Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Yaralarımızı birlikte sarmalıyız

Her birimiz, elimizden geldiği kadar depremden etkilenen kişilere yardımcı olabilmek için adeta birbirimizle yarıştık. Ancak ilk anda yaptığımız yardımlar burada bitmemeli. Depremi yaşayan insanlarımızın ve şehirlerimizin uzun süreli ilgi ve desteğe ihtiyaçları var. Hepimiz birey olarak sorumluluk almalı ve yaralarımızı birlikte sarmaya çalışmalıyız. Bunlar inanın depremzedeler kadar bizlere de iyi gelecek.

Haberin Devamı

Sevgili okurlarım,

Yine millet olarak çok zor süreçlerden geçtik ve geçmeye de devam ediyoruz. Günlerdir her birimizin hayatında birinci sırayı yaşanan bu felaket aldı. Yaşanan bu büyük yıkımın iç dünyamızda oluşturduğu etkileri, yani “travma sonrası stres bozukluğunu” az çok hepimiz yaşıyoruz.

“Bu süreçte neler yaşadık” diye şöyle bir dönüp bakarsak, önceleri ne büyüklükte bir felaket yaşadığımızı hiçbirimiz anlayamadık, tam bir şok yaşadık ve bir süre bunu kabul edemedik. Durumu gördükçe, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insanımızın haberlerini aldıkça, yıkıntıların önünde sevdiklerini kurtarmaya çalışan vatandaşlarımızın çaresizliğini hissettikçe, oradakilerle empati yaptıkça bu sefer de kendimizi suçlu ve yetersiz hissettik. Onlar deprem bölgesinde perişanken biz burada nasıl sıcak evlerde oturur, yer içeriz diyerek adeta yaşıyor olmaktan utandık. Olayın vahametini anladıkça korku ve kaygılarımız giderek arttı. Her birimizin yüreğine taşıyabildiğimizden daha ağır bir acı çöktü.

Haberin Devamı

Çaresizlik duygularımızla birlikte bu sefer bir öfke patlaması yaşadık. O güne kadar sormadığımız soruları ardı ardına sormaya başladık. “Neden biz” dedik, “Bunlar neden hep bizim başımıza geliyor” dedik, sonra da öfkemizi birbirimize yönelttik.

Yaralarımızı birlikte sarmalıyız

MORALİMİZ BOZUK KAYGIMIZ ÇOK

Bu arada her birimizde farklı boyutlarda korkular, kaygılar başladı. Ya bizim de başımıza gelirse diyerek kendi yaşadığımız yerlere döndü dikkatimiz. Kafamızın içinde türlü deprem senaryoları oluşturduk, kaçış planları yaptık. Bizimle birlikte çocuklarımız da korktu, onlarda da çeşitli sorunlar başladı. Alışageldiğimiz yaşam tarzlarımız bozuldu. Çocuklar okula, yetişkinlerin bir kısmı işe gidemedi. Moraller çöktü, uykular bozuldu, yeme içme alışkanlıklarımız bile değişti.

Hepimiz üzgünüz, moralimiz bozuk, içimizden bir şey yapmak gelmiyor, bir yerlere sığamıyoruz, geceleri eskisi gibi uyuyamıyoruz. Kas ağrıları, kramplar, baş ağrıları, mide sorunları, halsizlik, baş dönmeleri, denge bozuklukları, aniden gelen heyecanlar, çarpıntılar, tansiyonlarda hafif inmeler çıkmalar olabilir. Bunlar yaşadığımız ağır stresten ve üzüntüden kaynaklanan bedensel belirtilerdir. Bir süre sonra yavaş yavaş kaybolmaları beklenir. Ancak ısrarla devam ediyorsa doktora görünmekte fayda vardır.

Haberin Devamı

Geçmişte geçirdiğimiz ruhsal hastalıklar yine bu dönemde tetiklenebilir. Panik atak benzeri durumlar yaşayabiliriz. Böyle durumlar ilerlemeden, yerleşmeden yine doktorumuza başvurmalıyız.

Farklı şehirlerde yaşamalarına rağmen depremde yakınlarını kaybeden pek çok vatandaşımız oldu. Özellikle çok sayıda kişinin görev yaptığı büyük kurumlar da pek çok çalışanını bu depremde kaybetti. Bu kurumların, çalışanları için kısa ölçekli psikolojik destek programları başlatmaları kurum çalışanları açısından çok faydalı olacaktır.

Depremden tam 15 gün sonra bile enkazdan canlı olarak kurtarılanlar oldu. Ve bunlardan bazıları o kapkaranlık günlerde neler yaşadıklarını anlattı. Enkaz altında uzun süre canlı olarak kalabilmek, sanırım dünyanın en zor, en eziyetli ve vahim durumlarından biridir.

Haberin Devamı

ZAMAN VE MEKÂNIN KAYBOLMASI

Bu kişilerde önce büyük bir korku ve panik başlar. Zaman uzadıkça hafif bir uyku hali gelir. Bilinç hem açıktır hem de zaman ve mekân kavramları yavaş yavaş kaybolur. Kişi nerede ve hangi koşullarda olduğunu hem bilir hem bilmez. İlk anda başlayan korku ve panik, enkazdan kurtulma çabaları, bir süre sonra yerini teslimiyete bırakır. Umutlar hem vardır hem yoktur. Uykuya meyil halindeyken çeşitli halüsinasyonlar görülebilir. Halüsinasyon, gerçekte var olmayan görüntülerin sanki gerçekmiş gibi görülme halidir ve bazı ciddi ruhsal bozukluklarda sıkça görülür.

İşte bu patolojik yani normal olmayan görüntüler enkaz altındayken de görülebilir. Örneğin bir vatandaşımız enkaz altındayken bir zaman önce şehit olan bir askerin onun yanına geldiğini, ona süt getirdiğini anlattı. Bir çocuğumuz orada yalnız kalmadığını, tatlı bir ablanın hiç yanından ayrılmadığını, onu yedirip içirdiğini söyledi. Yine bir başkası meleklerin ona nasıl yardımcı olduklarından bahsetti.

Haberin Devamı

Bütün bunlar, yukarıda bahsettiğim gibi çok zor durumlarda, beynimizin bizi korumak üzere ortaya çıkardığı hayallerdir. Yani bunun meleklerle, şehitlerle, öbür dünya ile bir ilgisi yoktur.

Bu yorumu bazılarımız “Allah’ın mucizeleri” diye yani doğaüstü bir güç olarak tanımlıyor. Aslına bakarsanız hepimiz ve tüm evren Allah’ın mucizeleriyiz. Allah biz kullarına verdiği akıl denen bir başka mucizeyle bilimi bize keşfettirmiştir ve daha keşfedeceğimiz kim bilir neler var. Bilim, bu mucizeleri keşfetme, yaratılan her şeyi inceleme, anlama, doğru yorumlama, Yüce Allah tarafından bizlere bağışlanan akıl denen bu mucizeyi en doğru şekilde kullanabilme metodudur.

Haberin Devamı

Bunun altını özellikle çizmek isterim çünkü konuyu gerçekçi ve bilimsel yollarla değerlendirmek, çocuklarımıza da doğru bilgiler vermek, bundan sonra başımıza gelebilecek felaketlerde her türlü önlemi alabilmek ve bilimin gösterdiği yollardan asla sapmamak adına konu çok önemlidir.

Yaşanan böyle büyük felaket ve acılardan sonra halk arasında çeşitli rivayetler her zaman dolaşır. Geçmişte yaşadığımız büyük savaşlar sırasında da buna benzer şeyler hep olmuştur. Bunlar, insanların kendilerini en aciz hissettiği durumlarda ortaya çıkar.

Yaralarımızı birlikte sarmalıyız

YARDIM ETMEK BİZE DE İYİ GELECEK

Her birimiz, elimizden geldiği kadar depremden etkilenen kişilere yardımcı olabilmek için adeta birbirimizle yarıştık. Ne kadar merhametli, paylaşımcı bir toplum olduğumuzu bir kere daha hep birlikte gördük. Ancak ilk anda yaptığımız yardımlar burada bitmemeli. Depremi yaşayan insanlarımızın ve şehirlerimizin uzun süreli ilgi ve desteğe ihtiyaçları var. Hepimiz birey olarak sorumluluk almalı ve yaralarımızı birlikte sarmaya çalışmalıyız. Bunlar inanın depremzedeler kadar bizlere de iyi gelecek. Suçluluk duygularımızı, birbirimize karşı duyduğumuz anlamsız öfkeleri azaltacak ve giderek çok daha huzurlu bir toplum olacağız.

Bu büyük felakette sen ne yaptın diye soracak olursanız; ilk günlerde hepimizin yaptığı gibi, biraz da aceleyle, hem Madalyon Klinik hem de OGM olarak elimizden geldiği kadar bağış ve yardımda bulunduk. Deprem bölgesine dizilerde kullandığımız beş adet karavan yolladık.

Ülkemizdeki pek çok televizyon kanalından depremzedelere ve depremden ikinci derecede etkilenenlere seslenmeye, acılarını paylaşmaya, psikiyatrist olarak elimden geldiği kadar onlara bazı öneriler vermeye çalıştım.

Hemen sonrasında bir televizyon kanalında her gün yayınlanan depremden birinci ve ikinci derecede etkilenen tüm vatandaşlarımıza yönelik ”Dünden sonra, yarından önce” adlı, Madalyon Psikiyatri Merkezi’nin tüm doktor ve psikologlarının da katılımıyla psikolojik destek programları başlattım. Sizlerden gelen soruları bu programda cevaplandırmaya çalışacağız.

Madalyon Klinik depremzedeler için bir kontenjan oluşturdu. Tüm psikiyatrist ve psikologlarımız her gün o kontenjan dahilinde online ücretsiz hasta kabul ediyor.

Ben ve ekibim “Daha başka neler yapabiliriz?” konusunda düşünmeye, araştırmaya, takip etmeye devam ediyoruz.

Hep birlikte daha güçlü, daha huzurlu, daha güvende olacağız.

 

SEVGİYLE KALIN

Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın, sevgiyle kalın. Sizler de bana gb@madalyonklinik.com adresinden ulaşabilir ve sorularınızı bu adrese yazabilirsiniz

 

Yazarın Tüm Yazıları