Yaza veda

Veda kelimesinin irkiltici etkisini hepimiz biliriz.

Haberin Devamı

Ama ben yaza veda ederken bir hüzün  yaşamıyorum. Nedense küçüklüğümden beri bende yaz alerjisi var. Belki de benim gibi düzene bağımlı kişiler hayatlarındaki küçük bir değişikliği bile içlerine sindiremiyorlar. Ailem yazlığa giderken ben de çantamı alır kütüphanenin yolunu tutardım.

Bütün hayatım değişti sanırdım yazlık yerlerde. Kitaplarım yok, plaklarım yok, kalemlerim yok. Göçmenlik duygusu beni rahatsız ediyor. Ne tuhaftır, böyle günlerde göçe dair okuduğum bütün kitaplar sayfa sayfa aklımdan geçiyor.

Sonbahar geldiğinde yıllardan beri iki büyük şairin dizeleri belleğime düşer.

Biri iyi Türk şairi Ülkü Tamer’indir:

Yazın bittiği her yerde söylenir.

Diğeri de iyi Fransız şairi Arthur Rimbaud’ya ait:

Birdenbire sonbahar.

Annemin hatırı için yazlığa gider iki gece üç gün sonra şehrin dağdağasına koşardım.

Haberin Devamı

Gidişlerden çok dönüşler beni etkiler.

Kışın bazı yazlık yerleri gezerim. Hüzünlenirim ama iyi şair Hilmi Yavuz’un dediği gibi, hüzün ki en çok yakışandır bize.

Alışkanlıklar insanı öylesine sarar ki, bir boğa yılanından daha güçlü, daha tehlikelidir.

Okul açılışında ben de içimde çalan zilin sesini duyarım, çantamı hazırlarım. Mutlaka kırtasiyeci dostlarıma uğrar alışveriş yaparım. Onlar da beni bilirler, en basit yeniliği bile haber verirler. Tahir Alangu’nun sözü bir kez mıhlanmış belleğime: “Artmadıkça yetmez.”

ÖĞRENİM YAŞAMINDA İZ BIRAKAN OLAYLAR

Öğrenim hayatınızda mutlaka silinmez izler bırakan anılar vardır.

Mahmut Makal’ın Bizim Köy kitabını, öğretmenim okulun mikrofonundan duyurmuştu. Romantik köy imajı yerine gerçekçi köyü anlatıyordu.

Okuldan kaçıp ilk Mevlevi Âyini’ni Sergi Sarayı’nda gene o dönemde seyretmiştim.

İnsanın tutkuları, hobileri çok küçük yaşta oluşuyor. Küçük teyzem bana çok pahalı bir dolmakalem aldı, okulda herkes ona gıpta ile bakardı.

Cumartesi günü ben de oturduğum semtten Bâb-ı Âli’ye gittim, insan manzaralarını seyrettim.

Eskiden alışveriş için belli semtlerde kırtasiyeciler vardı, bu semtlerin başında Bâb-ı Âli gelirdi. Şimdi AVM’ler kurulduğundan beri her yerde kırtasiye malzemesi bulunuyor.

Haberin Devamı

Geçmiş zamanlarda, Bâb-ı Âli yokuşunda kitapçıların ve kırtasiyecilerin önünde kuyruklar oluşurdu.

Cumartesi günü kuyruklara rastlamadım.

Zamanımda sarı not defterleri kullanılırdı. Tabii kurşunkalemi de ihmal etmeyelim.

Şimdi genç kuşak mekanik kurşunkalemleri tercih ediyor. Kalemtıraşa gerek kalmıyor. Gerçi çok güzel kalemtıraşlar var, meraklısının beğeneceğini umarım. Onun da derecesi söz konusudur. 2’den başlayıp 8’e kadar çıkabilirsiniz. Ben masa kalemtıraşını da masamda bulundururum. Şimdi pillisi bile çıktı.

EL YAZISI YENİDEN OKULLARA KONULDU

El yazısı bir zamanlar okullardan kaldırıldı, çocukların yazı yazma yeteneği kayboldu. Milli Eğitim Bakanlığı da bunun üzerinde duruyordu. Milli Eğitim Bakanlığı yapan Nabi Avcı bunun eksikliğini duyduğundan, el yazısı derslerini okullara yeniden yerleştirdi.

Haberin Devamı

Benim zamanımda tükenmezkalem yoktu, nasıl Türkiye’ye geldi yerleşti öyküsünü yinelemek isterim.

Bir gün Fransa’dan Mösyö Bic adında bir adam geliyor. Şimdi kırtasiye dünyasından ayrılan bir işinsanı, o zaman Fransız okulunda okuyan oğlunun onunla görüşmesini istiyor. Mösyö Bic’le görüşen oğul, babasına bu adam öyle bir kalem yapmış ki hiç tükenmiyormuş diye ürünü anlatıyor. Baba, ‘Öyle şey mi olur?’ diyerek oğlunun Fransızca’yı iyi öğrenmediği için yanlış anladığına inanıyor.

Mösyö ertesi yıl gelmiş ve kalemlerini burada piyasaya sürmüş. Türkler de ona ‘tükenmezkalem’ diye güzel bir ad bulmuşlar.

Dolma kalem kullanıldığına göre kartuş ve mürekkep çeşitler piyasası da gelişti. O kadar değişik renkte mürekkepler var ki, insan zaman zaman değiştirmeyi aklından geçiriyor.

Haberin Devamı

Kurutma kâğıtları olmadığı için kalem şirketleri çabuk kuruyan mürekkepler buldular.

SIRT ÇANTALARI ÇEŞİTLİLİĞİ 

Çantaların çeşidi de göz alıcı, rengârenk. Artık sırt çantası kullanıyor genç kuşak, ben gene elimde taşıyorum çantamı.

Gelelim aksesuarlara. Herkesin telefonu var, oradan müzik dinlemeye alışmışlar.

Her kademedeki öğrencinin beklentisi farklı, internet çağında öğretmenlerin işi zor.

İlkokulda okuma sevgisi aşılanır. Lise çağındakilere Türk edebiyatı ve Türk düşüncesi konusunda başvuru niteliği taşıyan kitaplar salık verilmeli. Öğretmenler, öğrencilerin yeteneklerini görmezden gelmesinler, bugün iyi edebiyatçıların çoğunun bu seçimlerinde edebiyat öğretmenlerinin rolü var.

Haberin Devamı

Tanıdığım birkaç ad var. Onları sevgiyle anıyorum.

Behçet Necatigil, Tahir Alangu, Rauf Mutluay, Vedat Günyol, Oktay Tuncer, Salim Rıza Kırkpınar.

Öğretmenlere ve öğrencilere iyi okumalar, güzel, sağlıklı, başarılı bir yaşam diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları