Yeşil altınla yıkanmaktan daha keyifli bir banyo olabilir mi?

PORTRE

Haberin Devamı

YAKLAŞIK iki hafta önce sosyal medya hesabıma bir mesaj geldi.
Özetle, ‘dünyada ilk ve tek’ olduğu vurgusuyla, Akçay Edremit’te üretilen bir zeytinyağlı kedi - köpek şampuanı hakkında bilgi içeriyordu.
Koleksiyoner derecesinde bir zeytinyağı tutkunu...
Ve ‘Daisy’ adında shih - tzu bir dişi köpek sahibi hayvansever olarak hemen dikkatimi çekti doğal olarak.
Hele hele internet sitesindeki...
“Siz hiç ailenize günde 18 saatinizi adadınız mı? Biz köpeklerimizle bir aileyiz. Ve onların ihtiyaçları için günde 18 saat çalışıyor olmayı çok bulmuyoruz. Eğer köpek sahibi iseniz ne demek istediğimizi çok iyi anlamışsınızdır” mesajını da görünce hemen minik bir araştırma yaptım.
Karşıma, köpeklere aşık iki insanın, Haziran 2013’te Kazdağları’nda tanışıp kurdukları bir ortaklığın öyküsü çıktı.

Haberin Devamı

Yeşil altınla yıkanmaktan daha keyifli bir banyo olabilir mi

 

ARKEOLOJİDEN VETERİNERLİĞE

Hikayenin iki kahramanından biri Figen Wiedemann...
1972 Almanya doğumlu. Türkiye’ye ilk gelişi 1984.
İstanbul Üniversitesi Klasik Filoloji ve Arkeoloji mezunu.
Aslında mesleğini severek yapmasına rağmen hayvan sevgisi çok daha ağır basmaya başlayınca...
Çocukluk hayalinin peşinden gitmeye karar vererek doktora tezinin ortasında üniversiteyi bırakarak veterinerlik okumak üzere München Ludwig Maximilian Üniversitesi’ne geçiş yapmış.
Almanya’da homoepatiye ilgi duyup alternatif tıp dalında da eğitim almış.
Eskiden yüzey araştırmasına çıktığında bölgenin flora faunasına ilgi duyarak özellikle köylülerden yerel bitkilerin kullanımı hakkında bilgi toplarken...
Şimdi, hiç görmediği ülkelerin bile bitkilerini tanıyıp onları hayvan sağlığında nasıl kullanabileceğini öğrenmiş.
Türkiye’ye kesin dönüşü 2013 yazında olmuş.
Aslında Berlin Üniversitesi’nin İstanbul’daki bir projesine dahil olduğu için gelmiş. Ancak proje iptal edilince nedense dönmek istememiş.
Önceleri kafasında Türkiye’de bir iş kurma fikri yokmuş.
Ama sokaktaki canların hastalıklarına, açlıklarına, bitmek bilmeyen kene, pire sorunlara, onların sessiz haykırışlarına kayıtsız kalamadığı için Türkiye’de kalıp onlar adına bir şeyler yapmaya karar vermiş.
Ancak bunu da insanların maddi desteğini bağış ya da yardım olarak almadan başarmak istemiş.
İşte tam bu sırada kısa bir tatil için geldiği ve aşık olup yerleşmeye karar verdiği Akçay’da yolu Taner Çakırbey’le kesişmiş.
Malum, Akçay küçücük bir yer. Burada herkes bir vesile ile mutlaka bir araya gelir, tanışır.
İşte onların ortaklığa uzanan arkadaşlıkları da böyle başlamış.
Figen Hanım’ın sokaktaki hayvanlara kaynak yaratma çabalarına en iyi çözüm fikri Taner Bey’den gelmiş:
Evcil hayvan sahiplerine doğal ürünler sunarak gelecek gelirden sokak köpeklerine imkan yaratmak...

Haberin Devamı

Yeşil altınla yıkanmaktan daha keyifli bir banyo olabilir mi

 

ADI İÇİN MİTOLOJİDEN ESİNLENDİLER

Taner Çakırbey, 1979 Edremit doğumlu. Turizm ve eğlence sektörlerinde çalışmış.
Sonra rahmetli babası Hayati Çakırbey’i örnek alarak onun yolunda ilerlemek adına ticarete atılmış.
Ama bir taraftan da hayvan sevgisi hep ağır basmış.
Figen Wiedemann’la kafa kafaya verip, “Patili dostlarımız için faydalı neler yapabiliriz?” düşüncesiyle günlerce çalışmalar yaptıktan sonra ellerinin altındakien sağ doğal ‘zeytinyağı’nı değerlendirme fikri oluşmuş.
Kısacası, antiseptik ve antiparaziter özelliği antik çağlardan beri bilinen ve çeşitli rahatsızlıklarda (özellikle dermatolojide) kullanılan zeytinyağından şampuan geliştirme fikri işte böyle doğmuş.
Firma adı olarak Edremit’in antik çağdaki isimlerinden biri olan ‘Adramys’in başına ‘Naturalis’i ekleyerek ‘Naturalis Adramys’i seçmişler.
(Tabii bu tercihte Figen Hanım’ın arkeoloji geçmişi de etkili olmuş!)
İlk ürünlerine de sokak hayvanlarına hem maddi kaynak sağlamak, hem de deri hastalıklarını iyileştirme çabalarından dolayı ‘Perfect Wash’ ismini koymuşlar.

 

Haberin Devamı

KURABİYELERİN TADINA BAKABİLİRSİNİZ!

Diyorlar ki:
“Biz Türkiye’nin ilk, hatta bu saflıkta dünyanın tescilli ilk zeytinyağlı kedi ve köpek şampuanını yaptık.
Çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Her zaman kendimizle yarış halindeyiz.
Söyler misiniz, yeşil altınla yıkanmaktan daha keyifli bir banyo olabilir mi?”
Peki, bununla yetinmişler mi?
Sokak hayvanlarına yardımı ciddi boyutlara taşıyabilmek için ikinci bir atılım gerekince...
Kendi köpekleri için pişirdikleri kurabiyeleri önce çevrelerindeki hayvan dostlarına, daha sonra da internet üzerinden tüm Türkiye’ye sunmuşlar.
“Barfers tamamen organik malzemelerden üretilen yulaf ağırlıklı sağlıklı ödül kurabiyeleri...
İçeriğinde sadece insan sağlığı için izin verilen ürünler var.
Dolayısıyla tadına bakmanızda hiçbir sakınca yok” diye de ekliyorlar.
Zeytinyağını can dostlar için de düşünenlere ve kullananlara selam olsun!

 

Haberin Devamı

***
NE YANİ

Saat Kulesi çok eskidi, onu da mı yıkalım?

Yeşil altınla yıkanmaktan daha keyifli bir banyo olabilir mi

İZMİR gibi belirli konularda hassasiyetleri yüksek olan bir kentte, simge bir yapıyı, hem de Atatürk ve annesi Zübeyde Hanım’ın adının birlikte geçtiği ödüllü bir anıtı neden yıkar insan?
Deniyor ki:
İzmir Valiliği ve Anıtlar Kurulu, Karşıyaka Anayasa Meydanı’ndaki o “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı” hakkında ‘çürük’ raporu hazırlamış ve insan hayatı açısından riskli olduğuna karar vermiş.
O zaman güçlendirseydiniz...
Deniyor ki:
Kir, pas içindeymiş. Yıkık dökük bir yer haline gelmiş. Çocuklar içine girip oynuyormuş. Bu da çok tehlikeliymiş.
O zaman bakımını yapıp temizleseydiniz...
Ne yani, koskoca Karşıyaka Belediyesi bir anıtın bakımını, temizliğini yapamıyor mu yani?
O zaman yeni yapılan anıt da 3-5 yıl içinde bakımsızlıktan dökülecek, 30 sene sonra onu da mı yıkacaksınız?
Bu bakışla Amerikalıların Özgürlük Heykeli’ni 10 defa yıkıp yeniden yapması gerekiyordu.
Fransızların Eyfel Kulesi’ni... Hintlilerin Taç Mahal’i... İngilizlerin Big Ben’i...
Konak’taki Saat Kulesi’ni de yıkalım gitsin o zaman! Ne de olsa 100 yıllık. Çok eskidi.
Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar, o anıtı yıkıp yerine 2.5 kat daha büyüğünü yapacaklarını söylüyor.
Kopenhag’ın simgesi ‘Deniz Kızı’ heykeli küçük bir kayalık üstünde birkaç karış bir şey ama tüm dünya onu biliyor.
Dolayısıyla Saat Kulesi’nin neredeyse 5 kat büyüğünü yapmak gibi zihni sinir bir proje kimin eseri?
İki şey var: Ya Başkan Akpınar yukarıda dile getirdiğimiz tüm bu tepkilere neden olacak bir tuhaflığa imza atıyor ya da...
Haklı ama haklı olduğu şeyleri adam akıllı, herkesi ikna edecek şekilde anlat(a)mıyor.
Yok, İzmirlilerin tepkilerini hiçe sayıyorsa o da başka...

 

Haberin Devamı

***
BEĞENDİM

‘BENİM Gözlüğümden’ köşesiyle Hürriyet EGE okurlarıyla buluşan sevgili Nihat Demirkol, geçen cuma günkü, “92 yaşında kaç markan var İzmir?” başlıklı yazısında kent belleğine vurgu yaparken...
“... Kent belleği dediğin, tedavüle son 10 senede girmiş kavramların kurnaz farkındalığı arkasına saklanıp, ucuzundan ‘zeytin havarisi’ kesilmek de değildir” diye yazdı.
Aynen katılıyorum, nokta!

 

BEĞENMEDİM

BEN yazmaktan, siz de okumaktan sıkıldınız, biliyorum...
Bizim gazetenin de önünden geçen Konak Tramvayı çalışmaları kapsamında çekilen çileyi defalarca kaleme aldım.
Ama, caddenin Halkapınar’a gidiş yönünde sol tarafa döşenen su kanaletlerinin yapımı biter bitmez kırılıp yerine kaldırım yapılmasını anlamak mümkün değil!
Madem sökecektiniz, niye yaptınız?
Vatandaşa, esnafa eziyet çektirdiniz?
Kimin parasını ‘yap-boz’la saçıp savuruyorsunuz?

Yazarın Tüm Yazıları