Terim değil Hollmann

Zico F.Bahçe’nin Hollmann’ı olabilir. "Terim’in yaptığı gibi UEFA Kupası’nı kazandırabilir mi?" sorusuna, "Çok zor" derim.

GALATASARAY, 1993-94 sezonunda Rainer Hollmann’la başlamıştı. Oynanan futbol, doğrusunu söylemek gerekirse çoğu kişiyi tatmin etmiyordu ama sarı kırmızılı kulübün gelenekleri açısından teknik direktörü 3-5 haftada göndermek ters gelen bir görüştü..

Sabretti G.Saray Hollmann’a.. Alman teknik adam, Türk futbol tarihinin en büyük başarılarından birine imza atarak Manchester United’ı Şampiyonlar Ligi’nin dışına itti. O büyük mutluluğu Türkiye’ye yaşattı.

Ardından sıra lige gelmişti.. Ligde de işler iyi gitti. Fenerbahçe’nin bir puan önünde şampiyonluk ipini göğüslemeyi başardı Cimbom.. Ama Hollmann’la ilgili alınmış bir karar vardı.. Değişmeliydi.. Başarılar; camianın, taraftarın, futbolcuların emeği olarak görülüyordu.. Hollmann gönderildi.. Tam da Türkiye’ye uyum sağlayacakken.. Yerine sıradan bir Alman Saftig getirildi..

* * *

G.Saray maceramızı burada noktalayalım.. Geçelim Fenerbahçe’ye.. Çok uzun tecrübeler, denemeler ve yanılmalar sonrasında yönetim Daum’da karar kılmıştı.. Alman teknik adam gelir gelmez Fenerbahçe’yi çok iyi tanıdığını, kendisini nelerin beklediğini iyi biliyordu.. Basınla iyi diyalog kurdu.. Futbolcularının potansiyellerini iyi kullandı.. Bir anda başarılı bir ekip oluşturdu. İki şampiyonluk peş peşe geldi.. Üçüncüsünün kaçtığına ise bütün ülke inanamadı..

Ve Daum gitti.. Şimdi sıra Zico’da.. Zico aranan kan mı?.. Hayır.. Ama Zico’da Didi’den bu yana şimdiye kadar hiçbir teknik adamda olmayan bir kartvizit var.. Dünya çapında bir şöhret Zico..

Nereye giderse gitsin, Alex, Appiah, Kezman, Rüştü, Tuncay’dan daha çok ilgi görüyor doğal olarak.. Yenilgilerde tribünlerin önce futbolcuları suçlaması, oyuncularla Zico’yu karşı karşıya getirebilir..

Yönetim bunlardan haberdar.. Zico’nun arkasında durmaya çalışıyor. Çalışıyor ama alınacak kötü sonuçlardan kendileri zarar görmemek açısından bir zemin de hazırlanmıyor değil.. Örneğin Alex’in internet sitesi.. Mübarek sanki www.fenerbahce.org gibi çalışıyor bu site.. Hemen her maçı Alex’in ağzından Zico’ya yönelik sözler var.. "İyi oynamıyoruz. Orta saha direncimiz zayıf..", "Hocamızı çok seviyoruz, bir sorunuz yok.." gibisinden bu mesajlar sürüp gidiyor.. Yönetim de hiç sesini çıkarmıyor..

* * *

Zico,
Newcastle önünde bu sezonun en etkili futbolunu oynattı takımına.. Bunda ileride Kezman’ın tek kalışı ve Alex’in orta sahadan ileriye gidişlerinin etkisi vardı. Ama asıl unsur, takıma Mehmet Yozgatlı’nın monte edilişiydi. Genç futbolcu hem sağ kanadı etkili kullandı, hem de Duff’ın oradan çıkışlarını engelledi.

Yönetim Zico’ya bu rahatlığı verdiği, Zico saha içinde istediklerini yapmaya başladığı sürece Fenerbahçe toparlanma sürecine girer.. Ve Zico Fenerbahçe’nin Hollmann’ı olabilir.. UEFA Kupası’nda birkaç önemli başarı kazanıp taraftarın yüreğine su serper. Ligde şampiyonluk kazanabilir. Ama Terim gibi devrimci bir teknik adam olabilir, sarı lacivertli camiaya o kupayı kazandırabilir mi derseniz, çok zor derim..

UEFA alınabilir mi?

BEŞİKTAŞ Tottenham’a, Fenerbahçe Newcastle’a yenildi.. UEFA Kupası’nın kazanılması çok çok uzak bir hedef gibi duruyor.. 3 Kasım 1999 günü 23:00 sularında Galatasaray Şampiyonlar Ligi grubunda son sırayı alarak elenmiş gözüküyordu.. Ardından Hakan’ın kafa golü ve son dakikada Ümit Davala’nın penaltısı ile gelen galibiyet, sarı kırmızılı ekibe üçüncülük yolunu açtı.

Üçüncü turda Bologna’yı elerken İtalya temsilcisi kendi ligini o sezon 11’inci bitirdi. Dördüncü turda Dortmund’u elerken Alman takımı da o sezon kendi liginde 11’inciydi. Daha sonraki rakip Mallorca kendi ligini 10. tamamladı. Galatasaray’ın asıl başarısı bundan sonra geliyordu..

Premier Ligi üçüncü bitiren Leeds’i ve ikinci bitiren Arsenal’i eledi sarı kırmızılı ekip..

Başarı Aziz Yıldırım’ın söylediği gibi tamamen tesadüf değildi. Ama karşımıza çıkan rakiplerin büyük payı vardı. Maçların gelişimi, Galatasaray’ın Türkiye Ligi’nde puan farkını çok açışı, istikrarlı ve birbirini çok iyi tamamlayan kadroya sahip oluşu, tüm ülkenin onların arkasında duruşu gibi motivasyon faktörleri de işin cabasıydı.. Şimdi bunların hiçbiri yok ortada..

"UEFA Kupası alınabilir mi?" sorusunun altında bu korkunun, kompleksin yenilip yenilmeyeceği yatıyor aslında.. Biraz da savunma yaparken hücumu, hücum ederken savunmayı ihmal etmemeyi öğrenmek tabii..

İşte doğru yol

BORDEAUX maçı sonrası Olimpiyat Stadı’nda yaşanan trafik işkencesinden sonra belli ki, yetkililer önlemlerini almışlar. Her noktada güvenlik güçleri vardı. Yollar açıktı.

Toplu taşıma araçları ellerinde bilet olan vatandaşları belli noktalara kadar ücretsiz taşıdılar. (Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi) Doğrusunu söylemek gerekirse, seyircinin ilgisi de o soğuğa ve rüzgara karşı benim beklediğimden çok daha fazlaydı.

Yine de önümüzdeki yıllar için o stadın daha faal olarak kullanılması düşünülüyorsa metronun bir an önce devreye girmesi şart. Tribünlerde seyirci mükemmeldi. Özellikle bayrak şovu çok başarılıydı.

Dilerim Liverpool maçındaki önlemler de aynı ciddiyet içerisinde gerçekleştirilir. (Bu arada sahaya atlayan taraftarlar için söylenecek fazla söz yok.. Ceza alacağız.. Adımız yine kötüye çıkacak. Bunların önlenmesi konusunda güvenlik güçlerinin tribünlerin alt kısmında değil de, iç kısmında bulunması şart gibi gözüküyor.)

Gol için Cimbom’a

SÜPER Lig’de maç yöneten hakemlerle bazen konuşma fırsatım oluyor. Çeşitli konulara girip çıkıyoruz. Örneğin hakemlerin hangi takımların maçlarını yönetirken en çok zorlandığı veya zevk aldığını çok merak etmişimdir..

Birkaç hakem bu konuda açık yüreklilikle, "Galatasaray maçları bizin içim daha zor oluyor. Çünkü top bir o kalede bir o kalede. Çok hızlı oynanıyor" diyor..

Rakamlar da aynı verileri doğruluyor zaten.. Galatasaray, Erciyes’ten sonra maçlarında en çok gol seyredilen ikinci takım. 16 gol atmış, kalesinde 13 gol görmüş.. Yani sarı kırmızılı takımı izlemeye gelen seyirciler 3.22 gol ortalamasıyla maç izlemişler..
Yazarın Tüm Yazıları