Ah gençlik

“En üzüldüğüm şey, gençlerin en güzel vakitlerini aptalca dertlerle geçirmekten yaşamaya fırsat bulamamalarıdır…”(Goethe)

Haberin Devamı

İnsanın ömr-ü hayatında en verimli olduğu yıllar değil midir gençlik yılları? En verimli, en yaratıcı ve en üretken olduğu kadar, hataların da en çok yapıldığı yıllardır aynı zamanda. Bir yandan yaptığı hataları gördükçe büyüdüğünü fark etmeli, bedenini ve ruhunu geleceğe hazırlamak için tedbirler almalı. Diğer yandan hayatın olağan akışına ayak uydurmalı, gençlik ateşini diri tutmalı ve bunun için de sürekli içindeki kıvılcımı harlamalıdır. Geçim sıkıntısı, gelecek endişesi, işsizlik, iş bulamama kâbusu, fırsat eşitsizliği ve daha nice aptalca dertle mücadele ederken yukarıda bahsettiğim beden ile ruhun geleceğe hazırlanması veya gençliğine doyması sizce mümkün müdür? Yaratıcılığını kullandıkça üretkenliği artan gençliğin; cebelleştiği dertler sayesinde bu özelliklerini kullanamayıp düştüğü çaresizliğin sebebi akıllarının bir karış havada oluşu mu? Yoksa biz yetişkinlerin onlara yeterince hazırlayamadığımız geleceklerini kondurduğumuz temelsiz, basit, geçici ve kullan at düzen mi? Asıl sorun bizdeyken; kabahatle birlikte sosyal medyaya yüklenen mutlu hayat görüntülerinin kamera arkasında, aslında mutsuz ve umuttan yoksun gençliğin birbirlerine attığı “Trip”lerin (Trip atmak:Tepkili olsa da, her şey normalmiş gibi davranmak)” müsebbibi de biz değil miyiz acaba? Ülkenin kurucusu bu ülkeyi önce gençlere sonra da çocuklara emanet etmedi mi? Bizim “Trip”ler neye? Öyleyse yetişkinler kenara, gençler sahaya! 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun.

Ah gençlik

BİR ANKARA KLASİĞİ ARA SICAK

Haberin Devamı

Ankara’nın klasikleşmiş mekânlarından Kavaklıdere Çevre Sokak’taki “Ara Sıcak” lokantasının dingin havasını seviyorum. Bulunduğu sokağın sükûnetini özümseyen konumu sayesinde yediğiniz her şeyin lezzeti de katlanıyor. Hem Ankara’yı, hem Ankara’nın balık sevdasını bir arada hissedebildiğiniz birkaç lokantadan olması sebebiyle sık gittiğim “Ara Sıcak”, her seferinde mest ediyor. Ankara’da gençliğimi birlikte geçirdiğim arkadaşlarım Levent (Kunta), Hikmet (Armut) ve Mehmet Ali (Memcik) ile karşılaşmam, araya zaman girse de dost sıcaklığının lezzetini de anımsattı “Ara Sıcak”. Yediğimiz leziz mezeler yanında bol soğanlı çoban salata, dil sarma ve ızgara da “cozzlamış” deniz levreği, nostaljik sohbetimize eşlik etmekle kalmadılar unuttuğumuz Ankara ağız tadını da canlandırdılar. Eski nesil genç kalanlardan Savaş Ülgü ile yeni nesil gençliğinden Kaan Tarakçı’nın “Ara Sıcak”ta birlikte harmanladıkları “Ankara Havası” nefis hazlar veriyor, solumanızı tavsiye ederim.

Ah gençlik

ANKARA’NIN EN İYİ KUMRUSU

Haberin Devamı

İzmir, Çeşme’ye has ‘Kumru’yu yemeyen ve de bayılmayan pek kimse yok gibi. Kumru’nun da mucidi Çeşme’deki “Kumrucu Hüseyin”de yediğim nefis kumruyu andıran lezzetlisine Ankara’da rastlamamış, çok da üzerinde durmamıştım. Yakın zamanda bir arkadaşımın uyarısıyla aslında pişirdiği Kilis yemekleri ile tanıdığım Yıldız mahallesi, Tiflis Caddesi’ndeki “Yorgun Kafe”nin Kumru’yu şahane yaptığını duyunca haliyle şaşırdım. Yorgun Kafe’nin genç şefi Tuğçe’nin; Nohut mayasıyla pişirilen kumruya benzer ekmeği, yerel üretici “Vedat Yanturalı”nın meşhur sucukları, İzmir’in Kiraz ilçesine bağlı İğdeli köyü kooperatifinde üretilen “Sayas peyniri, ızgaralık kaşar peyniri” ve özel salçası ile hazırladığı kumru bugünkü popüler deyimle “Yıkılıyor” yani aslını aratmayacak türden şahane. Kumruyu yazlık yerde yenmesinden kaynaklanan bir ruh haliyle mi sevdik yoksa gerçekten çok mu leziz? Bunu “Yorgun Kafe”de sevgili Tuğçe’nin elinden yedikten sonra siz karar verin.

Ah gençlik

ANKARA DÖNERİ

Ankara denince akla ilk gelen yiyeceklerin başında geliyor “Ankara Döneri”. Çok fazla duyduğum soru da haliyle iyisinin nerede yenebileceği ile ilgili oluyor. Çok fazla seçenek yok aslında, halis muhlis “Ankara Döneri”ni yapan birkaç esnaf lokantası sayabiliyorum. Bunlardan birisi de kırk yılı aşan süredir Arnavut Nihat ve kardeşlerinin birlikte işlettikleri Hoşdere Caddesi’nin başındaki “Çankaya lokantası”. Liseden arkadaşım sevgili Alp’le hem nostalji hem de ağız tadı için gittik geçenlerde, ikimiz de özlemişiz, sulu yemeklere de, dönere de gömüldük.

KİTAP ARIYORUM

Geleneksel yemeklerimizi derlemek yeniden canlandırmak ve yeni nesille tanıştırmak için kaynaklara ulaşmaya çabalıyorum. Aylardır şehrimiz Ankara’ya has yemeklerin anlatıldığı bir kitap, kitaplar veya herhangi bir yayın arıyorum. Ne yazık ki rastlayamadım. Gözümden kaçırmış olabileceğim iyimserliği taşıyorum. Ankara yemeklerini anlatan bir kitap ya da yayınlarla ilgili bir ipucu veya bilgiye sahipseniz, yukarıdaki mail ve sosyal medya hesaplarıma yazarsanız çok mutlu olacağım.

Yazarın Tüm Yazıları