Tortum’un kusursuz kıvrımları

Sayfamı bu hafta yalçın kayalıklar arasında çırpınan suyun mucizevi yolculuğa ayırıyorum.

Burası dağların yarılıp derin bir oluğa dönüştüğü, Türkiye’nin en çarpıcı ve etkileyici vadilerinden biri olan Tortum Vadisi. Atlas Dergisi son sayısında sayfalarını bu masal diyarına ayırdı. Vadi’nin öyküsünü Cüneyt Oğuztüzün yazdı. İlginç rotalar ve fotoğraf düşkünlerine bu yazıyı kesip saklamalarını öneririm.

Erzurum Ovası’nın kuzeyinde arazi kabarmaya başlar. Yuvarlak, yeşil tepeler yumuşak yükselişlerle zirveyi 3 bin metrelere ulaştırır. Burası Dumlu Dağı’dır. Karasu’nun doğum yeri olan bu mütevazı dağ, sularını Fırat aracılığıyla Hint Okyanusu’na göndermekle kalmaz; bir yandan da Karadeniz’i besler: Kaynağını dağın kuzey eteklerinden alan Tortum Çayı ileride, Oltu Çayı’na döküldükten bir süre sonra Çoruh’un çılgın akışına katılır.

Yeşil çayırların arasından hafif bir eğimle akan Tortum Çayı kuzeye doğru ilerledikçe arazinin manzarası dramatik değişiklikler gösterir. Yeşil örtü, giderek kızıl-kahverengiyle yer değiştirir. Şiddetle dağıtılmış, kırılıp parçalanmış, kıvrılıp buruşmuş gibi bir görüntü sunan arazi yeni renkler kuşanır. Vadi, suyun geçtiği sarp ve dik kayaların arasında gittikçe derinleşen dar bir oluğa dönüşür. Oltu’ya kavuşana kadar 80 kilometre kat eden Tortum Çayı’nın o müthiş yolculuğunun 60 kilometrelik bölümü işte bu olağanüstü boğazda geçer.

Tortum Çayı’nın dağlarda açtığı geçit, aynı zamanda Erzurum-Artvin karayolu bağlantısını da sağlar. Buraya giren yolcuları, sürprizlerle dolu harika bir yolculuk bekler.

OLAĞANÜSTÜ BAŞLANGIÇ

Tortum, Erzurum’a 57 kilometre uzaklıkta, yalçın kayalıkların arasındaki bir girintiye sıkışmış küçük bir kenttir. Bir dağ yerleşimi atmosferine sahiptir. Ama yöreyi keşfe başlamak için en elverişli noktalardan biridir. Doğaya karışmak, coğrafya ve tarihe dokunmak için olağanüstü bir başlangıç noktasıdır.

Tarih burada kendisini zamanımıza kalan birkaç kale ve kilise ile ortaya koyar. Eserler ortaçağda yaratılmış başarılı bir uygarlığa, güney sınırında Tortum’un bulunduğu Gürcü uygarlığına işaret eder. Gürcüler tarih sahnesine, 9. yüzyıl başlarında Bagratlı hanedanı önderliğinde çıkmışlar, en parlak dönemlerinde gördükleri her sivri tepeye bir kale diktikleri gibi, ücra vadilerdeki vahalara da manastırlar inşa etmişlerdi. Hahuli de işte böyle bir yerde kurulmuştu. Tortum’a 34 kilometre uzaklıktaki eski adı Haho olan Bağbaşı beldesindeki kilise, şimdi derenin kenarındaki sık ağaçlık bir alana gizlenmiş durumda. Köylülerin Meryemana diye andıkları kilise, halen cami olarak kullanıldığından Taş Cami diye tanınır.

Tortum Kalesi, merkeze yakın Tortumkale Köyü’nde bulunuyor. Köyün hemen dışındaki kayalık bir tepeye kurulmuş kale, epeyce tahrip olmasına karşın sağlam kalan duvarları ve burçlarıyla eski ihtişamını hissettirir. Üngüzek Kalesi ise çayın kıyısından burgu gibi yükselen garip görünüşlü bir kayanın üzerindedir. Çok iyi korunmuş durumdaki, tipik mimariye sahip küçük kale, Uzundere’nin Dikyar Köyü sınırlarındadır. Uzundere’nin Çamlıyamaç Köyü ise vadinin en heybetli tarihi kalıntısı olan katedral boyutlarındaki Oşki Kilisesi’ni (Öşkvank) barındırır. Konik minaresi ve haç biçimli yapı planı ile Hahuli’ye benzeyen ancak çok daha büyük Oşki, uzaktan görülebilecek şekilde köyün ortasındaki açık alanda konumlanmıştır. Uzun yıllar cami olarak kullanılması sayesinde bugüne kalabilen Oşki, köye yeni cami yapıldıktan sonra kaderine, yani yıkılmaya terk edilmiş olmanın hüznünü yansıtır.

MANZARALI YOL

Anayoldan sekiz kilometre içerideki Çamlıyamaç’tan dönüşte, ülkenin en güzel manzaralı yollarından birinin başlangıç noktasına gelinir. Burası Tortum Gölü’nün güney ucu, çayın delta yaptığı küçük bir kuş cennetidir. Buradan itibaren turkuvaz renkli ince uzun Tortum Gölü başlar: Sekiz kilometre uzunluğuna karşılık genişliği bir kilometredir. Gölün batısındaki girintili çıkıntılı kıyıya dik inen yalçın kayalıkların arasından geçen dar ve virajlı yol göle uçurumların tepesinden bakar.

Rengi genelde turkuvaz görünse de bakış yönüne, ışığın ve atmosferik koşulların durumuna göre bulanık yeşilden, gümüş rengine, koyu maviden kurşuniye kadar geniş bir yelpazeyi eş anlı olarak sergileyebilen göl, aslında Tortum Çayı’nın önünün bir heyelan sonucu tıkanmasıyla oluşmuştur. Birkaç yüzyıl önce, bugünkü göl çanağının kuzeybatısındaki Kemerli Dağ’ın "heyelan eden" büyük bir parçası çayın önüne yüksek bir set çekmiştir. Yöre halkı bu oluşuma "tabiattan baraj" derler. Gölün çevresindeki tek yerleşim, kuzeybatıdaki Balıklı köyüdür. İçme suyunu gölden sağlamak durumundaki bu küçük köy, gölün tek yarımadası Uzunburun’u sınırları içinde bulundurur. Tortum Gölü gibi Tortum Şelalesi de, mucizevi varlığını aynı heyelana borçludur. Göl oluştuktan sonra, çayın yatak değiştirmesiyle yaklaşık 50 metrelik kendi halinde bir uçurum bir anda ülkenin en büyük şelalesi haline gelmiştir. Yöre halkının gözünde Asya ve Avrupa’nın en büyük şelalesi olan Tortum, yine yöre halkına göre dünyanın ikinci en büyüğüdür!

Yerbilimleri açısından doğal bir laboratuvar işlevi gören Tortum Vadisi, olağanüstü güzelliklerini ve mucizelerini volkanizma, tektonik, heyelan gibi jeolojik dinamiklere borçludur.

Size bu rotayı bir kenara not edip, buradaki inanılmaz güzellikleri görmek için yolunuzu bu taraflara düşürmenizi öneririm.

ATLAS’TA BU AY

Mucizeler tekkesi

İran’ın batısında, Kermanşah’ta mucizevi bir tekke, ilahi bir sanat galerisi var. Muavinü’l-Mülk Tekkesi. Tüm duvarları kutsal temaların işlendiği çinilerle kaplı. Göz kamaştırıcı resimlerin renklerini hiçbir şey; ne güneş ve kar, ne yağmur ve rüzgár, ne de geçen yüz yıl soldurmuş.

İnsandan Önce Dünya

Dünyada el değmemiş nadir yerlerden biri. Karaya binlerce mil mesafedeki adalar ve mercan resiflerinde araştırma yapan ekip, yaşamın sırlarını öğrenmek için bir araya gelmiş bir "çılgınlar" topluluğuydu. Daha önce hiç dalış yapılmayan Kingman Resifi’ndeki araştırmaya Atlas’tan Zafer Kızılkaya katıldı.

Lübnan: Ebedi Yıkım

İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışma geride büyük acılar ve enkaza dönmüş bir ülke bıraktı. Lübnan’ın büyük bir yıkıma sürükleyen bombardıman, çoğu çocuk ve kadın binden fazla sivilin hayatına mal oldu.

Okyanustaki Vaha

Hakan Öge, Büyük Okyanus’ta onuncu günün sonunda gördü kara parçasını: Çölde bir vaha gibi duran küçük ada ülkesi Samoa’yı. Batılıların işgaliyle yok olmaya yüz tutan geleneksel kültür, ülkede şimdi yeniden diriltilmeye çalışılıyor. Tüm erkekler, hatta memurlar bile eskiden olduğu gibi eteklik giyiyor.

Akıllı Konut

İnsanın zamanının çoğunu geçirdiği evi, teknolojik gelişmeyle birlikte yeniden tanımlanıyor. Evden artık "akıllı" olması isteniyor, şimdi onun da bir IQ’su var. Kullanıcıya gerek bırakmayan, kendi kendine inisiyatif alan ev aletleri pek de uzakta değil.
Yazarın Tüm Yazıları