“Yüksek sıcaklıklar yalnızca konforsuzluk yaratmıyor, aynı zamanda bulaşıcı hastalıklar, gıda zehirlenmeleri ve kronik rahatsızlıklar açısından da ciddi tehditler barındırıyor. Gıda hijyeni ve suya erişim, sağlığın kaderini belirliyor.” (Prof. Dr. Şükran Köse, enfeksiyon hastalıkları uzmanı)
Türkiye bir süredir 40 dereceleri aşan sıcaklarla kavruluyor.
Asfaltlar eriyor, zihinler buharlaşıyor, bedenler alarm veriyor.
Ama dikkat, bu sadece bir yaz mevsimi değil.
Yeni normalin, yeni sıcaklık eşiği bu!
İklim değişikliği artık soyut bir çevre meselesi değil, şehirlerin kalbinde atan bir kriz.
Sıcaklık artışı, çölleşme, kuraklık, su kaynaklarının azalması, gıda zincirinin bozulması ve sağlıkta domino etkisi yaratıyor.
Bu yaz mevsimi bize çok net bir mesaj verdi: Artık sıcakla savaşamayız. Onunla yaşamayı, daha da önemlisi onu yönetmeyi öğrenmek zorundayız.
Hayvan doğada bulduğu otu, meyveyi ya da eti doğrudan tüketir.
İnsan ise onu toplar, ayıklar, kurutur, pişirir, baharat katar, damak zevkine ve beden ihtiyacına göre dönüştürür.
İşte bu, insanı sadece hayatta tutmaz aynı zamanda yaşatır.
Peki, bugün ne durumdayız?
Endüstriyel çağda, doğal olana sırtımızı döndük.
Duygusal açlıkla tıkınır, kimyasal katkılarla şişer, ama beslenemeyiz.
Sofralar dolu ama bedenler yorgun, ruhlar aç.
Sofralarımızda ne değişti?
DÜNYA çapında tanınan nöroloji uzmanı Dr. Egemen Vardarlı, bir tespitiyle zihnime kazındı:
“Demans kader değildir. Erken yaşta alınan basit ama disiplinli önlemlerle risk yarı yarıya azaltılabilir. Ama zihninize yatırım yapmayı unutursanız, en zengin varlığınızı da yavaşça yitirirsiniz.”
Bu söz beni derinden sarstı.
Çünkü biz çoğu zaman bedenimize yatırım yapıyoruz; sağlıklı besleniyoruz, egzersiz yapıyoruz, dış görünüşümüze dikkat ediyoruz.
Ama ya beynimiz?
En kıymetli hazinemize ne kadar zaman ve dikkat ayırıyoruz?
Dr. Vardarlı, yalnızca Türkiye’de değil, Harvard’dan Tokyo’ya, Avrupa Nöroloji Derneği’nden WHO platformlarına kadar saygıyla izlenen bir bilim insanı.
Alzheimer ve demans konusunda çığır açan çalışmaları sadece hastalığın bilimsel yönüyle değil, korunma stratejileriyle de toplumun her kesimini ilgilendiriyor.
Belki sadece siz okurlarım için değil, kendim için de!
Bir tür zihinsel ön hazırlık, belki de gecikmeden hayatı anlamlı yaşamanın yollarını hatırlamak ve hatırlatmak için…
Geçenlerde dostum Dr. Tayfur Yağcı ile öğle yemeğinde buluştuk.
Kendisi, yaş almanın sadece biyolojik bir süreç olmadığını, aynı zamanda ruhsal bir yeniden yapılanma olduğunu çok etkileyici bir şekilde anlattı.
Sohbet ilerledikçe hem bilimsel hem insani katmanları olan bir gerçeği konuştuk:
“Yaşlılık kaçınılmaz olabilir, ama nasıl yaşlanacağımız bizim elimizde.”
65 YAŞ ÜSTÜ SAĞLIKLI YAŞAMIN KODLARI
Tıpta son yıllarda yaşanan ilerlemeler, teşhis ve tedavi yöntemlerindeki gelişmeler insanların daha uzun yaşamasını sağladı.
Sadece ağaçlar değil; gökyüzü, nefesimiz ve belleğimiz de alev alıyor.
İklim değişikliği artık istatistik değil…
Doğrudan bedenimize, ciğerimize, toprağımıza dokunan bir gerçek.
Sıcaklık rekorları kırılıyor, kuraklıklar uzuyor.
Ve yangınlar artık ‘beklenmedik felaket’ değil, yeni normal olarak hayatımıza yerleşiyor.
2025’in ilk yedi ayında Türkiye’de 3 bin 242 yangın çıktı.
Alevlerle mücadelede 17 görevli hayatını kaybetti, yüzlerce insan ve hayvan yaralandı, binlerce hektar orman kül oldu.
Ama her yangınla sadece ağaçlar değil, insanlar da sınanıyor.
Altı ise henüz tam keşfedilmemiş bir şifa hazinesiyle dolu: Jeotermal sular…
Bu ülke sadece tarihi ve kültürel zenginliğiyle değil, binlerce yıldır tedavi için kullanılan doğal su kaynaklarıyla da dünyanın sayılı coğrafyalarından biri.
Ama ne yazık ki bu potansiyel hâlâ doğru yönlendirilmemiş durumda.
İşte tam bu noktada, yıllardır hem modern tıbbın hem de doğal terapilerin içinde yer alan bir isimle, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Dr. Alpaslan Bilen’le konuştuk.
Yüzlerce hastalığın doğal yollarla tedavisini yapan Dr. Bilen, hidroterapi ve deniz suyu temelli thalasso terapi sistemleri üzerine Türkiye için çarpıcı bir yol haritası sunuyor.
HİDROTERAPİ: SU İLE GELEN ŞİFA
Dr. Alpaslan Bilen’in deyimiyle:
“Yıllardır uyguladığımız bu yöntemlerin ortak adı hidroterapidir. Tüm dünyada ve Türkiye’de binlerce yıldır çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılır.”
Sokakta top oynamayan, doğaya temas etmeyen, enerjisini dışa vuramayan bir nesil yetişiyor.
Obezite artıyor, dikkat dağınıklığı yaygınlaşıyor, uyku sorunları neredeyse her evde sıradanlaştı.
Bu tabloyu değiştirmek için mucize aramaya gerek yok.
Çözüm belli: Çocuklarımızı erken yaşta yüzme ile tanıştırmalıyız.
Yüzme yalnızca bir yaz etkinliği değil; fiziksel gelişimi, zihinsel esenliği, özgüveni ve sosyal uyumu destekleyen çok yönlü bir iyileştirici.
Hem bireysel hem toplumsal yatırım için etkili, sürdürülebilir bir araç.
HAYAT SUDA BAŞLAR, GELİŞİM DE ÖYLE
Anne karnında başlayan suyla temas, doğum sonrası da devam ettirildiğinde bebeklerin gelişimine eşsiz katkılar sunuyor.
Acil Afet Ambulans Hekimleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. M. Turhan Sofuoğlu, bu konuda yıllardır uyarıyor: “Hazırlıklı olmak bir tercih değil, hayatta kalmakla ölüm arasında bir çizgidir. Bu çizginin en belirgin sembollerinden biri de hayat kurtaran afet ve acil durum çantasıdır.”
BİR ÇANTA, BİR HAYAT
Afet uzmanlarına göre ilk 72 saat, yani arama kurtarma ve profesyonel yardım ekiplerinin olay yerine ulaşmasının gecikebileceği süre hayati önem taşıyor. Bu süreçte bireylerin kendi başına ayakta kalabilmesi çoğu zaman bir çantada topladığı temel malzemelere bağlı.
Dr. Sofuoğlu’nun da altını çizdiği gibi bu çanta sadece nesnel bir malzeme yığını değil, aynı zamanda bir bilinç göstergesi. Tıpkı yangın tüpü, emniyet kemeri ya da sigorta poliçesi gibi varlığı çoğu zaman fark edilmese de yokluğu hayati sonuçlar doğurur.
İÇİNDE NELER OLMALI?
Peki, bu çantada neler bulunmalı? Öncelikle; kolay taşınabilir, suya dayanıklı bir sırt çantası tercih edilmeli. İçerikte ise şu temel başlıklar yer almalı:
* Beslenme ve su: Bozulmayan, yüksek kalorili gıdalar (konserve, enerji barları, kuru meyveler, kraker) ve kişi başına en az 3 litre içme suyu.
* Belgeler ve para: Su geçirmez bir dosya içinde kimlik fotokopileri, sağlık bilgileriniz, ilaç listesi, tapu ve sigorta belgeleri. Küçük miktarda da nakit para.