Ya sponsor konuşursa

FUTBOL artık öyle bir hale geldi ki, eskiden bizim bildiğimiz gibi zevk için oynanmıyor. Her şey para. Neredeyse sinekten yağ çıkaracaklar. Liverpool’un kaptanı Steven Gerard 18 günde 6 maça çıktı.

Oynadığı bütün maçların ağırlık derecesi yüzde 100’e yakın. İngiltere’nin futbolcular derneği, "Biz ağır işçiyiz ama bu kadar da değil" diye isyan ediyor. Ama olayın diğer tarafında büyük paralar var. Peki bu paraları kim bastırıyor? Tabiiki sponsorlar. Sponsor para kazanacak, kulüp para kazanacak, futbolcuya verecek.

Ronaldo gibi olursun

Peki futbolcu oynamazsa ne olur, aynen 1998 Dünya Kupası finalindeki Ronaldo gibi olur. Basın tribününe girdiğimizde Fransa-Brezilya finalinin başlamasına 45 dakika var... Ve bize dağıtılan listelerde Ronaldo’nun ismi yok... Yarım saat kala bir gürültü kopuyor, Ronaldo oynayacakmış diye. Sebebi, Nike. "Verdiğim paraların karşılığını almalıyım" diyor ve Ronaldo’yu hastaneden getirtip maça çıkartıyor. Bunun misallerini çoğaltabiliriz.

Gelelim güzel ülkemize... Borsa’da kağıdı bulunan Beşiktaş Kulübü’nün başkanı, bir maçtan yarım saat sonra, "Önümüzdeki hafta oynayacağımız maça PAF takımıyla çıkacağız. Seyirci de gelmesin" diyor.

Aynı anda, Beşiktaş’ın 21 milyon dolarlık hissesini alan kuruluşun yetkilisi, telefon açarak hesap soruyor; "Borsa’ya açılan bir kulübün başkanı nasıl böyle konuşabilir, nasıl beni böyle bir zarara sokar" diye.

Milli takımın başına Fatih Terim geliyor... Geldikten bir müddet sonra, her zaman olduğu gibi basınla kavga etmeye başlıyor. Haliyle de Türk halkının yarısıyla.

İş o boyutlara geliyor ki, sokakta gezen insanların önemli bir bölümü, "Eğer bu Fatih gidecekse, Milli Takım Avrupa Şampiyonası’na gitmesin" diyor. Fatih hoca öyle bir Milli Takım yaratıyor ki, takımında oynamayanları, takımında sorunlu olanları, hatta sakat olanları alıp maça çıkarıyor.

Ben yaptım oldu!

Nitekim o kolay dediğimiz rakiplere inanılmaz puanlar kaybediyoruz. Yani Fatih hoca diyor ki, "Ben yaparım olur", "Ben yaptım oldu" veya "Uysa da yaptım uymasa da yaptım."

İşte burada çok önemli bir faktör ortaya çıkıyor. Biz tavırsız bir ülkeyiz. Hep arkadan konuşuruz, cepheye nadir çıkarız.

İkazı sevmez

İşte Fatih Terim’in bu saçma sapan işleri yaptığı noktalarda, ben onun yardımcılarından bir şey beklemiyorum. Çünkü Fatih kafasına göre, "Sen büyüksün hocam" diyenleri seçti. İkaz edilmeyi sevmez. Halbuki milli takımlarda yıllarca görev yapan ve çokta başarılı olan bir Ünal Karaman’ı, bir Abdullah Avcı’yı yardımcı olarak alabilirdi. Fatih hoca bunları yaparken Futbol Federasyonu’ndan da hiçbir ses çıkmadı. Ta ki, ateş bacayı sarana kadar.

Aslında Futbol Federasyonu’nundan da evvel sponsor kuruluşlardan ses çıkmasını beklerdim. "Bu kadar para yatırıyoruz, paramıza ve emeğimize günah değil mi? Bizimle dalga mı geçiyorsunuz?" demelerini beklerdim. Ama nerede? Onlar da kuzu gibiler.

Ersun Yanal, Hakan Şükür yüzünden gitti. Ersun Yanal’ı götürmek isteyenler Hakan Şükür’ü iyi kullandılar. Peki şimdi ne oldu da, ne değişti de yine Hakan Şükür yok. Eğer sorun Hakan Şükür ise niye iki senemiz boşa geçti? Nerede o Hakan Şükürcüler.

Şükür’cüler nerede?


Bakınız, bunların hepsi geride kaldı. Hepsi hataydı. Fatih hoca bunlardan ders alır mı, bilemem. Şu aşamada almış gibi gözüküyor. Ama Fatih’in sağı solu belli olmaz. Allah muhafaza, bugün Bosna bir çelme takarsa ortalık ne olur?

Futbol hayatımda büyük takımlardan hiç korkmadım, hep küçüklerden çekindim. Çünkü onlara takıldın mı, adamı kötü yapıyorlar. İşte Türk Milli Takımı’nın son durumu...

Fatih hoca, "Eğer ben ders veririm, almam" demeye devam ederse, korkarım önümüzdeki aylarda gene hüsranları yaşarız. Çünkü, Norveç maçına çıkarken de, Fatih hocanın ders almadığını gördüm... Şu sıralarda, oynadığı yerde Türkiye’de rakipsiz olan Gökhan Gönül’ü yedek soyundurup, takımında 12 dakika forma giyen ve santrhaf özellikli bir oyuncuyu sağ bekte başlatan Fatih hocaya Allah bir kere daha yardım etti.

Hiçbir futbolcunun sakatlanmasını istemem ama, İbrahim Kaş’ın sakatlanması hem Haluk Ulusoy’un hem de Fatih Terim’in sakatlanmasını engelledi.

Çin işkencesi

BİR tarafta 55 bin kişilik, akustiği güzel, soğuk havada gömlekle oturabileceğin, tuvaletleri, büfeleri gayet medeni bir stat. Diğer tarafta ne girişi giriş, ne çıkışı çıkış, ne tribünü tribün, ne tuvaleti tuvalet Ali Sami Yen Stadı.

Daha da ötesi, oynatacağı stattaki reklam tabelaları Futbol Federasyonu’nun sponsorlarının değil, rakip kuruluşların. Maçı oraya aldığın gibi, bir de Milli Takım sponsorlarına haber gönderip diyorsunuz ki, "Stattaki o rakip tabelaları örtüp, sizinkileri yazın." Yani, tam Çin işkencesi; hem seyirciye, hem sponsorlara.

Ali Sami Yen Stadı 23 bin kişi, 55-23= 32. Yani, 32 bin kişi daha maçı canlı izleyemeyecek. Sonra da federasyon çıkıyor, vatan millet ahkam kesiyor.

Vatan millet burada da, siz neredesiniz? Bugün Bosna maçını alınca belki bunların hepsi unutulacak. Zaten bu tip detayları unuttuğumuz için de bir halt olamıyoruz ya.

Açık oturum yapalım

TÜRKİYE’de son 10 yıldır Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı yapanlar, yayıncı kuruluş Lig TV’ye gelsinler... Bir açık oturum yapalım, hatta bu toplantıya FIFA kokartı takmış eski veya faal hakemler de gelebilirler. Konuşulanları canlı canlı bütün Türkiye izlesin. Bakın neler konuşulacak, neler ortaya çıkacak?

Perdenin arkasında neler oluyor, herkes görecek. Ama, hepsinin birden bunu kabul edeceğini zannetmiyorum. Bugünkü başkan Hilmi Ok dahil, bir kişi bile hayır derse bu iş olmaz. Var mısınız hakemler, hep futbolcular maç yapacak değil.

Bu Bosna daha tehlikeli

BOSNA Hersek’le öyle bir maç oynayacağız ki, her şey konuşulacak. Rakip Norveç teşvik primi yollayacak mı? Veya daha niceleri...

Bosna’nın 5-6 tane banko oynayan oyuncusu gelmemiş. Bosna’da oynadığımız maçta da zaten 5-6 tane as futbolcusu oynamamıştı. Oynamayanlar oynayanlardan daha tehlikelidirler. Kendilerini göstermek isterler. Onun için de bu maçın son düdüğü çalmadan her şey benim bir kulağımdan girer öbür kulağımdan çıkar.

Özellikle de futbolcularımızın inanılmaz derecede bu maça motive olmaları gerekir. Çünkü, vitrine çıkacaklar. Bütün dünya onları izleyecek. Biz basın olarak, sponsorlar para olarak, Türk insanı hava olarak, Avrupa Şampiyonası’na gitmeye ihtiyacımız var. İçeride birbirimizi yiyelim ama dışarıya çaktırmayalım.

Kocaman bir yürek

LİGLERİMİZDE top oynayan futbolcularla Brezilya’yı yenemedik... Ama Ampute Milli Takımımız, Brezilya’yı yenerek Dünya Üçüncüsü oldu.

Demek ki, futbol sadece kolla bacakla kafayla oynanmıyor, kocaman bir yürek lazım. Zaten bu çocukların bütün uzuvları yürek. Ki, bu başarıyı sağlıyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları