Şarkılar kötü gün dostu oldu

Ceren Gündoğu... Alternatif Pop’un yükselen seslerinden biri olan genç şarkıcı, evde geçirdiği günlerde online konserlerle bir yandan sevenlerine moral olurken, bir yandan da sahne özlemini gidermeye çalışıyor.  Salgının Türkiye’de görüldüğü mart ayında ‘Kapalı Gözlerle’ adlı yeni albümünü piyasaya çıkaran ancak yasaklarla birlikte bütün konserlerini iptal etmek zorunda kalan Ceren Gündoğdu, “İlk başta çok üzüldüm açıkçası. Fakat daha sonra albümdeki şarkıların dinleyenler için kötü gün dostu olduğunu hissettim ve bu motivasyonla online konserlere devam ediyorum” diyor. Ceren Gündoğdu ile yeni albümü ve mart ayından bun yana hayatında yaşadığı değişimi konuştuk:

Haberin Devamı

 

Olağanüstü günler geçiriyoruz; salgın, karantina... Nasıl geçiyor anlatır mısınız biraz?

Ben oldum olası evde vakit geçirmeye tutkun biri olduğum için, her zamanki gibi günün çoğunu ya piyano başında ya da kitaplarıma ve izlemek istediğim filmlere sarılarak geçirdim bu süreçte. Gelir eşitsizliğinin bu denli sert şekilde seyrettiği bir coğrafyada ‘Korona bize çok şey öğretti, farkındalığımız arttı’ demeye çekiniyorum açıkçası. Çünkü belirsiz bir geleceğin kaygılarıyla hayatına yön vermeye çalışan birçok insan için çok zor bir dönem bu. Yeni şarkılar yazıldı tabi bir taraftan. Düşündükçe, hissettikçe, sevdiğin şeylerden ve kişilerden uzak kalıp hasret çektikçe üretim de arttı haliyle.

 

Haberin Devamı

Mart ayının başında ilk albümü çıkardınız. Ardından böyle bir sürece girdik. Müziğiniz bu süreçten olumsuz etkilendi mi?

Çok üzüldüm ilk başta açıkçası. İlk albüm yıllardır hayal ettiğim, tasarladığım ve ekip arkadaşlarımla aylarca üzerine çalıştığım bir albüm. Haliyle tüm dünyaya aşkını haykırmak ister gibi herkese albümü anlatmak, dinletmek istiyorsun. Paylaşmak, paylaştıkça çoğalmak istiyorsun. Benim şarkı yazma ve söyleme motivasyonumun ardında bir bağ kurabilme arzusu var zaten. İnsanın insana değdikçe zenginleştiğine inanıyorum. Kayıplar yaşanırken, herkesin derdi ve endişesi böylesine derinken bunu yapmak, kendinden ve müziğinden bahsetmeye kalkmak çok zor geldi bana. Fakat ilk günden itibaren, dinleyicim aksine böyle bir dönemde müziğime daha çok sarıldığını ifade etti. Sanırım albümdeki şarkılar kötü gün dostu oldu dinleyenler için.

 

 

Haberin Devamı

Enerjinizi nasıl korudunuz?

Aynı derdi paylaşıyor olmanın iyileştirici bir gücü var bence. Toplu olarak bir sınavdan geçiyor olmamız, herkesin karşısındaki kişiye daha büyük bir empatiyle, artan bir tolerans ve anlayışla yaklaşmasını sağladı. Böyle zor dönemlerde hal hatır sormanın, içten bir ‘nasılsın’ın şifalı bir soru olduğuna inanıyorum. Karantina başladığından beri dostlarımla ve ailemle sürekli olarak görüntülü konuşuyorum. Karşındakine iyi hissettirebilme çabası enerjini yüksek tutmanı sağlıyor.

 

ADA’YA KARANTİNA GÖRÜNTÜLERİYLE KLİP ÇEKTİK



Yeni çalışmalar yapma şansınız oldu mu? Evde babanızla bir albüm kaydettiniz sanırım... Video klibi ve hazırlanma sürecini anlatır mısınız?

 

Haberin Devamı

3 yeni şarkı yazdım. Hâlâ da bu şarkılar üzerine çalışıyorum, önümüzdeki süreçte paylaşmayı planlıyorum. Albümden bir şarkıya, ‘Ada’ya da çok özel bir video klip çekme fırsatımız oldu bu süreçte. Karantina altındaki İstanbul’un eşsiz görüntülerini çeken yetenekli yönetmen arkadaşım Uğur Evin şarkıyla görüntülerin uyumunu fark edince harika bir fikirle geldi bana. Bu dönemde 4 kişi bir araya gelip böyle masalsı bir klip çekebildiğimiz için çok şanslı hissediyorum kendimi. Demek ki fikir güzel olunca, her türlü imkânsızlıkta bile bir şey üretmek mümkün… Babamla olan çalışmaya gelecek olursak, hayatı akışına bırakabilmeyi becerebildiğimiz nadir anlarda, ortaya çok samimi ve özel işler çıkıyor sanırım. Karantina başlamadan çok kısa bir zaman önce, albümün çıkışını kendi aramızda kutlamak için annemle babamı ziyarete gitmiştim. Laf lafı açtı, babam çaldı ben söyledim ve türküyü kaydettik...

 

Haberin Devamı

GÜNÜ DE GECEYİ DE DOLU DOLU YAŞIYORUM

Müziğin dışında kendinizi iyi hissetmenize yardımcı bir iş veya hobiyle ilgilendiniz mi?

Başucu kitaplarımı döne döne tekrar okuyorum, uzun zamandır okumak istediklerimi bir sıraya koydum. Balkonda bir kahve eşliğinde o kitapların içinde kaybolmak bana bu süreçte çok iyi geldi. Herkes gibi ben de mutfağa vakit ayırmaya başladım, farkettim ki bir evde daimi olarak ocağın sıcak olması evi yuva kılıyormuş. Bir de podcast’lere sardım, ilgiyle takip ettiğim zihin açan çok güzel yayınlar var. Günü de geceyi de öyle dolu dolu yaşıyorum ki, sıkılacak hiç vaktim olmuyor gerçekten.

 

 

 

HİÇ KİMSE EVİNDEN AYNI KİŞİ OLARAK ÇIKMAYACAK

Haberin Devamı

Bu süreç size neler öğretti? Sorguladığınız veya farkındalık kazandığınız şeyler oldu mu?

 

Çok daha az tüketmek, çok daha fazla üretmek mümkün. Zaman kavramı, üzerine en çok düşündüğüm şeylerden biri oldu. Modern hayat sürekli çalışmayı değerli kılıyor ama ne için çalıştığının bilincinde olmadan çalışmak doğru değil. Suni ihtiyaçlarımın farkına vardım en çok. Çalıştığın vakti, ruhuna ve sevdiklerine gerekli ilgi ve özeni gösterebileceğin şekilde yeniden organize etmek mümkün aslında. Belki de birilerine lafın gelişi teşekkür etmeyeceğiz artık, yürekten teşekkür etmeyi öğrendiğimiz için... Umuyorum ki hiç kimse evinden aynı kişi olarak çıkmayacak. Kibrimizi bir kenara bırakıp, bir bütünün parçası olduğumuzu, insanlık ailesinin bir parçası olduğumuzu bir an bile aklımızdan çıkarmayarak geçirmeliyiz geri kalan ömrümüzü.

 

Yasaklar bittiğinde ‘ilk yapacağım şey’ dediğiniz ne/neler var?

Ailemi ve dostlarımı görmek istiyorum ilk olarak, sonra da en çok konserleri ve dinleyicimle göz göze şarkı söylemeyi özledim!

 

 

Peki yaşadığımız bu sürecin de etkisiyle ‘bundan sonra eskisi gibi olamaz’ dediğiniz şeyler var mı?

Doğanın bize sunduklarını ve evrendeki kusursuz denge ve uyumu çantada keklik görüyorduk bence. Bundan sonra doğaya karşı daha duyarlı olmak için daha çok çaba sarf edeceğim kendi adıma. Gereksiz tüketimi engellemek bile bu yolda başlangıç adına iyi bir nokta.

 

ANKARA’NIN ŞARKISI ‘SEVDA TÜRKÜSÜ’ OLURDU

Biraz Ankara’dan konuşalım... Ankara ve Ankaralılarla konserler aracılığıyla sıkça bir araya geliyorsunuz. Bu kent size ne çağrıştırıyor?

Ankara benim için uzun yıllar boyunca, TRT’de çalışan babamın ‘iş seyahatine gittiği şehir’di. Küçükken babamı bizden alıkoyan şehirdi belki ama ne zaman ki ben de iş dolayısıyla sürekli turne yapmaya, seyahat etmeye başladım Ankara’yı tanıdım. Öyle bir kırgınlığım kalmadı Ankara’ya. Hatta benim ilk Ankara seyahatim de İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda çalıştığım dönem, başrol olarak görev yaptığım müzikal; ‘Sidikli Kasabası Müzikali’ vesilesiyle olmuştu.

 

 

Birkaç cümleyle Ankara’yı anlatın desem...

İş hayatını temsil ediyor benim gözümde sanki. Disiplini ve liyakat sistemini. Ankara politikayla, siyasi gündemle özdeşleşmiş bir şehir. Bir şarkı yazarı ve şarkıcı olarak bambaşka bir pencereden bakacak olursam, benim için hayatın her alanında izlenmesi gereken tek bir politika var o da barışı, kardeşliği, eşitliği kollayan bir politika.

Peki bu çağrışımlardan yola çıkarak Ankara için bir şarkı kaydetseydiniz adı ne olurdu?

Sözü ve müziği anneme ait eski bir şarkı geldi aklıma bu soruyu duyunca ‘Sevda Türküsü.’ Bu şarkıyı kaydetmek isterdim çünkü sözlerinin dünya barışına ve insan sevgisinin gücüne olan inancımızı tazeleyebileceğini düşünüyorum. Nakarat kısmı üstüne basa basa dünyanın ‘hepimize ait’ olduğunu söylüyor. Aynı dünyayı paylaşan kardeş çocuklar olduğumuzu, içinden geçtiğimiz küresel krizle bir kez daha anımsamışken, üstüne de bu şarkıyı söylesek hep birlikte, hiç de fena olmaz sanki.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları