Tuhaf merak

BİR DÖNERGEÇ VARDI Enerji savaşlarının alıp başını gittiği bir ortamda alternatif enerji üretecekti. Koca koca paşalar olanca safiyetleriyle desteklerini esirgememişlerdi. Gazeteler, televizyonlar ondan söz ediyorlardı. Bazıları ise "Con Ahmet’in devridaim makinesi"ni hatırlatıp kafa bulmuşlardı. Adına "Erke dönergeci" denmişti. Sahi ne oldu ona?

BİR HAKAN BALAMİR VARDI Çiçek bozuğu yüzünü sakalla gizler, hep boğazlı kazak giyerdi. Oynadığı filmlere mutlaka sosyal içerik katardı. Hele "14 Numara" adlı o şahane filmde "Arap" adlı karakteri canlandırırken resmen döktürmüştü. Sahi ne oldu ona?

BİR AZİMET KÖYLÜOĞLU VARDI Ankara’nın erken dönem yabancılaştırma efekti gibiydi. Biraz dağınık bir adamdı. Sivas ellerinde sazı çalınırdı. Bakanlık falan da yapmıştı. Sahi ne oldu ona?

BİR PEMBE MUTLU VARDI Komedi filmlerinde boy gösterirdi. Yüzü kızaran, acayip mahcup bir kızdı. Ya köylüyü, ya da köyden yeni gelmiş şehirliyi oynardı. 80’lere damgasını vurmuştu. Sonra biraz açılıp saçılmış ama tutmamıştı. Parla Şenol bile ses verdi ama ondan bir ses yok. Sahi ne oldu ona?

BİR ZERRİN EGELİLER VARDI Arzu Okay "beyazlar" içinse, o tartışmasız "siyahlar" içindi. Bayağı filmlerde boy göstermesiyle ilgili sayısız şehir efsanesi türetilmişti. En son Bursa’da bir pavyonda şarkıcılık yaptığına dair tevatür dolaşıyordu ortalıkta. Sahi ne oldu ona?

BİR KETO VARDI Medyumluk meselesinin hayli prim yaptığı bir dönemde ortaya çıkmıştı. Rakip medyum, dişlerini sıkarak suratına bir yumruk patlatmıştı. Görüntü hálá ulusal hafızamızdadır. O yumruktan sonra bir daha kendine gelemedi. Bir ara şarkıcılık falan da yapmıştı. Sahi ne oldu ona?

BİR FADİME VARDI Aczmendi şeyhi ile basılmıştı. Sonra ekranlara çıkıp 32 kısım tekmili birden gözyaşı seanslarına imza atmıştı. "İki şeyh arasında kalan bir kalbin büyük hayal kırıklığı" olarak özetleyebileceğimiz bir trajedisi vardı. 28 Şubat’tan beri kayıp. Sahi ne oldu ona?

Yarısında çıkılan filmler

ZOR ÖLÜM 4: Zor çekilmiş şahane aksiyon sahnelerinin arasına bu kadar mı berbat bir senaryo yazılır. Aksiyon sahneleri için harcanan emeğin üçte biri senaryo için harcansaydı eminim yarıda çıkmazdım.

BOŞ ODA: Seyirciyi yeterince gerebilmek için "gerilen oyuncular" geçidini izlediğinizde, konu nedeniyle değil de, bu çaba nedeniyle geriliyorsunuz. Bu durumda, "Ne yapayım ben böyle gerilim filmini" diyerek yarıda sinemayı terk ediyorsunuz.

DEHŞET GECESİ: Deniz Akkaya ile Tamer Karadağlı’nın "Hollywood’a açılma" filmini anımsayalım. Hani "Yumuşak g" sınıfı, VCD’ler için çekilmiş, geçen sezon sinemalarımızda gösterilen Amerikan filminden söz ediyorum. İşte o filmin yönetmeni, yeni bir faciaya daha yol açmış. İlk 15 dakikasında çıkacaktım ama bakalım daha nereye kadar gerileyebilir diye ilk yarıya kadar bekledim.

Betina’nın eniştesi

MEMLEKETİMİZİN hatırı sayılı işadamlarından Cem Hakko Bey’in eski zevcesi Betina Hanım, geçtiğimiz gün bir davetten çıkarken "upuzun saçlı, sarışın, mavi gözlü bir delikanlı" ile "yakalanmış".

Paniğe kapılan Betina Hanım, basın mensuplarına, "Aman bir yanlışlık yapmayın çocuklar. Beyefendi eniştem olur" demiş.

Bu cümleyi okuyunca, önce "Hiç enişte görmesek inanacağız" dedim.

Ardından da olaya farklı bir açıdan yaklaşarak şunu düşündüm:

Sakın Betina Hanım’ın sözünü ettiği enişte, "Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü" vecizesindeki "Enişte" olmasın?

Bir taş attım çirkefe

ÜZERİME bulaşacağını bilerek çirkefe taş attım.

Çünkü ben öyle bilirim ki:

"Aman üzerimize bulaşmasın" kaygısıyla çirkefe taş atmazsak...

İğrenç bir hava sarar her tarafı. Arsız bir pişkinlik ensemizde boza pişirir. Kabalık dünyaya hükümdar olur. Ahlaksızlık marifet yerine geçer.

İşte bu nedenle...

Üzerime bulaşacağımdan emin olduğum halde...

O "Kara üzüm habbesi"ne, "Vay terbiyesiz vay" demeyi insani ve ahlaki bir borç telakki ettim.

Ve "bizim çirkef", hiç şaşırtmayarak karakterinin gereğini yaptı.

Geçen akşam bir ekrana çıkıp, "Elimde Ahmet Hakan’ın álem kasetleri var" demiş.

Peki bu durum karşısında meydan çirkefe mi bırakılacak?

Tabii ki hayır!

İşte buradan kendisine meydan okuyorum:

Ey "Kara üzüm habbesi"... Eğer elinde var olduğunu iddia ettiğin "álem kasedi"ni piyasaya vermez ve ortalığa dökmezsen... Bil ki sen alçağın tekisin.

Eğer "alçağın teki" ilan edilmek senin için bir önem taşıyorsa... Durma! Çıkar o kasedi piyasaya!

Hadi, bekliyorum...
Yazarın Tüm Yazıları