Hürriyet’in II. Ayşe’sinden Ertuğrul Özkök’e…

Ertuğrul Bey, geçtiğimiz günlerde “Ben o kadar 40’lı, 50’li yaşlardaki kadınların çekiciliğini yazıyorum... Hepiniz 40’lı yaşlara geldiniz, köşeniz var, Allah için siz de Monica Belluci gibi olup, belli yaşlara gelen erkeklerin de cazip olabileceğini bir yazın yahu!” diyerek; Ayşe, Gülse, Gila ve Melis’e seslenmiş.

Haberin Devamı

Neden Hürriyet yazarlarıyla sınırlı kalmış çözemedim bu arada.


İsmim Ayşe, 40’lı yaşlardayım, mütevazı bir köşem de var ama kendisi daha önce beni “Hürriyet’in ikinci Ayşe’si” ilan ettiği için I. Ayşe’yi yani Ayşe Armanı mı, yoksa II. Ayşe olarak beni mi kast etti, bilemedim. Ama olsun sazanlık yapıp üstüme aldım ve bir yazı hazırladım. Ne de olsa benim için hatırı büyüktür kendisinin.


Baştan uyarayım biraz uzun bir yazı oldu, Monica’da kimmiş Ayşe varken dedim Allah ne verdiyse yazdım.


Her konuda mütevazı olabilirim ama gözlem konusunda iddialıyımdır. Erkek kadın ilişkilerinde de gözlem tecrübelerim iyidir. Yaşayarak değil gözlemleyerek tecrübe sahibi olmamı sağlıklı bulmayabilirsiniz ama inanın çok daha objektifim.


Erkeklerin her yaş grubunu ve türünü ayırt etmeksizin gözlemlerim. Mesela kedimiz Bulut’tan çok şey öğrendim. Bulut yakışıklı sayılacak bir kedidir. Evimizdeki tüm genç kadınların kendisine hitap tarzı “Aşkım!”dır.

Haberin Devamı


Abartmıyorum, popstar muamelesi yaparız kendisine. O da sevmek ve öpmek için kucağımıza her aldığımızda patisiyle ağzımızı kapatır, kafasını yana çevirir ve adeta “Bıktım sizin bu sevginizden!” edasıyla ters ters bakıp popstar kaprisiyle karşılık verir.


Asla onu koyduğumuz yerde yatmaz; iki adım öteye gider, bir adım beriye gelir ama kendi istediği yerde ikamet eder. Bizi muhatap aldığı zaman ise acıktığı zamandır, o da yemeğini kendi istediği yere taşır ve orada yer.


Sosyal medyada sahibine sevgi gösteren kedi videolarını izlettirip “Elalemin kedilerine bak, bir de sana…” demişliğimiz çok olmuştur ama anlamsız ifadelerle yüzümüze bakmaktan öte bir ilerleme yok kendisinde.


Sevgiyi ve aşkı evinin dışında arayan Bulut bahçeye her çıktığında sokak kedilerinden dayak yer. Sanırım bizimkisi biraz hanım evladı kaldığı için de kıskanılıyor, “Hayat sana güzel” durumu var gibi. Neyse, bizimki dayak yer kapıya kadar sıkıştırırlar, bunu içeriye alırız. Ama kapıdan girer girmez bize aslan kesilir kediefendimiz.


Bize bu muameleyi layık gören, sevgimizi patisinin tersiyle iten Bulut’un tek ciddiye aldığı insan ise annemdir evde. Annem ne ona yemek verir ne de iki güzel kelam eder ama ne zaman ona bir şeyler söylese cevap verir ve ne derse yapar.

Haberin Devamı


Annemin “Bu kediyi çok şımartıyorsunuz.” uyarılarını dikkate almamakla hata yaptığımızın farkındayım.


Düşünüyorum da Bulut’u bizim gözümüzde cazip kılan şey sanırım yüz vermemesi. Gözüne girebilmek için bireysel olarak yaptığımız tüm jestlere aynı tepkisizlikle karşılık veriyor. Ve biz daha çok göze girebilmek için yarışıyoruz; zeki hayvan, işi çözmüş.


Ertuğrul Bey’in sorusuna gelince; Her kadının ve her erkeğin cazibe anlayışı farklıdır elbette ama gerek dünyada gerek ülkemizde ortak özellik gösteren durumlar söz konusudur.


Bazı kadınlar için, kalın bir cüzdan, bazıları için şöhret, bazıları için yakışıklılık, bazıları için sadakat sahibi erkek caziptir, bazıları için entelektüel, bazıları için ise ruha dokunan erkek caziptir. Örnekleri çoğaltabiliriz elbette. Tabii bu özelliklerin hepsinin bir erkekte toplanması onu ultra cazip yapabilir ama bu erkeklerin “Güzel, bakımlı, iyi aşçı, iyi anne, iyi kazanan, sadık ve hiç şikâyet etmeyen kadın” istemesi gibi bir durumdur. Yani gerçekle yakından uzaktan ilgisi yoktur.

Haberin Devamı


Bir kadın olarak, hayatı kolay yaşamak isteyen kadınları veya erkekleri ne eleştiririm ne de yargılarım. Herkesin hayatı ve sorumluluğu kendine aittir.


Erkeği veya kadını benim gözümde cazip kılan tek şey, istediği hayatın bedelini göze alabilecek cesarette olmayı başarabilen kadın ve erkeklerdir.


Anlatmak istediklerime bir örnek vermek istiyorum;


63 yaşındaki Ali Ağaoğlu’nun, kendisinden 39 yaş küçük sevgilisi Duygu Su Gürpınar’ın ilişkisini eleştirenlere karşı sosyal medya hesabından paylaştığı sitem dolu sözler çok ses getirmişti hatırlarsanız.


Duygu Su, şöyle seslenmişti “…O ağır antrenmanlarda yoktunuz (kendisi balerin), canım yanarken yoktunuz. 11 saat sadece dönüş provası yaparken yoktunuz. 39 kilo olmak için pamuk yediğimde yoktunuz. Elektrik faturamı düşünürken de yoktunuz. Sakatlandığımda, düştüğümde, ağladığımda da yoktunuz."

Haberin Devamı


Bu sözler üzerine çok düşündüm. Duygu Su’nun yaşadıklarını, kendi yaşadıklarımı, arkadaşlarımın yaşadığı zorlukları vs.


Duygu Su’yu anlamak ve hak vermek için bütün şartlarımı zorladım.


Duygu Su, iyi bir balerin olmak için yani hayalleri için mücadele vermiş bunu anladım ki dünyada hayal ettiği şeyleri yapmak isteyen ve bunun için ter dökmeyen tek insan evladı yoktur. Faturalarını ödemekte zorlanmış, bunu da anladım, yaşamadığım şeyler değil.


Kendisinden 39 yaş büyük bir erkekle birlikteliğini de anlardım. Ama ilişkisini savunmak için bunları kullanmasını ne anlayabilirim ne anlamlandırabilirim.


Duygu Su’nun savunması, kendisini benim gözümde seven bir kadın yapmadığı gibi ilişkisine sahip çıkma tarzıyla da Ali Bey’i  zor durumda kalmış bir genç kızdan faydalanan bir erkek olarak görmeme neden oldu.

Haberin Devamı


Cazibe dediğimiz karmaşık bir şey Ertuğrul Bey. Bir erkeğin hayatına  girmiş olan kadınlar, daha sonrasında girecek olanlar için cazibe belirleyici olabiliyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları