Göğün kıskandığı şehir ‘Mardin’

“Bir bahane bul uğra gönlüme... Ne bileyim ‘Birine bakıp çıkacaktım’ de, ‘Kalbimin anahtarını unuttum, onu alabilir miyim?’ de… Ya bahane değil mi gel işte!” (Murathan Mungan)

Haberin Devamı

Epeydir gelmiyordum, burnumda tütüyormuş... Birkaç hafta önce Mardin’e özlemle yazdığım satırları yeniden paylaşmak istiyorum... “Uzaktan bakıldığında dümdüz ovanın orta yerine yemyeşil etekliğini sererek oturmuş bir eski zaman prensesinin geniş gerdanını andırıyordu tepe. Yüksekliği bulutlara değerken, prensesin ince ve zarif boynuna nakışla bezeli taşlarla örülmüş evlerin, sıra sıra, yan yana dizili görüntüsü, geceleri bir gerdanlığın göz kamaştıran ışıltısıyla parlıyor, korkunun sokaklara hâkim karanlığını uzaklaştırıyordu. Güneşin aydınlattığı gün boyu ise yer yer bulutlarla gölgeleniyor, bağrındaki şehrin gökten inmişcesine yüksekteki gizemli duruşu nefes kesiyor, gökyüzü ile haşır neşir hali, görenlerin yüreklerini kanatlandırıyordu. Kumrular da kanatlanıyordu... Kümelendikleri kilisenin yüksek kulesinde çınlayan çan sesine cevaben havalanıyorlar, hemen birkaç sokak ötedeki camiye tünüyor, ezan sesini duyana kadar bekledikleri kubbe veya minaresinde cilveleşiyorlardı. Şehrin, bulutlarla sarmaş dolaş olduğu zamanlarda, meyve ağaçları ve yabani çiçeklerin renklendirdiği yamaçlarından yukarı doğru esen sam yeline kapılmak isteyen taklacı güvercinler ise kuytudaki yuvalarına dönmek yerine, esintiyle el ele verip şehrin güneşle gölgelenen dar sokaklarında gezinmeye devam ediyordu. Pişmiş yemeklerin sokaklara ulaşan kokularını da topluyordu sam yeli, taş duvarlara sürtünerek hem kendini soğutuyor hem de sokaklarda gezinen gizli sevdaları havalandırıyordu. Evlerin açık pencerelerinden içeri girdiğinde, bazen çiçek, bazen meyve, bazen de yemek kokuları yayıyor, uzun, ışıltılı ve serin geceye hazırlanan şehrin sakinlerine her halükârda derin bir oh çektiriyordu...”

Haberin Devamı

DIŞI SİZİ İÇİ BENİ YAKAR

Göğün kıskandığı şehir ‘Mardin’

Büyük bir özlemle geldiğim Mardin’de, şehre girmek için dakikalarca arabanın içinde ağır ilerleyen trafiğin açılmasını beklemek ayrı bir şok etkisi yarattı. ‘Ambulans ihtiyacı olsa’ diye düşünmek dahi istemedim içim daraldı... Şehre girdikten sonra gördüğüm manzara da pek iç açıcı olmadı. Çakma ve lalettayin restorasyon girişimlerinin sakil duruşunun farkında olmayan halk ve turistler, şehrin belirsiz, amaçsız ve hakikatten uzak sanal keşmekeşine kapılmışlardı. Bir rüyada olmaları ihtimaline karşı temkinli olduklarını gözlemledim. Bense bir karabasanı yaşıyordum. Eski halini biliyordum... Bu halini sevmemiştim, yakışmamıştı da. Gastronominin çok önemsendiği bu şehirde pişirilen yemekler de ne yazık ki bu keşmekeş içinde tatsızdı... Birbirini taklit eden restoranlarda, sadece evlerin mutfağında piştiğinde lezzetlenen ve restorana asla uymayacak Mardin yemekleri pişirilip sergilenmeye çalışılıyor, yemeklerin gerçek tadını bilenlerin yüreklerini dağlıyordu.

Haberin Devamı

İNEK ÇARŞISI (SOK UL BAKAR)

Göğün kıskandığı şehir ‘Mardin’

Cadde üzerinde dizili şov meraklısı esnafın doğallığını sorgulamak istemedim. Mardin’in tek caddesi 1. Cadde’den ayrılıp İnek Çarşısı’na girdiğimde rahatladım biraz. Mardin’in köy pazarı niteliğindeki İnek Çarşısı’nda manav, kasap, sakatat, baharat, bakkaliye ve köylüler için gerekli tüm ihtiyaçların karşılanabildiği dükkânlar ve hatta bir dönem sinema bile varmış. Kokusu dahil, her şey neredeyse yerli yerinde duruyordu. ‘Örnek Kebap’ Bülent Usta’nın kebap kokusu burnuma değdiğinde silkelendim. Acıkmıştım ancak evde kuzenimin sevgili eşi Hilal ‘Kibe (İşkembe dolma)’ pişirmişti, yememek gerekiyordu. Bülent Usta ‘beş şişten bir şey olmaz gömün’ dedi. Kuzenim Serdal’la paylaştık, tadına doyamadık tabii... Ertesi sabah kaymağa çağırmıştı yine gittik. Önce Veysi ve Selahattin ustaların Kardelen Ekmek Fırını’na uğrayıp tandır ekmeği ve düz tırnak pide aldık sonra da Bülent’in orada köylülerin sabahın köründe getirdiği, taze koyun sütünden kaynatılmış ‘Sahan Kaymağı’ üzerine gül şerbeti dökerek sıcak ekmeği bandırdık. Lezzeti söyleyemem, tarifine kelime yok çünkü... Gitmeniz gerek.

Haberin Devamı

SAKIP SABANCI KENT MÜZESİ VE 39. DYO RESİM ÖDÜLLERİ SERGİSİ

Göğün kıskandığı şehir ‘Mardin’

Gerek konumu, gerek geçmişi, gerekse atmosferi ile sanatın tüm dallarına ilham kaynağı olabilecek özelliklere sahip Mardin’in yüz akı da diyebileceğim sanatın sergilenebildiği bir mekâna sahip olması gurur verici. ‘Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’ sanatla ilgilenenler için büyük şans diyebilirim. Yaşar Holding ile Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı başkanı sevgili ‘Feyhan Yaşar’ın bu yıl 39. kez düzenlenen ‘DYO Resim Ödülleri Sergisi’ni Sakıp Sabancı Müzesi’nin sevgili Müdürü Dr. Nazan Ölçer’in değerli katkılarıyla Mardin’e, ‘Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’ne getirmesi biz Mardinliler için de ayrıca büyük şans. Altısı ödüllü toplam 85 eserin sergilenmeye değer görüldüğü ‘DYO Resim Ödülleri Sergisi’ eylül ayına kadar Mardin’de olacak, yolunuz düşerse gezmenizi tavsiye ederim.

Yazarın Tüm Yazıları