Erkekler de, kadınlar da risk altında

EĞER yediğinize, içtiğinize, aktivite düzeyinize, uyku kalitenize ve stres yönetiminize dikkat ederseniz kanserlerin pek çoğunu önlemeniz mümkün. Kanserde erken tanı çok önemli. Teşhis erken konulduğunda tecrübeli tıbbi bir ekip ve güçlü teknolojik altyapıyla mükemmele yakın sonuçlar alınabiliyor. Tınaztepe Hastanesi Genel Cerrahi Profesörü Mehmet Füzün, kısa ama öz kolorektal kanseri anlattı.

Haberin Devamı


Kalınbağırsak, sindirim sistemimizin son 150 santimetresini oluşturan tüp şeklinde bir organdır. Tıp dilinde bunun son 15-20 santimetresini oluşturan bölümüne rektum, onun üzerindeki bölümüne ise kolon adı veriliyor. Bu yüzden kalınbağırsak kanserlerine tıp dilinde, kısa adı KRK olan ‘kolorektal kanser’ deniliyor. Prof. Dr. Füzün, erkeklerde akciğer ve prostat, kadınlarda ise meme ve akciğer kanserinden sonra üçüncü sıklıkta rastlanan KRK’nin sık görülen bir kanser türü olduğunu söyledi. Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişide KRK ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Mehmet Füzün, bunların yüzde 90’dan fazlasının 50 yaşından sonra görüldüğünü ifade etti. En sık da 60’lı, 70’li yaşlarda ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Füzün, son yıllarda görülme sıklığında artış olmakla birlikte KRK’den ölümlerde azalma tespit edildiğini, bunun da koruyucu önlemlerin etkin kullanılması sonucunda olduğunu kaydetti.
KRK NASIL OLUŞUR?
Hangi şekilde olursa olsun sonunda KRK’nin genlerdeki değişim veya bozulma (tıp dilinde mutasyon) sonucu ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr. Mehmet Füzün, şu bilgileri verdi: “Yani genlerdeki bozulma, polipozis sendromları, kanser ailesi sendromu gibi kalıtsal olarak doğuştan mevcut olabileceği gibi, sonradan diyet gibi çevresel faktörlerin etkileriyle de olmaktadır. KRK’lerin yüzde 70’i genlerde sonradan oluşan değişim veya bozulma, mutasyon sonucu ortaya çıkar. Yani yaşam tarzımızın ve çevresel faktörlerin etkisiyle olur. Doğuştan genetik bozukluğa bağlı olanlara az rastlanır. Bunlarda da her aile bireyinde kanser görülecek diye bir şey yok. Şöyle ki, ailesinde KRK hiç çıkmamış bir şahsın hayatı boyunca KRK olma ihtimali binde 6’dır.”
RİSK FAKTÖRLERİ NELER?
KRK’nin genetik ve çevresel faktörlerin etkileri altında uzun bir süreç sonrasında geliştiğini ifade eden Prof. Dr. Füzün, genel olarak risk faktörlerini şöyle sıraladı: Yaş (50’den ileri), uygunsuz beslenme (yağdan zengin, posadan fakir diyet gibi), sendanter hayat ve hareketsizlik, sigara-aşırı alkol tüketimi, iltihabi bağırsak hastalıkları (ülseratif kolit, chron hastalığı), bireysel veya ailesel genetik yatkınlık (kişide polip veya kanser geçmişi olması, polipozis sendromu, ailesel kanser sendromları gibi).

Haberin Devamı


NASIL KORUNURUZ?
1. YOL-YAŞAM TARZI: Hayvani yağ ve kırmızı etten zengin, liften fakir, yüksek kalorili diyetle beslenenlerde KRK görülme riski yükseliyor. Gıdalarda doymuş ya da çoklu doymamış yağların fazla olması KRK gelişimini artırıyor. Oysa omega 3 ve oleik asit gibi yağ asitlerinden zengin diyet (zeytinyağı, balık yağı gibi) ile beslenenlerde bu risk artmıyor. O halde bitkisel ağırlıklı, kırmızı et yerine balık eti ağırlıklı beslenme, zeytinyağını tercih etme, kalsiyum, selenyum, A, C, E vitaminlerinin diyete eklenmesi riski azaltır. Şişmanlık ve harekesizlik riski artıran faktörlerdendir. Yani, düzenli aktivitede bulunulması, yaşa göre spor yapılması, kilo alınmaması kolorektal kanserin önlenmesinde önemli. Öte yandan; sigara, aşırı alkol tüketimi ve başka bir hastalık nedeniyle karın alt bölgesinin ışınlanmış olması KRK riskini artırır. Sigaradan ve fazla alkol kullanımından uzak durulmalıdır. Bu bilgiler ışığında beslenme ve hayat tarzıyla risk neredeyse yüzde 80 oranında azaltılabilmektedir.
2. YOL-TARAMA: Diğer bir önemli unsur da kanser öncüsü durumların (bağırsaktaki polipler, iltihabi bağırsak hastalığı) tespit edilerek bunlar için gereğinin yapılmasıdır. Yani, tarama yöntemlerinin uygulanmasıdır. Birçok tarama yöntemi mevcut olup en etkin olanları risk gruplarına göre aşağıda özetlenmiştir.
Düşük riskli olanlar: 50 yaşın üzerinde kendilerinde veya ailelerinde KRK, polip ya da kolit gibi durumlar bulunmayan kişilerdir. Bu bireylerde 50 yaşından sonra her 5-10 yılda bir kolonoskopi yapılmak suretiyle kanser öncüsü lezyonların çıkarılması veya bu surette erken teşhis koyulması çok gereklidir.
Orta riskli olanlar: Birinci derece akrabalarında KRK bulunan kişiler ciddi risk altındadır. Bu bireyler 40 yaştan itibaren (veya ailede en genç KRK’li hastanın yaşından 10 yıl evvel) her 5 yılda bir kolonoskopi ile taranmalıdır.
Yüksek riskli olanlar: Kalıtsal veya ailesel kanser sendromlarından birine mensup olan bireylere 10-25 yaştan (kanser sendromunun özelliğine göre) itibaren gerekli genetik testlerle birlikte kolonoskopi yapılması ve çok ciddi bir şekilde hekim tarafından yakın takip edilmesi ve gerekli müdahalelerin zamanında yapılması zorunluluktur. Yine bu grupta iltihabi bağırsak hastalığı bulunanlar rutin takipleri için ilgili hekimlerin sıkı kontrolleri altında olmalıdır.
3. YOL-İLAÇ İLE ÖNLEME: Bir takım ilaçlarla polip ve KRK oluşması önlenmeye çalışılmıştır. Bugüne kadar en etkin sonuç düşük doz aspirin kullanımından elde edilmiştir. Hekim kontrolünde koruyucu amaçlı düşük doz asprin tavsiye edilmektedir.

Haberin Devamı

(kutu)
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
KOLEKTRAL kanserin tedavisi genellikle kanserli bölümün geniş bir şekilde çevresel lenf bezlerini de içerecek şekilde ameliyatla çıkarılmasıdır. Hastalığın evrelerine göre bazen ameliyattan önce veya sonra kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavileri de gerekmektedir. Çok erken yakalanmış vakalarda sadece tümörün lokal olarak çıkarılması veya rektum kanserinde olduğu gibi radyoterapi ve kemoterapi ile kaybolan olgularda ameliyatsız tedavi de uygulanabilmektedir.

Yazarın Tüm Yazıları