‘Anılar rehin alır...’

İSTANBUL’u cuma akşamından beri etkisi altına alan kar yağışının dolaylı mağduruyum... Tabii mağdur denirse. Cumartesi sabahı, Adana’da 10’uncu Çukurova Kitap Fuarı’nın açılışına katıldığım için, kardan uzak kitapla dolu bir hafta sonuydu benim için. Biraz da zorunluluktan. Çünkü cumartesi akşam İstanbul’a dönmek için havaalanına gittikten bir müddet sonra uçak iptal edilince, otele döndüm. Aklımda Cenap Şahabettin’den Dıranas’a, Ataol Behramoğlu’na kadar birçok iyi şairin kar üzerine dizeleri dönüp duruyordu.

Haberin Devamı

Hemen genel yayın yönetmenimiz Sedat Ergin’i aradım. Adana’da mahsur kaldığımı söyledim... Ses tonundan bu durumda bir mahzur görmediğini fark ettim. Sonra, hoş bir yorum yaptı:

“Yaşar Kemal’in şehrindesiniz, onun izini sürerek yeni yazılar yazabilirsiniz. Ayrıca birçok Adanalı edebiyatçı var. Bence hava şartları değil, sizi, orada onların anıları rehin aldı.”

Doğrusu bu tespiti şiirsel bulduğum için, yazımın başlığına aldım.

Ama genel yayın yönetmenimiz bu işi az bulmuş olacak ki, “Oranın mutfağı da ünlüdür, yerel mutfaklar üzerine de bir yazı yazabilirsiniz” dedi.

Bu andan itibaren, korkmaya başladım doğrusu. İçimden, “İster misin” dedim, “Adana’ya kadar gitmişken Yaşar Kemal’in Hemite köyüne de bir uğrayın desin”.

Vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra düşünmeye başladım.

Haberin Devamı

Gerçekten de uzun bir yazı yaşamından sonra, anılar sık sık insanı rehin alıyor. Öyle bir rehin almak ki, yazı borcunu ödemeden, hatırladıklarını yazmadan bitmiyor...

Başta Yaşar Kemal olmak üzere, Adanalı birçok edebiyatçı dostum oldu, çoğu bugün aramızda değil. ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ sadece Orhan Kemal’in ünlü kitabının adı değil, bu sözün, Çukurova için, edebiyatta da bir karşılığı vardır.

Bazı kentler vardır ki, orada doğanlar, yaşayanlar orayı yazar, oranın etkisiyle yazarlar. Her sözlerinde bize oradan bir şey gösterirler. Haliyle oraya adım attığımız anda onların sözleri, zihninizde zincirleme bir çağrışım yaratırlar.

Rehin alınma muamelesi başlamıştır hatırlayan için. Ama kendi içinde tatlı bir Stockholm sendromudur bu.

Başka hiçbir kent yoktur ki, oranın insanlarını Adanalı edebiyatçılar kadar, belleklerde kalacak güçte yazılmış olsun. Sadece Orhan Kemal, Yaşar Kemal değil, onlarla beraber veya onlar için buralara gelenler bile uzun uzadıya buraları yazmışlardır. Anadolu’nun bir kentinden dünya edebiyatına, hatta dünya sinemasına adlarını yazdırdılar!

Adana’yla ilgili anılar yumağı içinde iki kişiyi mutlaka anmam gerekir. Güzin Dino ve Abidin Dino! Çukurova Kitap Fuarı’nı düzenleyenler ve yayınevleri de onları unutmamışlar, anma toplantılarında konuşulacaklar.

***

Haberin Devamı

HAFTANIN ilk günü yeniden fuara gidiyorum.

İstanbul’a dönememenin etkisiyle, kar şiirlerini daha bir hüzünlü söylüyorum. Ancak, nispeten ılık havada, sıcak Adana türküleri galip geliyor. Her ne kadar mahsur kalmış olsam da, İstanbul’daki dostlarımla konuştuğumda karın Ataol Behramoğlu şiirindeki gibi, “beyaz bir ipek gibi” yağmadığını söylüyorlar.

Kendimi fuara atar atmaz, Adana’yla ilgili kitapları, Adanalı yazarların kitaplarını buluyorum. Fuarların bu yönünü çok seviyorum. Hangi şehirde olursa olsun, o kentlerdeki yazarların kitaplarına ulaşabilmenin keyfini sürüyorum.

Fuarların bu yönüyle önemli bir tanıtma alanı olduğunu görüyorum...

İstanbul’da haftanın ilk günü yoğun kar yeniden başlarken Adana da soğumaya başlıyor. Otele geri dönüyorum. Adana Divan Oteli’nde yazımı yazdığım odadan çıkarken, karşısındaki toplantı salonunun adına bakıyorum. Büyük harflerle Yaşar Kemal yazıyor. Güler yüzünü hatırlıyorum.

***

Haberin Devamı

BÜTÜN vücudumu bir Sarı Sıcak sarıyor, Çukurova ikliminde yaşıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları