Yalçın Bayer: Türkiye'nin günah defteri






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

EGE Koop'un ‘‘Türkiye'nin Yeniden Yapılandırılması’’ başlıklı panelin ‘‘Moral değerler ve siyaset’’ konulu Selçuk’taki dünkü oturumunda, ilginç konuşmalar yapıldı.

Türkiye'nin yolsuzluklardaki günah defteri sorgulandı.

Toplum üzerine derin bir dalga geliyor.

Dalga kumda nasıl bir pislik bırakacak?

Yolsuzlukların hiç yaşanmaması için herkes bir şeyler söylemek istiyor.

Ne yazık ki, siyasetçiler, Türk toplumunu aşamıyor. Siyasetçiler, devlet olanaklarını eline geçirdiğinde ‘‘siyaset’’ inanılmaz şekilde kirleniyor.

Korku ve endişeye kapılıyor insanlar.

Umutlar kayboluyor.

Bu kaosun içinden nasıl çıkılacak? Çare yok mu?

Dünkü panelde bunlar konuşuldu.

Eski Adalet Bakanı Ahmet Denizkurdu, bir dönem parlamentoda bulunması ve kısa süre Adalet Bakanlığı yapması nedeniyle engin 'siyasi' deneyimler kazanmış. Şimdi iş dünyasına hukukçu olarak hizmet veriyor.

Denizkurdu, geçen hükümet döneminde Adalet Bakanı iken yaptıkları bir çalışmayı şöyle anlattı:

‘‘Zekeriya Temizel Maliye Bakanı, Kutlu Aktaş da İçişleri Bakanı'ydı. Oturduk, yolsuzluklara el atmak istedik. 250 isim tespit ettik. Sonra seçimler oldu, biz ayrıldık. Bu isimler devletin arşivlerinde vardı.’’

Sonra mı?

Temizel siyasete devam kararı almış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterilmiş, ama kazanamamış.

Denizkurdu ile Aktaş aday olmamış, olamamış. Bu üç isim bir şekilde parlamentodan uzak tutulmuş. 'Atanmış seçilmişler' parlamentoya egemen olmuşlar.

ANAP Milletvekili Emre Kocaoğlu 'Ankara'nın Bizanslıları' deyimini kullanarak ‘‘Devletçi ekonomi, hırsızlıktır. Devleti batıran da devletçi ekonomidir. Devletçi ekonominin muhafızı da bürokrasidir’’ dedi.

Bazı izleyiciler bu değerlendirmeye itiraz ettiler. Bir izleyici ‘‘Bunları Meclis'te liderinizin gözünün içine bakarak söyleyebilir misiniz? Dediğiniz gibi sivrisinekleri yok etmek yerine bataklığı kurutabilir misiniz?’’ diye sordu. Kocaoğlu görüşünün aynı olduğunu yineledi.

İÜ İktisat Fakültesi'nden Yard. Doç. Levent Gürer, ‘‘ Siyaset bir paylaşım biçimidir. Eğer paylaşılacak pasta küçük, paylaşmak isteyenler de fazlaysa bu paylaşım süreci acı ve ıstırap verici olur’’ diyor. Gürer'e göre, bir sistem kötüyse yasalar da kötü işler.

Bizim ne dediğimizi merak ederseniz; konuşmamızda gümrükler, yerel yönetimler, bürokrasi ve bakanlıklardaki yolsuzlukları anlatıp sözümüzü şöyle bitirdik:

‘‘Bazı liderler iyi bir orkestra şefidir, çalmaz çaldırır.’’

Zor sorular

DÜNKÜ panelde Türkiye'nin 'günah defterini' sorgulayan Egeli izleyicilerden H. Sefa Dağlı, Kamil Gürçay, Kadir Erkuş, Melek Duran, Dursun Kartal, Erdal Kuzugüdenlioğlu, Dr. Ahmet Saltık ile Dr. Uysal Önder konuşmacılara şu zor soruları yönelttiler:

Serbest piyasa ekonomisinde 'sosyal devlet' nasıl tanımlanacak?

Bugüne kadar son 50 yıldır devleti de kullanarak ülkeyi ekonomik olarak bu noktaya getirenler, ülkenin hangi ekonomik sınıfıdır. Holdinglerin devlet üzerindeki etkileri nelerdir?

İçişleri Bakanı Tantan'ın dediği gibi, Türkiye'deki soygunlar bir rejimi tehdit edermi?

Eski Karayolları Genel Müdürü Atalay Coşkunoğlu, cezasını hastanenin 1. sınıf özel odasında geçirdi. Bu tür suçluların, mal varlığına el konularak tüm kamu hizmetlerinden uzak tutulup, emekli maaşının kesilmesi doğru olmaz mı? Eğer yasalar buna izin vermiyor, bunları koruyorsa, neden bu doğrultuda yasa çıkartılıp caydırıcı olması sağlanmıyor. Namuslu memurların ek iş yaparak geçimini sağlaması ile ilgili adaletsizlik hakkında ne düşünülüyor?

Türkiye'nin ekonomik ve sosyal durumunun kötüye gittiğinin farkındaydım, ama bu kadar müthiş olduğunu bilmiyordum. Ancak yapılan konuşmalarda çözüm niteliğinde bir şey söylenmiyor? Tek ve kesin çözüm ille de darbe mi?

1950 öncesinde de yolsuzluklar var mıdır? Yok ise bataklara devletçilik suçlaması doğru mudur?

Türkiye'de yaklaşık 2 milyon kamu görevlisi var. Her 36 bin kişiye bir kamu görevlisi düşüyor. Ayrıca Maliye'de vergi denetçi kadrolarının ise yüzde 2.3'ü boş, neden?

Türkiyemiz bir uçuruma doğru sürükleniyor. Mutlaka ve hızla kurtarılması gerekiyor. Bu süreçte ordumuz ne düzeyde katkı verebilir ya da vermelidir?

İsveç, ulusal gelirin % 60'ına hükümet eliyle el koyuyor ve sosyal adaleti bu yolla sağlıyor. Yine de devlet küçük mü? Devletin büyüklüğünün ölçüsü, bütçesi ile denetlediği ulusal gelir payı değil midir?

Demokrasinin önündeki engel, kara para, organize suç ve çıkar ilişkileri midir?

Bağımsızlık ve IMF

Yıl 1946: ‘‘Yeter söz milletin!’’

Yıl 1950: ‘‘Her mahallede bir milyoner yaratacağız!’’

Yıl 1954: ‘‘Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz!’’

Yıl 1968: ‘‘Yollar yürümekle aşınmaz!’’

Yıl 1978: ‘‘Kendim için bir şey istiyorsam namerdim!’’

Yıl 1984: ‘‘Türkiye'yi ucuz emek cenneti yapacağım!’’

Yıl 1987: ‘‘Benim memurum işini bilir!’’

Yıl 1994: ‘‘Ya olacak, ya olacak!’’

Yıl 1998: ‘‘İşçi, memur ve emeklileri kimseye ezdirmeyeceğiz!’’

Yıl 2001: ‘‘Bu ülkeyi hükümet değil IMF yönetiyor!’’

1920'lerde Mustafa Kemal'in önderliğinde emperyalizme karşı verdikleri ‘‘bağımsızlık’’ savaşıyla onlara diz çökerterek tüm dünyada ezilen ve sömürülen insanlara örnek olmuş bir ulusu bu hallere düşürenler utansın!..

Yirmibirinci yüzyılda hálá 'şeyh'lerden, 'şıh'lardan, 'baba'lardan ve Fethullah efendilerden mucizeler bekleyenler, ülkemizde son günlerde yaşanan olaylara rağmen, beklentilerine devam edecekler mi acaba?

Bekir ARDA-İSTANBUL

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘İktidar yozlaşaya meyillidir; mutlak iktidar, mutlak yozlaşmaya meyillidir.’’

(Lord Acton)

Yazarın Tüm Yazıları