Örümcek ve ben...

Evde mutfaktayım. Benim için mutfak, her an her şeyi yapabilirim demek.

Haberin Devamı


Yemek yapıyorum bir dolu, aklıma estikçe soslar katıyorum. Müziği de orada dinliyorum, yazılarımı da mutfakta yazıyorum.
Herkesin kendini mutlu hissettiği bir yer vardır evde, öyle değil mi?
Benimki mutfak işte.
Geçen gün yine mutfaktayım, oturuyorum.
Bir anda yanımdan bir şey geçiyor, irkiliyorum.
Kocaman, siyah bir şey.
Bir kez daha hareket ediyor, gözümün ucuyla bakıyorum korkarak. Kolumu çekiyorum hemen, yere düştüm düşeceğim.
Amanın o da ne? Kocaman bir örümcek!
Fobim var benim böceklere.
Beni bu mutfağa kapatın, beş tane hırçın kurt köpeği, üç tane doberman salın, inanın o kadar korkmam.
Bir an yüz yüze göz göze geliyoruz, beni dikkatle izliyor sanki.
Ya da ben yüz yüze geldiğimizi sanıyorum, kafası k..ı belli değil ki!
Böyle düşünmeme sebep şu, beni fark ettiği andan itibaren hiç kımıldamaması.
Ben böcek möcek öldüremem bir de, hele örümcek öldürmek çok günah derler.
Hele şu günlerde tam Nirvana’ya ulaşırken... Metin Hara, Yuri, Aylin ve Özlem’le çalışırken...
Al eline bir peçete at camdan aşağı... Bu aklımdan geçmiyor değil ama atarsam yine ölecek değil mi?
Bunları geçiriyorum aklımdan. “Hem sende o cesaret ne arar Ayşe” diyorum kendime, “maazallah üzerine falan atlar!”
O atlasa üstüme var ya... Ben kekeme olurum kekeme, valla billa.
Hemen aklıma geldi babamdan kalma odamda sakladığım büyüteç.
Onu almaya giderken örümceğe “Beni burada bekle, sakın kımıldama bir yere!” diye söylendim.
Büyüteci arayıp on dakika sonra geri geldiğimde örümcek bıraktığım yerdeydi.
Bir an düşündüm, o da benden korkuyordur, hatta belki de benim ondan korktuğumdan daha fazla...
Acaba hareket edemiyor olmasının sebebi, bacaklarından birkaç tanesine bir şey olması mı?
Aldım büyüteci elime, baktım baktım “evet” dedim, “ya bunun birkaç bacağı kopmuş!”
Nasıl karar verdim buna bilmiyorum. Kaç bacağı var normalde biliyor muyum?
Abartmıyorum, benim örümcek tarantuladan hallice bir şeydi.
Anında elimden attım büyüteci, bana iyice dev gözüktü diye.
Diktim gözümü ona bakıyorum.
Böyle bir 15 dakika geçti.
O sırada ben düşünmeye başladım, yahu bu küçücük hayvanın bile bir kalbi var ve atmakta.
Belki kendisi bir örümcek ailesinin babası veya annesi...
Eğer sakatlandıysa muhtemelen ailesine yemek bulurken olmuştur.
Bizim eve gelene kadar kaç duvardan geçmiştir, ne türlü pervazlardan, ne cam boşluklarından...
Sonra ne yaptım biliyor musunuz?
Bulduğum bir pet şişenin kapağına su koydum, örümcek ne yer bilmediğimden biraz da ekmek kırıntısı.
Hâlâ kıpırdamıyordu.
Konuştum biraz onunla. Her canlıyla, çiçeklerle bile konuşmaz mıyız ya?
En son üstüme mutfak önlüğü giydim, elime de bulaşık eldivenlerini.
Karar verdim onu kürdanla dürtmeye.
O benden daha çok korkuyor sandım.
Bir iki ufak dürtme sonucunda hiç hareket etmedi...
Kaskatı kesilmişti.
Ben başladım mı bağrınmaya “örümceğim öldü!” diye...
Çok üzüldüm valla...
Biraz evvel hareket ederken ondan korkmuştum.
Yolu nereyeydi bilmiyorum, o akşamüstü için ne planları vardı?
Eldivenleri çıkarıp onu elime aldım, böyle bir şey ilk kez oluyor.
Sonra da gömdüm onu toprağa...
“Sağ ol örümcek” dedim, “biz korkacaklarımızdan korkmuyoruz ama sen gibilerden korkuyoruz!”
Bütün örümceklere selam ola...
Ayşe’nin notu:
Bu yazımı okurken Youtube’dan İtchy Bitchyspider’ı dileyin.
Benim daha önceden de “Karınca ve Ben” diye yazım var, hep bu böcekler beni buluyorlar...

Yazarın Tüm Yazıları