısacası beslenme ihtiyacını ortadan kaldırmak üzere kullanılmamalıdır ve çocuğa rahatlama sağlayıp anne-baba kucağı yerine de geçmemelidir. Eğer bebek beslenme aralarında da emme ihtiyacı gösteriyorsa emzik kullanılabilir.

Emme refleksi, parmak emme ile tatmin edildiği taktirde dişlerde bazı gelişimsel problemlere yol açabilir. Anne-baba emzik kullanımını kontrol edebilir fakat parmak emmeyi kontrol edemez. Emziği kesmek gerektiği zaman onu basitçe çöpe atabilirsiniz fakat başparmak çöpe atılmaz. En son çalışmalar göstermiştir ki emzik kullanmak bebeklerde ani beşik ölümünü azaltmaktadır.

Emzik doğru kullanılmazsa, anne emzirme konusunda problemler yaşayabilir. Dişlerde çeşitli çürüklere neden olabilir, kulak enfeksiyonuna yol açabilir. Evde üretilmiş emzikler, tatlandırılmış emzikler, bebeğin boynuna bağlanmış emzikler güvenli değildir ve bebeğin incinmesine sebep olabilir. Emzik kullanacaksanız onu güvenli ve akılcı bir şekilde kullanmalısınız.
Hiçbir zaman emzik annenin emzirmesinden önce başlanmamalıdır. Anne emzirmeden emzik verildiği taktirde bebek anne memesini almayabilir. Fakat prematüre bebeklerde ve hastanede uzun süre kalması gereken hasta bebeklerde emzik kullanılabilir.

Yazının Devamını Oku

Gripten korunmanın yolları

27 Ocak 2014
Gribe karşı korunmak için yıllık grip aşılarının olunması en önemli tedbirdir.

Grip virüsü insandan insana öksürük, hapşırık ve konuşma sırasında saçılan tükürük tanecikleri ile bulaşır. Virüs gripli bir insanın gözünü, ağzını, burnunu elledikten sonra herhangi bir yere dokunması ile bile dağılabilir. Virüsü almış bir kişi gribi başlamadan bir gün önce bulaşıcıdır ve grip sırasında beş ile yedi gün süreyle hastalığı saçabilir. Henüz, hastalık belirtileri çıkmamış ama grip virüsü taşıyan bir kişide size hastalık bulaştırabilir.

Gripten korunmanın en etkili iki yolu hasta kişilerden olabildiğince uzak durmak ve grip aşısı olmaktır. Bebekler altı aylıktan itibaren grip aşısı olabilirler. Özellikle solunum yolu ve kronik hastalıkları olan bireylerin grip aşısı olmaları önerilir.

Gribe karşı korunmak için yıllık grip aşılarının olunması en önemli tedbirdir. Özellikle yüksek risk grubu olarak tanımlanan kişilerin hastalığı ağır geçirmemesi için aşılanması gereklidir. Tehlike altında bulunan küçük yaştaki çocuklar, hamile kadınlar, astım gibi kronik solunum hastalıkları, diyabet, kalp akciğer hastalıkları ve 65 yaşın üzerindeki insanlar aşılanmalıdır. Bunların yanında sağlık çalışanlarının da aşılanması önerilmektedir. 6 ayın altındaki bebekler özellikle korunmalıdır, bu bebeklere aşı yapılamamaktadır.

Küçük çocuklar ve özellikle kronik hastalığı olan, immün sistemi zayıf kişiler grip mevsiminde kalabalık ortamlarda bulunmamalıdırlar. Evinizin grip virüsleri ile kirlenmiş olabilecek düz yüzeyleri salgın döneminde her gün temizleyin ve ellerinizi sık sık yıkayın.
Salgınlar sırasında özellikle dengeli ve C vitamini yönünden zengin beslenmek mikroplara karşı direncinizi kuvvetlendirecektir. Bu nedenle çocukların salgın zamanlarında günlük ihtiyaçları olan 50 mg C vitamininin üzerinde C vitamini almaları sağlanmalıdır. C vitamini yeşil sebzeler, kivi ile portakal, mandalina gibi narenciyelerden temin edilebilir. Yeşil sebzeler pişirildiğinde içindeki C vitamini öldüğü için, çiğ sebzeler ve salatada kullanılabilen yeşil sebzeleri tercih etmeniz önemlidir.

Unutmayın ki korunmanın yanı sıra en önemli önlem bulaştırmamaktır. Eğer grip olursanız, işe gitmeyin çocuğunuzu okula göndermeyin. Hastayken diğer insanların yanına yaklaşmayın, onları da hasta edebilirsiniz. Grip olan kişi ateş başladıktan sonra en az 24 saat evde kalmalı ve başkaları ile teması azaltmalıdır.

Hapşırırken ve öksürürken burnunuzu ve ağzınızı mutlaka bir mendille kapatın ve mendili kullanır kullanmaz atın. Ellerinizi çok sık sabun ve su ile yıkayın, özellikle öksürüp hapşırdıktan sonra elinizi yıkamanız gerekir. Suyun yanında değilseniz, alkol içeren el temizleyicileri kullanabilirsiniz. Gözünüze, ağzınıza ve burnunuza dokunmamaya çalışın, ellerinizde ki mikroplar dokunduğunuz yüzeylerden başkasına geçebilir. Düz yüzeyleri(mobilyalar, döşemeler, zemin) sık sık temizleyin. Burundan, ağızdan ele atlamış ve mobilya satıhlarına gelmiş mikroplar bulaşıcılığın devamını sağlar.

Birçok insanın bir arada çalıştığı ortamlarda aşılama ve salgını durdurmak konusunda bir planı olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Özellikle iş yerlerinde kapı kolları, anahtarları, telefonları ve masa yüzeylerini mikrop öldürücülerle silmek gerekir. Grip salgınları sırasında iş yerlerinde kâğıt mendil, sabun, alkol içeren el temizleyicileri ve tek kullanımlık ıslak mendiller bulundurmak gerekir. İş yerinde hastalanan bir kişinin hemen işini bırakarak eve gitmesi önerilir.

Yazının Devamını Oku

Grup A Beta-Hemolitik Streptokok salgınları

13 Ocak 2014
Batının kökünü kazıdığı mikrop bizde okulları teslim alıyor.

Boğaz enfeksiyonlarının %5 ila 10’undan bakteri grubu mikroplar sorumludur. Bakteriyel boğaz enfeksiyonlarının en sık görülen etkeni “Grup A Beta Hemolitik Streptokok” dur.. Halk arasında kısaca etken “beta” olarak adlandırılmaktadır.

Beta hemolitik streptekok enfeksiyonundan şüphe etmek için klinik muayenede bademcik ve boğaz duvarında kızarıklık veya bademcik üzerinde beyaz iltihap noktaları görmek gerekir. Boğaz sürüntüsünden yapılan hızlı bir test ile tanı doğrulanabileceği gibi, testin negatif çıkması halinde mutlaka kültür yapılması gereklidir.

Bu hastalığın tedavisindeki asıl amaç komplikasyonların (enfeksiyonun yan etkilerinin) önlenmesi, bulguların hafifletilmesi, bakterinin yayılmasının durdurulmasıdır. Antibiyotik seçiminde bakterinin gücü ile hastanın seçilecek antibiotiğe allerjik olup olmamasına göre karar verilir. Ağızdan alınan penisilinler ilk seçenek ilaçtır. Sefalosporin, Amoksisilin klavulanat da hastalıkta iyi sonuçlar verir. Penisilin alerjisi olanlarda alternatif antibiyotikler kullanılmalıdır.

Grup A Beta Hemolitik Streptokok genellikle insandan insana temasla, tükürük ve burun salgıları ile aktarılır. Salgınlar özellikle kalabalık ortamlarda; okullarda veya aile içerisinde hızla yayılabilir. Bazı yiyecek kirlenmelerinin de bu enfeksiyonlara yol açtığı gösterilmiştir.

Hastalığın klinik bulguları boğaz ağrısı, 38,5 derecenin üzerinde ateş, titreme ile yükselen ateş, kas ağrıları, baş ağrısı, halsizlik, baş dönmesi, damak üzerinde minik kanama odakları, bademciğin kızarması ve iltihaplı noktalarla kaplanması ve boyundaki lenf bezelerinin büyümesi şeklindedir. Bazı çocuklar da bu tablo belirtileri göstermeyip sadece karın ağrısı ve kusmayla da hastalık ortaya çıkabilir. Nezlesi ve öksürüğü olan çocuklarda viral enfeksiyon düşünülür, bu bulguların varlığında streptokok enfeksiyonu daha nadirdir

Vücutta mürekkep dökülmüş gibi görünen kırmızı döküntüler, eklem kıvrım noktalarında daha belirgin olan kırmızılık kızıl hastalığının da işaretidir.

Kızıl hastalığı Grup A Beta Hemolitik Streptokok enfeksiyonu ile meydana gelen bir hastalıktır. Bu hastalığı teşhis etmek genellikle hızlı test yapılması veya boğaz kültürü alınması ile olur. Ancak salgın zamanlarında aynı tip hastalarda benzer bulguların ortaya çıkması bazen tedavinin hemen başlanmasını da gerektirir.

Tedavide 1950’lerden beri en etkin ilaç penisilin olarak kabul edilir. Penisiline alternatif olarak Amoksisilin, Sefalosporin, Makrolit ve Amoksisilin Klavulanat tercih olarak kullanılabilir. Aileden evde beslenen hayvanlara da hastalık geçebilir. Ancak bu ev hayvanlarının salgını dağıttığı bildirilmemiştir. Salgın sırasında kardeşlerin %50’si ebeveynlerin %20’sinde streptokok farenjiti görülür. Belirtisi olmayan kişilerde koruyucu bir antibiyotik kullanılması gerekmez. Tedaviden sonrada tekrar boğaz kültürü yapılması gerekli değildir. Bulaşıcılık antibiyotik başlangıcından 24 saat sonra kaybolur. Çocukların ateşinin normale dönmesinden sonra okula gönderilmeleri doğrudur.

Yazının Devamını Oku

Dikkat domuz gribi yine aramızda!

6 Ocak 2014
Virus, şu andaki bilgilere göre 2009 salgını ile aynı özellikleri taşımaktadır, daha bulaşıcı veya daha güçlü olacak bir değişiklik geçirdiğine ilişkin kanıt yoktur.

Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) Kasım ve Aralık 2013'de domuz gribi pdm09 (pH1N1) virus enfeksiyonlarındaki artış konusunda uyarıda bulundu. Hastalığın genç ve orta yaşlıları etkilediği ve orta-ağır klinik şiddette olduğu bildirildi.

Virus, şu andaki bilgilere göre 2009 salgını ile aynı özellikleri taşımaktadır, daha bulaşıcı veya daha güçlü olacak bir değişiklik geçirdiğine ilişkin kanıt yoktur.

Ülkemizde de son ay içinde artan sağlık merkezi başvuruları enfeksiyonun ülkemizi de etkilediğini düşündürmektedir.

İnfluenza A(H1N1) hastalığının etkeni “Orthomyxoviridae” virus ailesine ait influenza virusudur.

Virus çekirdeğindeki protein tipine göre A, B ve C grubuna ayrılır. A ve B tipi insanda hastalık yapar. A tipi influenza virusu alyuvar hücrelerinin yüzeyine bağlanarak onları çöktürür. Ayrıca bu virus solunum sisteminin mukus salgısında bulunan viruslerin hücrelere tutunmasını engelleyen nöraminik asiti parçalar ve solunum sistemine girerler.

Virusun çok hızlı mutasyon yeteneği vardır. Bu hızlı değişim bağışıklık sisteminden kurtulmalarına yardımcı olur. Tekrarlayan Influenza A salgınlarının nedeni bağışıklık sistemini kandırabilmelerine bağlıdır. Influenza A (H1N1) 2009 yılında ortaya çıktı ve daha once bilinen influenza viruslarına benzemediği anlaşıldı.

Virus öksürme ve hapşırma sırasında yayılan tanecikler aracılığıyla yayılır. Kalabalık kapalı alanlarda kısa mesafe bile seyahat edip başka kişiye ulaşabilir. Elden veya mikroplanmış yüzeyden doğrudan bulaşma olabilir.

Belirtisiz seyredebileceği gibi, ölümcül sonuçlar da doğurabilir. Tipik belirtileri ani başlayan titreme, boğaz ağrısı, nezle, kuru öksürük, baş ve kas ağrısı, halsizlik, bitkinliktir. Hastalığın komplikasyonları (istenmeyen yan etkileri) virus nedenli zatürre, kulak enfeksiyonu ve var olan kronik bir hastalığın alevlenmesidir. Süt çocuklarında , küçük çocuklarda, yaşlılarda ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde ağır geçebilir. Ölüm nadiren yaşlılarda ve kronik hastalığı olanlarda görülebilir.

Yazının Devamını Oku

Kız çocukları yürümeye daha erken mi başlar?

2 Ocak 2014
Bebeklerin 3 yaşına kadar olan gelişim aşamaları hakkında önemli bilgiler.

Bebeğin erken ya da geç yürümesinin cinsiyetiyle bir ilgisi olmadığını söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı, bebeklerin gelişim aşamaları hakkında önemli bilgiler verdi.

Amerikan Çocuk Sağlığı Akademisi’ne göre çocuklardaki gelişme basamakları kız ve erkek bebekler arasında fark göstermemektedir. Buna göre tıbben bir kız bebek ile bir erkek bebek farklı sürelerde yürümeye başlamaz.

Altı aylık bir bebek kendi başına oturmayı öğrenir ve ismi çağrıldığında tepki gösterir. Bu gelişme basamağında da kız ve erkek bebek arasında fark yoktur. Amerikan Çocuk Sağlığı Akademisi’nin bebeklerde tek farklı bulduğu grup erken doğan prematüre bebeklerdir.

Kız ve erkekler arasında genellikle okul öncesi çağda kızlarda kelimelerin öğrenildiği ve konuşma yeteneğinin daha hızlı kazanıldığı, erkeklerde ise fiziksel becerilerin daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bunun yanı sıra 12 aya kadar kız ve erkek bebeklerde bütün becerilerin eşit hızda geliştiği görülmektedir. Erkek çocukların daha hareketli olduğu söylenmekle birlikte bu durum fiziksel beceri anlamı taşımamaktadır.

Bebekler birinci yılın sonunda kendi başlarına ayakta durabilirler

İlk bir yaş içinde bebeklerin becerileri adeta patlama gösterir. Doğumdan sonraki ilk iki ayda bebekler elleriyle tutunabilir ve başlarını kaldırabilirler. İki aydan sonra iki ellerini birleştirebilir ve ağızlarına götürebilirler. Yüzükoyun yatırıldıklarında kolları ile kendilerini itebilirler. 6 aylık bebekler oturabilir, yuvarlanabilir, bir cismi bir elinden diğer eline geçirebilirler. 9 aylık bebekler kendilerini çekerek ayakta durur pozisyona gelebilir, baş ve işaret parmaklarını beraber kullanarak objeleri yakalayabilirler. Birinci yılın sonunda kendi başlarına ayakta durabilir, kendilerini besleyebilir, birkaç adım atabilirler.

İletişim açısından da ilk 1 yaş önemlidir. İlk iki aydan sonra sese cevap vermeye, kendilerini ifade için bağırmaya ve sevimli sesler çıkarmaya başlarlar. 4 aylık bebekler başlarını çevirerek sesin geldiği yöne bakıp dinlemeye başlar ve gülebilir. 6 aylık bebekler tek heceli sesler çıkarabilir ve ismi söylendiği zaman tepki gösterir, bebekler 9 aylıkken sesleri ve hareketleri taklit edebilir. Küçük deyimlere tepki verebilir ve kelimeye benzer sesler çıkarmaya başlayabilir.

1 yaştan sonra istediğiniz bir cismi size verebilir ve cismin ne anlama geldiğini bilebilir. Birkaç kelime söyleyebilir. Bunlarda dil gelişimi ile ilgili bulgulardır.

12 ayda insanlar arasında cinsiyet ayrımı yapmaya başlayabilir. 7 aylık bir bebek kadın-erkek seslerini ayırabilir, 9 aylık bir bebek yüz görüntüleri ile kadın ve erkeği tanıyabilir, 1 yaşındaki bir bebek sesi görüntü ile eşleştirebilir. 12-24 ay arasında iki yaşına kadar aynı yaşlardaki kız çocuklardan farklı olarak erkek çocuklarda daha saldırgan ve kendini ortaya koyan, ifade eden bir tavır ortaya çıkar ve bu tavır büyüdükçe azalır.

Çocuklar 2 yaşın içinde kendi cinsiyetini ilgilendiren oyuncaklara ilgi duymaya başlar, erkek çocuk kız oyuncaklarına dokunmamaya başlar. 2 yaşından sonra erişkinlerin cinsiyete göre farklı eşyaları, rolleri ve görüntüleri olduğunu kabul eder. 2,5 yaşından sonra kız ve erkek ayrımını yapabilir ve 3 yaşına geldiğinde saç şekli, kıyafet ile ortaya çıkan cinsel kimlik algısı gelişmeye başlar. 2,5-3 yaşında oyuncakları etkinlikleri tamamen farklılaşmaya başlar. Kendi cinsiyetinden çocuklarla oynama tercihi ortaya çıkar, onlara daha fazla değer verme ve onların tarafını tutma davranışı belirginleşir. 

Amerikan Çocuk Sağlığı Akademisi’ne göre çocuklardaki gelişme basamakları kız ve erkek bebekler arasında fark göstermemektedir. Buna göre tıbben bir kız bebek ile bir erkek bebek farklı sürelerde yürümeye başlamaz.

Altı aylık bir bebek kendi başına oturmayı öğrenir ve ismi çağrıldığında tepki gösterir. Bu gelişme basamağında da kız ve erkek bebek arasında fark yoktur. Amerikan Çocuk Sağlığı Akademisi’nin bebeklerde tek farklı bulduğu grup erken doğan prematüre bebeklerdir.

Kız ve erkekler arasında genellikle okul öncesi çağda kızlarda kelimelerin öğrenildiği ve konuşma yeteneğinin daha hızlı kazanıldığı, erkeklerde ise fiziksel becerilerin daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bunun yanı sıra 12 aya kadar kız ve erkek bebeklerde bütün becerilerin eşit hızda geliştiği görülmektedir. Erkek çocukların daha hareketli olduğu söylenmekle birlikte bu durum fiziksel beceri anlamı taşımamaktadır.

İlk bir yaş içinde bebeklerin becerileri adeta patlama gösterir. Doğumdan sonraki ilk iki ayda bebekler elleriyle tutunabilir ve başlarını kaldırabilirler. İki aydan sonra iki ellerini birleştirebilir ve ağızlarına götürebilirler. Yüzükoyun yatırıldıklarında kolları ile kendilerini itebilirler. 6 aylık bebekler oturabilir, yuvarlanabilir, bir cismi bir elinden diğer eline geçirebilirler. 9 aylık bebekler kendilerini çekerek ayakta durur pozisyona gelebilir, baş ve işaret parmaklarını beraber kullanarak objeleri yakalayabilirler. Birinci yılın sonunda kendi başlarına ayakta durabilir, kendilerini besleyebilir, birkaç adım atabilirler.

İletişim açısından da ilk 1 yaş önemlidir. İlk iki aydan sonra sese cevap vermeye, kendilerini ifade için bağırmaya ve sevimli sesler çıkarmaya başlarlar. 4 aylık bebekler başlarını çevirerek sesin geldiği yöne bakıp dinlemeye başlar ve gülebilir. 6 aylık bebekler tek heceli sesler çıkarabilir ve ismi söylendiği zaman tepki gösterir, bebekler 9 aylıkken sesleri ve hareketleri taklit edebilir. Küçük deyimlere tepki verebilir ve kelimeye benzer sesler çıkarmaya başlayabilir.

1 yaştan sonra istediğiniz bir cismi size verebilir ve cismin ne anlama geldiğini bilebilir. Birkaç kelime söyleyebilir. Bunlarda dil gelişimi ile ilgili bulgulardır.

Yazının Devamını Oku

“Çocuğum iştahsız! Ne yapmalıyım?”

24 Aralık 2013
Yemek seçen ya da yemeyen çocuklar için Prof. Dr. Elif Dağlı ailelere önerilerde bulunuyor.

1-5 yaş arasındaki çocukların önemli bir kısmı sağlıklı olmalarına, boy ve kiloları yaşlarına göre normal seyretmesine rağmen; iştahsız oldukları ve yemek yemeyi reddettikleri için ailelerin ciddi kaygıları vardır. Bunların çoğu çocuktan beklentinin fazla olmasından kaynaklıdır. Çocukla ilişkide yaşanan yemek gerginliği neticesinde çocuk tarafından “yemek reddi” ortaya çıkmaktadır.

Hekimler açısından çocuğun muayene bulguları normal ise ve çocukta ani ya da kronik bir hastalık yoksa durum normal kabul edilir. Genellikle ailelerden bir yiyecek listesi tutmaları istenir ve çocuğun günlük diyeti hekim tarafından incelenerek beslenme değerlendirmesi yapılır. Sonrasında ailenin beklentilerinin incelenmesi veya çocuğun bir davranış sorunu nedeniyle bu şekilde isteksizlik duyup duymadığı araştırılmalıdır.

Genellikle ilk bir yaş içersinde süt çocukları 7 kilo alır ve 21 cm uzarlar.

İkinci yılda ise büyüme 2,3 kilogram; uzama ise 12 cm olur.

2-5 yaş arasında kilo alışı yavaşlar ve çocuklar yılda 1-2 kilogram alır, 6-8 cm arasında uzarlar. Bu dönemde genellikle çocukların iştahlarında bir azalma olur. Ailelerin beklentileri ortalama bir çocuk olmayıp eski yediği şekilde yemesi ve eski büyüdüğü hızda büyümesi şeklinde olduğu için endişe ve mutsuzluk baş gösterir.

Ailelerin çocukları az yediği düşüncesi ile zorlaması ters etki yaratır. 1 yaşından 4 yaşına kadar iştahın azaldığını dikkate alarak, çocukların fizyolojik ihtiyaçlarının da azaldığı düşünülerek yemek konusunda baskı uygulamamak gerekir. Bu yaşlarda çocukların iştahı değişken olur, okul öncesi çocukların bütün gün içinde aldıkları yiyecek miktarı ve toplam enerji ihtiyaçları aşağı yukarı çok değişmemektedir.

Okul öncesi çocuklar özerklik kazanmaya başladığı zaman kendi kendine beslenme alışkanlığı geliştirir ve yiyecekler konusunda da seçici olmaya başlar. Eğer aile tarafından zorlanır ve yemek yemesi için baskı uygulanırsa özerklik ihtiyacı çocuğu direnç göstermeye itecektir. 

Küçük çocuklar yeniliklere karşı fobi taşırlar ve çocuklar için yeni yiyecekler çok sevilmez. Bu durum aile tarafından yanlış algılanır ve çocuk seçici yiyici olarak değerlendirilebilir. Çocuklar ilk etapta yiyeceğe olumsuz tepki gösterseler de farklı zaman dilimlerinde tekrarlanan farklı sunumlarla yiyeceği kabul edip olumlu bir davranış takınabilirler. 

Yazının Devamını Oku

Inhaler kortizon korkusu boşuna mı?

12 Aralık 2013
Ebeveynler sistemik kortizon ilaçları ile inhaler kortizon ilaçların yapısının ve etkilerinin aynı olduğunu düşünerek lüzumsuz yere paniğe kapılmaktadır.

Astım tedavisinin temel ilacı inhaler kortizonlarla ilgili halk arasında dolaşan temeli olmayan birçok yanlış bilgi ve gereksiz korkular vardır. Bu korkular nedeniyle ilacını doğru kullanamayan hastalar sık astım nöbetleri yaşamaktadır. Ebeveynlerin korkusu ise astımlı çocuklarda hastalığın uzamasına neden olmaktadır.

Ebeveynler sistemik kortizon ilaçları ile inhaler kortizon ilaçların yapısının ve etkilerinin aynı olduğunu düşünerek lüzumsuz yere paniğe kapılmaktadır.

Hap veya enjeksiyonla alınan kortizonlu ilaçlar kan dolaşımı ile vücudun her organına yayılır. Fakat astım ilacı olarak kullanılan inhaler kortizon ilaçlar sadece nefes borusu yüzeyindedir. İnhaler kortizonlar diğer kortizon ilaçlarından kimyasal olarak farklı bir yapıya dönüştürülmüş, yan etki çalışmaları uzun yıllar yapılmış ve güvenli bulunmuştur.

Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir seri çalışmada inhaler kortizon kullanan çocukların boylarında akranlarına göre yılda yarım santimetre fark olduğu ancak ilaç tedavisi kesildikten sonra normal çocuklarla aralarında fark kalmadığı gösterilmiştir.

Uluslararası tedavi rehberleri ve alerji ve solunum yolu ile ilişkili bütün profesyonel kuruluşların tedavi rehberlerinde hafif inatçı astımdan ağır astıma kadar birinci tercih ilaç inhaler kortizon olduğu yazılıdır. Son 20 yıldır Türk Toraks Derneği, Amerikan Toraks Derneği, İngiliz Toraks Derneği, Amerikan Alerji Akademisi gibi uzman kuruluşlar tedavi rehberlerinde bu ilaçları güvenilir ve astım tedavisinde birinci tercih olarak göstermektedir.

Türkiye’de ve dünyada yapılan birçok çalışma göstermiştir ki, doğru doz ve yöntemler ile kullanılan inhaler steroidler çocukların büyüme ve gelişmeleri üzerinde önemli bir yan etki yaratmamaktadır. Aksine vücuduna yeterince oksijen sağlayamayan astımlı çocuğun tedavisi yapılmadığı takdirde büyümesi ve gelişmesi zaten duraklayacaktır.

Astımda alternatif ilaçların arayışı olmuştur fakat bugüne kadar inhaler kortizon ilaçların yerini tutacak herhangi bir ilaç bulunamamıştır. Ağızdan alınan çiğneme tabletleri, tozlar veya şuruplar nefes yolundan alınan sprey kortizon ilaçların yerine geçemez.

Astım, nefes borusunun üzerini döşeyen hücreler, nefes borusunun etrafındaki kas hücreleri, damarlar ve salgı yapan hücrelerin hepsinin birlikte olaya katıldığı yanlış davranış paketidir. Astımın düzeltilmesi ya da kontrol altına alınabilmesi bu elemanlardan sadece birini durduran bir tedavi ile sağlanamamaktadır. Halbuki inhaler kortizonlar bütün sisteme hâkim olarak bu yanlış çalan orkestrayı başından susturmaya sahip bugüne kadar bulunmuş tek ilaçtır ve yerine kullanılabilecek başka bir ilaç keşfedilememiştir.

Yazının Devamını Oku