Zamansızlık ve klişeler

“Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.” (Fernando Pessoa)

Haberin Devamı

Zamansızlık... Bu kelimeyi “vaktim yok” anlamında kullanmıyorum. Yapılacak herhangi bir eylem için “zamanı değil” ya da “henüz vakti gelmedi” gibi bir anlamda da söylemedim. Mesela geçenlerde mevsimi, yani zamanı olmamasına rağmen gelen yağışa ne demeli? Tabii ki bu durumu da kastetmiyorum ama yeri gelmişken değinmek gerek. Yağmur yağarken ya da aniden yağmaya karar verdiğinde “yağarsam el ne der?” gibi bir takıntı içinde miydi? Gökyüzündeki fiziki şartları oluştuğunda sizce tarihe ve saate bakmış olabilir mi? Hadi baktı diyelim “aaa temmuz ayındayız yağmamam gerek” demiş midir? Ya da yağmur temmuz ayında olduğumuzu unutmuş olacak ki durup dururken iniverdi. Hem de şakır şakır... “Hem yaz, üstelik de temmuzda yağmaz” diye bir klişe varken yağılır mı hiç? Kabaca bir davranış, “aşk olsun yağmur...” Saplantılı bir biçimde bağlandığımız inanışlarımız da öyle değil midir? “İnançlı insan iyi, inançsız insan kötüdür” klişesi gibi yani... Tamam inanış demeyelim. Yargı ve yargılar desem uyar mı? Korktuğumuz için zorunlu hissettiğimiz davranışlara bağımlı kalıyoruz. Zamanla bu davranış ve düşünce biçimi klişeleşiyor. Oysaki hiçbir dayatma olmadan, kendimizi özgür ve rahat hissettiğimiz ölçüde samimi olabiliriz. Peki... Sizce hayatımızın önemli bir bölümünü kaplayan klişe ve yargıları gözden geçirmek gerekmiyor mu artık? Kendimize ve zihnimize çekidüzen vermek, silkelenip gereksizliklerden kurtulmak iyi gelmez mi bize? İhtiyacımız olan tek şey; sadece bir nokta. Düşüncenin ilerlediği ama zamanın durduğu bir nokta. Yani zamansızlık...

Haberin Devamı

FOOD TRUCK (YEMEK KAMYONU) 2023

Zamansızlık ve klişeler

Temmuz ayında yağışlı bir hafta sonuna denk gelse de oğlum Erk Devrimci ile katıldığımız, Ankara’da ve hatta Türkiye’de ilk kez yapılan bir etkinlikten bahsetmem gerek. Bilkent Center açık otoparkında 7-8-9 Temmuz günleri Yemek arabası, kamyon ya da karavanlarının katılması amacıyla Bilkent Center yönetimi ve Lego Medya tarafından düzenlendi. El yapımı takı, workshop ve çeşitli eğlence etkinliklerinin yanı sıra, Yüksek Sadakat, Jabbar ve Ceylan Ertem konserleri ile şenlenen festivale, sadece 10 tanesi karavanlı toplamda 50 civarı yemek ve gıda üreticisi restoran katıldı. Bunların arasından ilgimi çekenler oldu tabii ki. Mesela “Ayı Yemeği” isimli sosyal medya fenomeni kamp yemekleri pişiriyor. “Evde Sushi”yi önceden biliyordum restoran açmış ona ayrıca gideceğim. Oğlum Erk ise en çok “Aynen” isimli sokak lezzetleri pişiren karavanı beğendi. Bunları ilerleyen günlerde detaylı işleyeceğim.

Haberin Devamı

ADIM ‘ORHAN’ TARZIM ‘ASPAVA’

Zamansızlık ve klişeler

Aspava’nın açılımını muhtemelen duymuşsunuzdur. Benim bildiğim iki tane açılım var. Birincisi 50’li yılların polisiye yazarı Ümit Deniz’in dedektif karakterinin “Şerefe” yerine kullandığı “Aspava” açılımı “Allah, Saadet, Para, Aşk, Versin, Amin.” Bir diğeri de şampiyon güreşçi “Mahmut Atalay”ın 1964 yılında Ulus, Hükümet Caddesi’nde açtığı “Aspava Şöhretler pide, kebap” açılımı “Allah, Sağlık, Para, Afiyet, Versin, Amin.” Geçenlerde Ankara’yla özdeşleşen “Aspava” tarzının en eski temsilcilerinden biriyle tanıştım. Sevgili Orhan Kızıl, Demirören Medya Gurubu çalışanlarının da müdavimi olduğu “Orhan Aspava”nın kurucusu ve çekirdekten yetişme Aspava sevdalısı. İlk açıldığında sadece pideci olan Aspava’lara yaprak döneri koyan adam ve dönerci ustası olarak da biliniyor. Yaklaşık 40 yıldır farklı Aspava’lar açıp işletmiş ve son olarak 2013 yılında geldiği Mustafa Kemal Mahallesi’nde vazgeçilmez olmuş. Yaprak dönerinden hazırlanan “SSK yani Sos, Soğan, Kaşar” efsaneleşmiş. Ben ayrıca kuşbaşı-kaşarlı pidesine ve kuzu şişten yapılan “Ali Nazik Kebap”a bayıldım. İkramları saymıyorum... Nasılsa gideceksiniz... Canlı canlı görürsünüz.

Haberin Devamı

HATAY MEDENİYETLER MEZE EVİ

Zamansızlık ve klişeler

Esat Caddesi’ni, Tunalı’ya birleştiren sokak Abay Kunanbay, gastronomi anlamında gittikçe keyifleniyor. Her uğradığımda farklı bir mekânla karşılaşmış olmanın verdiği heyecanla gidiyorum artık. Bu sefer de Hataylı depremzede “Nevin Derviş”in açtığı küçük meze dükkânıyla karşılaştım. Aslında karşılaşmadım, sokağa yayılan nefis kokuları takip edince buldum desem yeridir. Sevgili Nevin’in pişirdiği tahinli, tereyağlı kurabiye ve kömbenin kokusuydu beni mest eden. Dükkâna girdiğimde daha da mest olmuştum çünkü gördüğüm diğer meze ve yiyeceklerin görüntüsü beni benden almıştı. Humusun tadına baktım Ankara’da daha iyisini henüz yemedim. Zahter salatası nefisti. Biberli ekmek ve Kaytaz böreği ile Külçe gönlünüzde efsaneleşecek. Her şeyi günlük, taze ve kendi maharetli elleriyle pişiriyor. Yüzücü kızı Yaren, yaşı küçük olsa da annesine yardım etmeyi seviyor. Uğrayın damağınız şenlensin.

Yazarın Tüm Yazıları