Türk solunun serencamı üzerine (5): Gecekondu ve gelenek sınavı

TÜRK solunun kaderini etkiyen engeller gecekonduculuk ve avantacılıktan ibaret değil kuşkusuz.

Mart ayı boyunca gündemde kalan muhafazakárlık araştırmasını anımsayalım: "Türkiye’de Muhafazakarlık: Aile, Din, Devlet, Batı..."

Araştırma projesinin yöneticisi: Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Hakan Yılmaz.

Bu araştırmayı pek yakında, eleştirel gözle ve çok dikkatli okuyacağız.

Bu yazıda araştırmanın içeriğinde anlatılan muhafazakárlığın sol önünde bir engel olup olmadığına bakacağım.

TÜRBAN OY VERİR Mİ?

Ancak daha önce şunu tartışmak ve karar vermek gerek: Bir sol parti türbanlıların, imam-hatipçilerin, kendini muhafazakár olarak tanımlayanların oyunu alabilir mi, alırsa nasıl alır, yoksa ağzıyla kuş tutsa alamaz mı?

Ben sol parti olsam şöyle bir öneride bulunabilirim: Türban aslında büyük bir sorun değil ama geleneksel başörtüsü ile türbanı ayırmak gerek. Türban üniversitelerde ve kamusal alanlarda serbest bırakılabilir ama daha önce imam-hatip okullarının sorun olarak çözümlenip bu okulların gerçek yerlerine oturtulması gerekiyor. Yani imam-hatip okulları sadece din adamı yetiştirecek, bu okullardan mezun olanlar bir Yüksek İslam Enstitüsü’ne ya da İlahiyat Fakültesi’ne gidecek. Kız öğrencilerin imam-hatiplere girmesine son verilecek, ancak lise mezunu kızlar İlahiyat Fakültesi’ne girebilecekler.

Bu sistem kurulmadan, türbanlı üretme fabrika ve çiftlikleri kapatılmadan türban sorunu çözümlenemez. Sistem kurulup işlemeye başladıktan beş-altı yıl sonra türban üniversitelerde ve kamusal alanlarda serbest bırakılabilir.

Bir sol parti olarak bu programı açıklasam türbanlı kitle ile onun yandaş ve sponsorları bana oy verirler mi? Bunu yanıtlamak bana düşmez.

İmam-hatipli oyunları çözümledik diyelim, yeni bir fesat süreci içinde emekleme evresinde bulunan Sosyal Bilimler Lisesi ne olacak? Bayrak yarışında, imam-hatiplerin bayrağı Sosyal Bilimler Lisesi’ne teslim etmesine göz yumulacak mı?

EBEDİ BAKİRE KADIN

Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Yılmaz’ın proje yöneticiliği yaptığı "Türkiye’de Muhafazakarlık: Aile, Din, Batı..." başlıklı araştırmaya göre muhafazakárlığın köklerinde "devlet"i bulmak için yola çıkmışlar ama "eşit, hamarat ve namuslu kadının" çekirdek olduğu bir aile merkezi bulmuşlar. Yani Türk muhafazakárlığının tabanı aile ve orta direği de kadın. Nasıl bir kadın? Eşit olduğu iddia edilen, varsayılan hamarat (yani hizmet eden) ve ebedi bakire kadın. Yani toplumsal hayatta yer almayan, hatta kocasının "muavini" bile olmayan, dışarıya ve kamusal hayata kapalı bir kadın...

Bu kadının ve çekirdeği olduğu ailenin karşısına, Doç. Dr. Hakan Yılmaz’ın dediği gibi "İnsanların ekonomisini değiştirmeyi, refahını artırmayı vaat eden" bir programla çıksam "Aile denen toplumun karakutusu" bana oy verir mi?

Solla dalga geçmeden önce bu soruların yanıtlanması gerekiyor. Yoksa solun, sağın kalıp ve rengine girmesi mi isteniyor?
Yazarın Tüm Yazıları