Şişli’de şişlenmeyin

Ayşen GÜR
Haberin Devamı

Seçimi izleyen arkadaşlarımdan Tolga Tanış çalışkan, azimli bir genç; tek tek bütün ilçelerde seçim nabzını tutarak bir dizi hazırlıyor.

Politikaya böyle ilgi gösteren genç gazetecileri görünce doğrusu gözlerim şefkatle yaşarıyor...

Neyse, bu kadar politika düşmanlığı yeter. Ciddi olalım.

Onun önerisiyle bazı ilçelerde, geçen seçimde en çok oy alan ilk 5-6 partinin adaylarını gazeteye davet edip açık oturum düzenlemeye başladık. Buradaki temel ölçümüz, adaylarını davet ettiğimiz ilçelerin nüfuslarıyla, ekonomiye katkılarıyla ön plana çıkmış olması; sadece ilçede yaşayanları değil bütün İstanbul'u ilgilendirmesi.

Şişli koyduğumuz ölçüler için tipik bir yer:

İstanbul'un gayrisafi milli hasılasının yüzde 8.66'sı (1996 rakamları) bu ilçede gerçekleşiyor; şehrimizin en zengin ilçesi. Onu sırasıyla Bakırköy, Kadıköy, Beyoğlu, Eminönü ve Zeytinburnu izliyor. Zaten bu altı ilçe, Türkiye milli gelirinin yüzde 9.3'ünü üretiyorlar.

Şişli'de 1997 sayımına göre 257 bin kişi burada oturuyor, yıllık nüfus artışı yüzde 0.39; halbuki İstanbul'un genel nüfus artışı yüzde 3.45. Ama, Şişli'nin gece nüfusuyla gündüz nüfusu arasında büyük fark var. Bütün İstanbullular için Şişli Belediyesi hayati bir öneme sahip.

Üstelik Şişli Belediyesi son dönemde yolsuzluk davalarıyla dünya tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Taşı toprağı hakikaten altın olan bu ilçemizin şu anki ve önceki belediye başkanları yargılanıyor.

Yani sadece Şişlilerin değil, bütün İstanbulluların ve bütün Türkiye vatandaşlarının Şişli'de sürekli şişlenmekte olduğu inkar edilemez.

Gazetemizde ağırladık adayları: ANAP'lı Emin Kul, FP'li Serdar Yılmaz, DSP'li Mustafa Sarıgül, CHP'li Mehmet Emin Sungur, DYP'li Salih Güngör. Toplantı üç buçuk saat sürdü. Beşinci sayfada sonuçları okuyabilirsiniz.

Hepsinin birbirini tanıması, birbirlerine hoş davranmaları normaldi; yine de ben bir politika cahili olarak birbirlerine ‘‘abi’’ filan diye hitap etmelerini hayret ve hayranlıkla izledim.

Samimiyeti, birbirlerine dert yanmaya kadar götürdüler. Mustafa Sarıgül, Salih Güngör'ü kolundan tuttu, ‘‘abi, sizin çocuklar bizim afişleri indirip seninkileri koyuyorlarmış’’ diye serzenişte bulundu.

Bir süre sonra bu defa Salih Güngör cebinden çıkardığı polaroid fotoğrafları Mehmet Emin Sungur'a gösterip, ‘‘bakın, sizinkiler bizim afişleri indiriyorlar, işte ispatı’’ demez mi!

Fakat daha da tuhafı, bu şikayetler sırasında bile hiç biri öfkelenmedi, şahsi suçlamalarda bulunmadı. Liderlerine örnek olabilirlerdi.

Tabii ben yine de birbirlerine gülümserlerken dudaklarının zoraki bir şekilde gerildiğini, dişlerinin birbirine kenetlendiğini görür gibi oldum.

Şüpheciliğime verin, hayal görmüş olmalıyım.

Yazarın Tüm Yazıları