İki kadın...

 Eski kocam evli olduğumuz dönemde bana şöyle dedi: “Ayşe kaç kadınla yaşıyorum bir bilsen!”

Haberin Devamı


“Ay” dedim, “Ya iş hayatı... Çok kadın var değil mi? İdare et. Kadınlar kolay olmaz senin işinde...”
Bir baktı bana anlamlı anlamlı, “Yahu senden bahsediyorum senden!” dedi.
Devam etti: “İçinde kaç kadın yaşıyor senin?”
“Bildiğim kadarıyla bir kadın yaşıyor” diye cevap verdim, “Ha arada bir çocuk da yaşıyor içimde” dedim.
“Bak bana” dedi, “Beni dinle. Senin içinde en az üç kadın yaşıyor ve ben eve geldiğimde acaba hangisi açacak kapıyı diye tırsıyorum!”
“Sadede gel” dedim...
Geldi!
Üç kadından biri çokça sevecen, her şeyi alttan alan, iyimser, neredeyse melek gibi biriymiş.
İkincisi ise cazgır bir tipmiş, vara yoğa içerliyormuş, boş yere kavgalar çıkarıyormuş.
Ben üçüncü kadını merak ettim, “Eee o nasıl bir kadın?” dedim.
“Üçüncüsü bir deli, hem sevecen hem öfkeli” dedi.
Yıllar geçti bu konuşmanın üstünden...
Geçen gün baktım kendime, “Şimdi kaç kadın var içimde” diye düşündüm uzunca.
Benim gördüğüm ilk kadın sevgi dolu, özverili, sürekli merak eden, kızı için endişelenip dua eden anne kadın.
İkinci kadın hayatla sürekli mücadele eden, tırnaklarını geçire geçire zorlukları aşan, bazen kedi bazen de kaplan kesilen mücadeleci kadın...
Benim en sevdiğim üçüncü kadın yardımsever olanı, yani Yetiş Ayşe... Hiç tanımadığı biri için ağlayan, onun derdine derman olmak için çırpınan, bir bebeğin doyduğunu bildiğinde zıplayarak sevinen gönlü geniş kadın.
Dördüncü kadın ise dost olanı. Gel dendiğinde koşan, dert dinleyen, beraber ağlayıp beraber gülen, canı gibi sevdiklerinin canını acıtanın ciğerini söken, birden küsen birden barışan kadın...
Evet bunların hepsini içimde taşıyorum ben. Ve her biri de benim için çok özel kadınlar.
Beni ben yapan kadınlar.
Zaman zaman birbirleriyle kavgalar etseler de gül gibi geçiniyoruz çok şükür.
Şimdi düşünüyorum da acaba eski kocam tek bir kadın görseydi bende, sıkılmaz mıydı o zaman o kadından?
Peki ya siz?
İçinizde kaç kadın var biliyor musunuz?

Haberin Devamı

Kendime baktıkça ağlayasım geliyor!

Ne çektim şu kaşlarımdan bir bilseniz...
Çocukluğumdan beri kalkıktılar zaten, yıllar içinde mimiklerimle iyice yukarı kalkmışlar.
Bir şey söylüyorum birine en sevecen halimle, karşımdaki bana diyor ki “Niye bu kadar sinirlisin?”.
“Valla değilim” diyorum, valla da değilim... Ama kendime aynada baktığımda anlıyorum, adam dövecekmiş gibi gibi duruyorum!
Kaşlarımı kalınlaştırdım işin ehline, Serpil Erenkuş’a.
Biraz yumuşar gibi oldum ama Serpil dedi ki “Ayşeciğim acaba gitsen ters botoks yaptırıversen”
Sözünü dinledim hemen Alp Mamak’a gittim. Ters botoks neyse ondan yaptı bana.
“Alemsin Ayşe” dedi, “Millet kaşlarını kaldırtmak için yapıyor bunu, sen indirtmek için istiyorsun!”
Ve aradan 10 gün geçti. Bir sabah suratımı yıkarken kendime acıdım ya, aynadaki Ayşe’yi sevesim geldi. Öyle mağdur, öyle çaresiz, acınılacak gibi gördüm kendimi.
“Ay üzülme canım” diyesim geldi, ay ağlamaklı bakıyordu gözlerim.
Neyse bayağı bir yumuşak bakmaya başladım. Kızsam bile kimseler farkına varmıyor.
İyi oldu galiba, herkes daha sevecen yaklaşıyor bana...

Yazarın Tüm Yazıları