Ya sev ya öl

LİSE öğrencisi kız, sevdiği sınıf arkadaşını öldürdüğü o silahı nereden bulmuş? Kahvaltı masasında Hürriyet’i kapma sıramı beklerken bu soruyu sordum. Aldığım cevap, "Silah bulmaktan kolay ne var?" oldu.

Evlerde silah bulundurmaya ve "at-avrat-silah" üçlemesiyle gurur duymaya devam edebiliriz.

Gün içinde bu olayla ilgili çevremle konuşurken kapıldığım endişeyi, erkek çocuk annesi olmama bağlayanlar çıktı. Üstelik haklıydılar; ama mesele elbette ki bundan ibaret değildi.

Biz kadın-erkek eşitliğini başka türlü anlamıştık diye de düşündüm.

Bunların hiçbiri olayı tahlile yetmedi.

* * *

Öte yandan Türkiye’de kadınlar tarafından işlenen cinayetlerle ilgili olarak Adli Tıp ve psikiyatrların yaptıkları 2004 tarihli bir araştırmaya göre, cinayet işleyen veya buna teşebbüs eden kadınların yüzde 32’si ateşli silah kullanıyor, yüzde 26’sı ise kesici aletleri... Kadınların çoğu planlamadan öldürüyor ve en çok da şiddete uğradıkları için kocalarını öldürüyorlar.

Bu tablo da lisedeki "Beni niye terk ettin?" kurşununu açıklamaya yetmiyor.

Bu cinayette belli ki kendisi de şiddet içeren "ya sev ya terk et" söylemi işlememiş, iş "ya sev ya öldür"e dönüşmüş.

* * *

Gerilim filmi olan "Beyza’nın Kadınları"nın vizyonda olması, bana cinayet kavramının kadınla birlikte sinemada ele alınışını da hatırlattı. Hitchcock ve Polanski gibi yönetmenlerin, cinayet işleyen hasta kadın kahramanları oldu. Türk sineması ise "Beyza’nın Kadınları"na kadar daha çok onuru için adam öldüren tiplemelerle beslendi.

Namus davasına mahpushaneye düşen kadınlarımız için gözyaşı dökmeyi severiz biz.

Bütün bunlardan sonra geliyoruz ve vuruyoruz kafamızı en klasik tahlile: Bizi her dakika kültürel ve duygusal olarak besleyen ortak aidiyet alanımızın her tarafından şiddet fışkırıyor. Gün boyu ve geceleri aynı anda milyonlarca kişinin seyrettiği ekranlarda şiddet var. Şiddeti seyretmek, hele küçük yaştan itibaren şiddet aktarımına görsel olarak açık olmak, silahı kapıp eyleme geçmeyi kolaylaştıran bir etken. Eğitimden yoksun bireyler de şiddet içeren görsellerin etkisine çocuklarla aynı derecede açıklar.

Çocuklarımızın bilinçaltını açabilseydik, içinin tıka basa şiddetle doldurulduğunu görürdük. Evlerimizin içinden siyaset dünyasına kadar geniş bir alanda yüz ifadelerine, sözcüklere, beden diline yansıyan şiddeti de katın hesaba.

Her dakika suça ve şiddete yöneltildiğimizin farkında değiliz. Şarjörlerimiz dolu, her an ateşe hazırız.

Ve lisede cinayet işlendiğinde soruyoruz: "O silahı nereden bulmuş?"

Ruhunuzu yoklayın, ne dediğimi anlayacaksınız.
Yazarın Tüm Yazıları