Küfürler, kıyametler, vurmalar, kırmalar, saldırganlıklar, silahlar falan...
*
Ralli bu ya ralli!
Rallideki hangi anlaşmazlık, böylesine kontrolsüz bir öfkeye yol açabilir ki?
Rallideki hangi ihtilaf, böylesine bir sokak çocuğu kavgasını tetikleyebilir ki?
İddiaya göre:
Orhan Pamuk, romanında Atatürk’le alay ediyor!
*
İnceleme ve araştırmalarımın sonuçlarını aktarıyorum:
*
“Veba Geceleri” romanında bir “Kolağası Kâmil” var.
İki gündür...
Kumpas lafları dolaşıma sokulmaya başlandı.
*
Söylenenlere göre...
- Aslında bildiri, gece yarısı yayınlanmayacakmış.
- Bazı eller devreye girmiş, bildiri gece yarısı yayınlanmış.
- Bazı amiraller, bildirinin son halini görememişler.
- Bildiri, amirallerden kaçırılarak yayınlanmış.
İşte bu ahval ve şerait altında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı aradım.
İlk sorum şu oldu:
“Bu gidiş nereye Sayın Bakan?”
Bakan Koca’nın ilk sözleri şu oldu:
*
“Vaka sayılarında ciddi artış var. Bunda mutasyon tabii ki etkili ama sadece mutasyonla açıklayamayız. Önlemleri gevşettik maalesef.”
*
Herkesin hakkına hukukuna saygı göstermek için çabalıyoruz. Sorumluluğu bulunmayan kişileri sorumluymuş gibi göstermekten kaçınmaya çalışıyoruz. Yargı kararı ortaya çıkmadan yargısal hükümlerde bulunmaktan uzak duruyoruz.
*
Titizleniyoruz bu konularda. Gayret ediyoruz.
*
Ama yayıncılıkta bazen yol kazaları da oluyor, olabiliyor.
*
Geçen gün sadece ve sadece Hürriyet’in internet sitesinde bir haber çıktı. Çok kısa bir süre yayında kaldı bu haber.
Bildirici amirallerin yakınlarını da konu eden bir haberdi bu.
- CEVAP: Bizim kısa tarihimiz, “Yüce Türk Milletine” diye başlayan darbe bildirileriyle dopdoludur. Bu yüzden “Yüce Türk Milletine” diye başlayan bir bildiri gördük mü işkilleniyoruz. Hele bildirinin altında “Amiral” imzası görünce daha da işkilleniyoruz. Hele bildiri, gece yarısı gelince... Büsbütün işkilleniyoruz. Şimdi ben soruyorum: İşkillenmeyelim de ne yapalım?
*
- SORU: Bildiri yayınlamak suç mu?
- CEVAP: Elbette suç değil. Geçen hafta emekli büyükelçiler, benzer içerikte bir bildiri yayınladılar. Kim çıkıp “Bunlar darbeci” dedi? Bu arada eski milletvekilleri de yine benzer içerikte bir bildiri yayınladılar. “Darbe” diyen çıktı mı? Demek ki burada başka bir şey var.
*
- SORU: Burada ne var? Emekli amiral, görüş açıklayamaz mı?
- CEVAP: Tabii ki açıklar. Açıklıyorlar da zaten. Televizyonlara çıkıyorlar. Kişisel yaklaşımlarını ortaya koyuyorlar. Sosyal medyada yazıp çiziyorlar. Kimse de onlara bir şey demiyor. Ama siz “Aramıza hiçbir alt rütbeli girmesin, biz amiraller olarak şöyle bir posta koyalım” derseniz, tehditkâr ifadelerle dolu bir bildiriyi gece yarısı gündeme düşürürseniz... Her demokratik ülkede “Ne oluyor yahu” diye sorulur. En azından “Bunlar, bir iklim mi yaratmak istiyor? Bu işin arkasında ne var?” denir.
*
“Yüce Türk milletine!” diye başlayan hiçbir bildiriden hoşlanmıyorum.
Çünkü bu seslenişin tınısında...
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve de 15 Temmuz var!
*
Kaldı ki...
Radyo zamanlarının üslubudur bu.
Siyah beyaz televizyonlarda kalmıştır.
*
Akşam saat 19.00 itibarıyla tüm kafe ve lokantalar kapanıyor.
*
Ramazan itibarıyla ise uygulama şöyle olacak:
*
Bütün kafe ve lokantalar kapalı.
*
Bu karar, yeniden gözden geçirilirse...
Hop, başlıyor kalbim Sinovac diye atmaya.
*
“Yeni teknolojileri denemek lazım arkadaş” diyorlar.
Hop, bu sefer kalbim BioNtech diye atmaya başlıyor.
*
Bilmem kaç bin yıllık Çin kültüründen söz ediyorlar.
Hemen Sinovac’a ısınıyorum.
Avrupa birincisiyiz.
Dünyada dördüncüyüz.
40 binleri geçmiş durumdayız.
Varyantlar kaplamış her bir yanımızı.
En çok da İngiliz varyantı.
*
Durduramıyoruz.
“Eğer muhalefetteki milliyetçi odaklar, demokrasi ittifakına ısrarla engel olmaya devam edeceklerse... Bu durumda HDP öncülüğünde üçüncü bir ittifak, demokrasi ittifakı ilan edilebilir.”
*
Ne demek bu?
Hadi biraz anlamaya çalışalım.
“Muhalefetteki milliyetçi odaklar” derken kastettiği İYİ Parti mi acaba? “Bu iş İYİ Parti’yle gitmez” mi demek istiyor Demirtaş?
*
Önerdiği yol şu: HDP öncülüğünde üçüncü bir ittifak. Ne yani? Millet ittifakı ve cumhur ittifakının dışında bir de
Ben her zaman ve her durumda...
“Suçun şahsiliği” prensibinden zerre kadar ödün vermedim.
*
Ensar olayında böyle davrandım.
Milyonlarca dayak yemeyi göze alarak...
*
CHP’de ortaya çıkan taciz ve tecavüz olaylarında...
Yine aynı prensibe göre hareket ettim.
Uyuşturucu temin ettiği için Emniyet güçleri tarafından yeniden gözaltına alındı. Yani bu kez uyuşturucuyu temin etmekle suçlanıyor.
*
Tabii ki suç şahsidir, partiye mal edilemez ama bu elemanın bir de şu durumu var:
*
Lüks ve şatafat içinde yaşadığı fotoğraflara yansıyor.
*
Kokaindi, pudraydı, şekerdi falan... Gülündü eğlenildi...
“Adını açıklamak istemeyen üst düzey bir askeri yetkili dedi ki...”
*
Saygı Öztürk’ün dünkü köşesinde gördüm ki...
O kalıp, şuna dönüşmüş:
*
“Adını açıklamayan bir yargı mensubu dedi ki...”
*
VALLA abi şöyle söyleyeyim: Sonbaharda olabilir. Olmadı, ilkbaharda... Ama bir de bakmışsın, seküler kesimin tatile gitmesini fırsat bilip Ağustos’un tam göbeğinde de yapabilirler. Bu arada seneye kalma ihtimali de var... Ama Reis sürpriz sever. Bir de bakmışsın seçim vaktinde yapılmış...
*
2- KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ
Siz bu yazıyı okurken, değişim gerçekleşmiş olabilir. Böyle bir ihtimal var... Bir bakmışsınız, bir hafta sonra olmuş. Bu da ihtimaller arasında... Bakanlıklar ikiye, üçe, dörde bölünebilir... Ama bölünmeyebilir de! Şu da var: Belki her şey aynı kalır, sıfır değişim olur.
*
3- TAM KAPANMA
Bir tam kapanma kararı gelebilir... Ama gelmeyebilir de... Belki yarı kapanmanın dozu biraz artar... Mesela: Cumartesi öğleye kadar açık, öğleden sonra kapalı gibi... Mesela: Lokantalardaki masa sayısının biraz daha azaltılması gibi... Ha şu da var: Yarı kapanmaya tam gaz devam da edilebilir.
BİR: “Yazı akademisi” diye kurs düzenlemek.
*
İKİ: “Yazarlık atölyesi” diye yazarlık öğretmek.
Kısacası...
Enver’in iddiası, milletimize “Nasıl yazar olunur” dersleri vermek.
*
Tezgâh şöyle işliyor:
“Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi görüşleri, ekonomik görüşleri, toplumsal görüşleri her siyasi parti kendisine göre yorumlar. Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan parti tarihin çöp sepetine atılır. Demokrasiyi savunuyorsak siyasi partilerin kapatılmasını bırakmalıyız.”
*
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasını okuduğumda...
İlk verdiğim tepki şu oldu:
*
Aaaa! Ne kadar da haklı!
Fakat sonra kafamda
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir.”
*
Bu tanımlamadan ne anlamamız gerekiyor?
Şu üç şeyi:
*
BİR: Bir Türkiye halkı vardır.
İKİ: Bu halk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
ÜÇ:
İslam, terör, Merkel, Erdoğan
CUMHURBAŞKANI Erdoğan çok haklı...
Teorik olarak...
İslam gibi bir barış dini ile terör gibi bir insanlık suçunun yan yana getirilmesi asla kabul edilemez.
*
Ama birader, bunun tek suçlusu ve sorumlusu Merkel mi?
Merkel, “İslam” ile “Terör” kelimelerini yan yana getirmeyince sorun çözülür mü?
*
- Allahu ekber diye saldırmıyor mu eli silahlı cani sürüleri?
- İslam diye kafa kesmiyor mu barbarlar ordusu?
- Cihat diye patlatmıyor mu kendini haşhaş çetesi?
Tertemiz İslam ile kapkaranlık terörü asıl yan yana getirilmesine eşsiz katkılar sunanlar, bu insanlıktan nasip almamış vahşiler değil mi?
*
Merkel’e “Hey dostum! İslam ve terörü yan yana getirme!” denilecek tabii.
*
Ama etkili olabilmek, önemli bir etki uyandırabilmek için.
Bunun en az bin katını...
Merkel’den önce...
Bu canilere, bu barbarlara, bu haşhaş çetesine, bu vahşilere demek zorundayız.
YUH ARTIK
YAPTIKLARI karikatürde...
Şeytanın Allah’a hayır demesinden yola çıkarak...
Hayırcıları Allah’a hayır diyenlere benzetmişler.
*
Oha! Yuh!
*
Bu karikatürü düşünen zihniyete soruyorum:
Senin Allah’ın başkanlık sistemi mi?
*
Eğer öyleyse...
“Senin taptığın sana, benim taptığım bana...”
AH KEŞKE, KEŞKE
ABD’de askeri darbe olabilirmiş.
Ay hadi inşallah!
Niye mi?
“Darbeyi haber alır almaz ‘Bizim çocuklar yaptı’ demek istiyorum da ondan...
GİZLİ HAZ
- EVETÇİ gördüğümde... “Hayırlı cumalar” diyorum.
- Hayırcı gördüğümde... “Cumanız mübarek olsun” diyorum.
Ben galiba ikisinin de ifrit olmasından gizli bir haz duyuyorum.
BRAVO MEHMET GÖRMEZ
HAVAALANLARINA koşup Müslümanlara sahip çıkan güzel Amerikalılarla ilgili olarak bir açıklama yaptı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez...
Dedi ki:
“İyilikler ve güzellikler görüyoruz. Bazı insanların kitleler halinde havaalanlarına akın etmesi son derece önemlidir. Bize umut veriyor. Bence bu umutları yükseltmek ve çoğaltmak gerekir.”
*
Teşekkürler Mehmet Görmez.
Hakkaniyetiniz için.
NİSAN SONUNA KADAR İYİYİZ
NİSAN sonuna kadar bazı ürünlerdeki vergiyi sıfırladı hükümet.
*
Yani vatandaşa “Nisan sonuna kadar iyisiniz, sonrasına karışmayız” mesajı veriliyor.
*
Ahalinin o kadar da ince düşünmeyeceğinden o kadar eminler ki!
İşte bu yüzden...
“Yahu böyle çok doğrudan olur, bari mayıs sonu falan diyelim de doğrudan referandumu hedeflediğimiz anlaşılmasın” falan demeye bile gerek duymuyorlar!
BÜTÜN bir gençliğim kültür sanat dergilerini takip etmekle geçti.
Mavera, Adam Sanat, Yedi İklim, Gösteri ve diğerleri...
*
Sonra kopuş.
*
Dün “Hürriyet Kitap Sanat”ı elime aldığımda eski bir hatırayı yâd eder gibi oldum.
*
Tıpkı eski günlerde olduğu gibi önce sayfaları çevirdim.
“Geleceğin 10 yazarı” bölümünü yavaş geçtim.
Sanat haberlerine baktım.
Sonra okunacakları belirledim.
Kısacası...
Çok mesut oldum çok.
*
Emeği geçen herkese binlerce teşekkür.
Bundan sonra cumaları iple çekmem için muhteşem bir gerekçem var.
- BİZİM İrfan Değirmenci’nin attığı tweet’i gördüm. “Tek sultanımız var, o da Türkan Sultan” diyordu. Hoştu.
*
- Aklıma nedensizce geliverdi... “Tek paşamız var, Zeki Müren Paşamız” dedim. İstemsizce gülümsedim.
*
- Sosyal medyada mizah zekâsı çok gelişmiş bir arkadaş ise “Evde suada yapımı” diye bir video hazırlayıp Nilhan Sultan’a yollamış. Kahkahayla izledim.
*
- Başka bir hınzır Twitter kullanıcı ise... “Kendisini Osmanlı torunu olarak tanıtıp sizden ada, yarımada, saray ya da kontör isteyenlere itibar etmeyiniz” şeklinde bir tweet atmış. Koptum resmen.
*
Nilhan Sultan!
Sayende epey güldük.
Hay sen çok yaşa e mi?
NİLHAN SULTAN’LA ALACAK VERECEK HESABI
DEDESİNDEN kalma alacaklarını istiyor Abdülhamid’in torunu Nilhan Hanımefendi...
*
Verelim alacaklarını...
Hepsini verelim.
*
Hemen ardından da düyun-i umumi falan diyerek...
Osmanlı’nın son devrindeki tüm borçlarının faturasını burnuna dayayıp kendisinden tahsil etmeye kalkalım.
*
Şundan eminim:
Zararlı çıkacağını anladığı anda...
Bütün taleplerinden vazgeçip arkasına bakmadan kaçacaktır.