Yalçın Bayer: Gülçin’i anlamak

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

‘‘Seni seviyoruz Gülçin...’’

Odasının kapısında böyle yazıyor:

‘‘Yalçın, çabuk gel buraya...’’

Altında bir sürü imza yer alıyordu: ‘‘Ben de, ben de’’ diye.

Gülçin gazetede karşı oda komşumdu.

Bağırdığında koridor çınlardı; Almanya Servisi'ndeki arkadaşlar gene ne oldu diye meraklanırlardı.

Muhakkak öğrendiği bir haberi söyleyecektir.

Anlattığında heyecanlanırsak keyiflenir;

‘‘O bilinen bir şey, daha önce falanca kişi yazmıştı’’ dersem kızar; hemen ‘‘s... git’’ derdi.

Ardından odama gelir; ‘Darlingim dinle’ diyerek ayrıntıyı anlatırdı.

Evet anlattıkları, yazacağı konunun yeni yanlarıydı.

‘‘Bu hafta oku, bak neler yazacağım, ...'nun canına okuyacağım’’ derdi.

Sevdiklerinin kod adı; Darling'di. Dostluğumuz, 1980'lerin başında sık geldiği Cumhuriyet'te başlamıştı. Basın dünyasına girdiğinde en güvendiği dostu Okay Gönensin'di; sonraki yıllarda da, kendisine ‘Bizans cadısı’ diyen Murat Bardakçı... Bir iş yaparken, ikisine danışmadan adım atmazdı.

Bugün hangi gazete ve televizyon yöneticisi, yazarı ve çalışanından söz ederseniz, Gülçin'in Hisar'daki küçük yalı dairesinde yememişliği, içmemişliği yoktur.

Birçok meslektaşımızı, ekonomi dünyasının ünlüleriyle tanıştıran Gülçin'dir. Belki de bu nedenle Ertuğrul Özkök, Gülçin'i, ‘müthiş bir broker ve yatırımcı’ olarak nitelendiriyor.

Bu evde geniş dostluklar pekişti, önemli haberler burada öğrenildi.

Gülçin'in evi bir anlamda medya mensuplarının ‘Ekonomi Okulu’ olduğu kadar her konunun tartışıldığı bir merkez de sayılabilirdi.

Son yıllarda siyasi tablodaki olumsuzlukları, güçlü zihniyle kalemine döktü. Konuştuğu gibi yazdı; kişiselliği öne çıkartmamaya özen gösterdi.

Son yıllarda kaleminin ucundan geçen hırsızı, soyguncusu, vurguncusu, komisyoncusu onun cumartesi-pazar yazılarını ‘suçlulukları’nın telaşıyla ürkerek okudular. Kendilerinden söz edilmemesini isteyerek aracı koymak isteyen ‘düşmanları’nın gözünün yaşına bakmadı Gülçin. Gerçekten bunları teşhir ederek canlarına okudu. Ve sonuçta üzüntülerini içine attı. Sonuçta, bedelini ağır ödedi.

Kurtulsaydı ‘‘Her şeyin canı cehenneme’’ der miydi?

Biliniz ki, yanıtı ‘Hayır’dır.

Sevmediğini sevmedi; sahip olma duygusundan çok her yönüyle fedakár bir 'teyze'ydi. Bağlı olduğu tek insan yeğeni ‘Memo’ydu.

Onu zihnimizin derinliklerinden çıkarmayacağız, bir meslektaşımız olarak. Gülçin'i hep özleyeceğiz.

Prof. Güz'den ‘Fuhuş

Şoku’na açıklama

İÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Nükhet Güz, dünkü ‘Fuhuş Şoku’ yazımıza şu açıklamayı yaptı:

‘‘YÖK tarafından görevden alınan memur Huriye Karabacak'ın faaliyetine ilişkin fakülte yönetiminin suskun kalıp olayı örtbas etmesi iddiası doğru değildir. Çünkü, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nün olayla ilgili hemen harekete geçmesi ve konuyla ilgili hemen soruşturma açması üzerine konu resmi mecrasına girmiştir. Rektörlük tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, YÖK de adı geçen memurun görevine son vermiştir.

Karabacak hakkında halen yargılama devam etmektedir ve nihai karar verilmemiştir. Hukuk kuralları gereğince, sanığın suçlu olduğuna ilişkin, yargı karar verinceğe kadar benim anılan memurun eylemi hakkında herhangi bir beyanda bulunmam söz konusu olamaz.

Huriye Karabacak'a belirttiğiniz suç atfedildiği zaman Rektör Sayın Prof. Bülent Berkarda değil, Sayın Prof. Kemal Alemdaroğlu idi. Sayın Rektörümüz, olayın basına intikal ettiği gün beni yanına çağırarak basındaki haberler hakkında bilgi aldı ve sonra hemen Rektörlük tarafından soruşturma açılmasını sağladı. Bu nedenle, hakkımda herhangi bir hesap sorulmasına yol açacak bir durum gerçekleşmemiştir. Üstelik, İletişim Fakültesi'nde sorumsuz ve keyfi bir yönetimin bulunduğundan da söz edilemez.

Prof. Tayfun Akgüner, fakültemizde 2547 sayılı Kanun'un 13/b-4 maddesi uyarınca görevlendirilmiş bir öğretim elemanıdır.

‘‘Basında Aktöre Kuralları’’ gazetenizde yer alan iddialarla ilgili olarak benim de bilgime başvurulmasını gerekmektedir.’’

Peki Sayın Güz, Karabacak olayı fakültede herkesçe bilinirken, soruşturma açmak için dekan olarak neden resen hareket etmediniz de, Rektörlüğün uyarısını beklediniz? İlgili memureyi soruşturmanın selameti için açığa aldınız mı? Hukuk Fakültesi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü olan Prof. Tayfur Akgüner hangi gerekçeyle İletişim Fakültesi'nde görevlendirilmiştir?



Yazarın Tüm Yazıları