Bayram gezmeleri

Trafik keşmekeşinden, şehrin gürültüsünden 3 dakikada kurtulmak.
Bir anda dünya değişirken, doğal olarak siz de değişiyorsunuz. Size şehri anımsatan arabanızı kapının önüne bırakıp, yeni dünyanıza ya bisikletinizle ya da spor ayakkabılarınızla giriyorsunuz. Sonrası, size kalmış...
İster aheste yürüyün, ister tempolu, ister oltanızı sallayın, ister ağaçların gölgesine yayılın veya göl kıyısında oynaşan ördeklerle muhabbete dalın. Tatlı bir yorgunlukla acıktığınızı hissettiğinizde 11 km’lik göl çevresini tüketmek üzere olduğunuzun da sinyalini aldınız.
Birden, oksijene karışmış tereyağı kokusu gelir burnunuza. “Hayırdır inşallah, bayram değil seyran değil bu tereyağı nereden çıktı?” sorusu, bayram günlerinde olduğunuzu anımsatıyor ve burnunuzun götürdüğü yere giderek, kapısı açık mutfağı dikizliyorsunuz.

Elindeki tavayı çevirince içindekileri hoplatan adam, “Göl karidesi” deyip, aklınızdaki sorunun cevabını veriyor. “İyi de, gölde karides olur mu?” diyorsunuz. “Güveçte olur, göl kenarında yenir” derken gülümsetiyor. “Otur getiriyorum” direktifine itiraz etmeden, göl kenarına yerleşiyorsunuz. Önce kokusu, sonra tereyağında karides geliyor, “Ne güzel koktu” diye iç çekince “Yemekle beraber kendimde pişiyorum” diyor, gülme tutuyor. Keyifleniyorsunuz, “Sahilde miyim?” hayallerine dalıyorsunuz. “Eymir gölü, Çobanoğlu Kır Lokantası” diyor Yüksel şef. “Olsun! Değme keyfime!”

ESKİLER ALIYORUM, ALIP YILDIZ YAPIYORUM

Şükran Kesgin, dantel dantel işlediği eskici dükkânında yaptığı işi anlatırken aklıma geldi Orhan Veli’nin bu dizesi. “Eskiler alırım, eskiler satarım, yemek de yaparım” diye başlamıştı söze, aldıklarını yıldızlaştırdığını dükkânı incelediğimde fark ettim. Oturduğunuz sandalye de satılık, gözleme servisi yaptığı tabak, çanak da. Yıldızlaştırdığı nefis Reyhan şerbetini içtiğiniz bardağı beğendiyseniz; satın almak için pazarlık yapabilirsiniz ama yanında ikram ettiği kendine has dantel kurabiyelerin lezzetini sorgulayamazsınız. Şeker ve pul biberin, çörek otuyla oluşturduğu armoninin verdiği haz, eskilerin içinde eskilere yolculuk yaptırır cinsten. Bayramda Ankara Kalesi’ne gittiğinizde Can Sokak’la, Aslanhane Sokak’ın köşesindeki ‘Eskici Dantel’ de mutlaka soluklanın. Yıldız olacaksınız!

UNUTULAN YEMEKLER

MİNNETTAR BOLULU HAŞLAMACI

Lokantanın ismi tam olarak bu. Kime minnet ettiklerini sordum, eski ortakları Bolulu Akın Lokantası’na olduğunu söyledi Uğur Hamdi. İncik haşlaması değişmemiş, kıvam ve lezzet aynı. Aynı tezgâh, farklı isimle devam ederken, yemekler yine sobalı kuzinede pişiyor. İlaveten döner tattırdı, “Kızma ama haşlamandan güzel” dedim. “Bizde her şey birbirinden güzel” dedi. Malum! Bayramda Hacı Bayram’ı ziyaret etmeli, gitmişken önce Augustus Tapınağı’na sonra da Minnettar Bolulu Haşlamacı’ya bir göz atmalı.

HAYDİ! BATIKENT’E ‘TAT’ ALMAYA

Bayram gezmelerini Batıkent’te sonlayalım. Nasılsa yollar boş, isterseniz metroyla da gidebilirsiniz çünkü aradığımız ‘Tat’, Batıkent merkez metro durağına çok yakın. Gördüğünüz ilk kuyruğa girin ve bekleyin. Bu arada, beklediğiniz yerden “Hangilerinden yesem” diye vitrini kesebilirsiniz. Vişneli, fıstıklı ve damla sakızlı yedim ve bayıldım. Dondurmanın yanına ‘ekler’ ikram ederek ayılttılar.