Sezen Aksu, Hakan Şükür’den makas aldı

Bayram değil, seyran değil, Sezen Aksu Hakan Şükür’den niye makas aldı diyorsunuz değil mi? Ben de bilmiyorum..

Turkcell ‘Kardelen’ konserinin ikinci yarısında Sezen Aksu, her konserde yaptığı gibi seyircilerin arasına daldı. Espriler patlattı. Bazı seyircilerin fotoğraf çektirmesine izin verdi. Bazı izleyicilerle fotoğraflar çektirdi. Bu arada izleyiciler arasında Hakan Şükür’ü ve eşini gördü, yanına yaklaştı. Hakan Şükür’ün yanağından şöyle güzel bir makas aldı. Belli ki Aksu’nun Hakan’a karşı doğal bir sevgisi ve saygısı var. Belki de doğal bir vefa duygusu. Hakan’ın bugüne kadar hem Galatasaray’da hem de Milli Takım’da bu ülke futboluna yaptığı katkılar için.. Sezen Aksu bu.. İnsana ait her duyguyu onun yüreğinde buram buram hissettiğiniz Sezen Aksu.. Sezen Aksu’nun başarısının nedeni de bu.. (Not: Bu arada Sezen Aksu’nun ‘Aaa Alicim de gelmiş’ deyip Ali Saydam’ın yanına koştuğunu, Saydam’ı yanaklarından öptüğünü belirtmeden geçemeyeceğim. Saydam’ın bir zamanlar Aksu’nun imaj danışmanlığını yaptığını belirteyim. Anlayacağınız Sezen Aksu’nun Ali Saydam’a da vefa borcu var..)

Galatasaray Belgeseli nasıl bitmeli

Yeri gelmişken Galasaray camiasının artık bir karar vermesi gerektiğini belirtmek isterim. 100’üncü yıl balosunda Mehmet Ali Birand ve ekibinin yaptığı belgeselin son karesinde Galasaray Lisesi görünüyor ve okuldaki ‘Galatasaray Lisesi’ yazısı ile film noktalanıyordu. İlk bakışta böyle bir bitiriş normal gelebilir. Bana göre değil. Bana göre bu yanlış bir zihniyetin göstergesi.

Galatasaray Spor Kulübü, Galatasaray Lisesi’nden doğmuştur. Galasaray Liseliler büyük ve değerli bir camiadır. Ama Galasaray’ın gücü sadece Galasaray Liselilerle sınırlandırılamaz. Kapalı kapılar ardında Galatasaray’ın küçük, aristokrat bir grubun malı olduğu zihniyetine göre eylemler yapılıyorsa, bu düşünce açıkça yüreğinde Galasaray sevgisini hisseden herkese açıklanmalı.. Herkes de açık açık kimi hangi şartlarda destekleyeceğini bilmeli..

Doğru belgesel ‘bitirişi’ nasıl mı olmalıydı? Benim tercihim Galatasaray belgeselinin Galasaray Lisesi yazısından açılması.. Daha sonra da yüreğinde Galatasaray sevgisi olan milyonlarla bitirilmesi.. Ali Sami Yen’de yüzünü boyayıp ‘Galasaray Galatasaray’ diye inleyen onbinlerle.. Kahvelerde, salonlarda televizyon karşısında ‘Galatasaray Galatasaray’ diye çırpınan yüzbinlerle.. Evlerinde televizyon karşısında ‘Galatasaray Galatasaray’ diye haykıran milyonlarla.. Galatasaray yönetimi sokaktaki milyonları gerçekten sahiplenmediği, onları kulübün gerçek sahipleri olarak görmediği sürece havanda su döver.. Benden uyarması..

En beğendiğim reklam..

‘Şu sıralarda en beğendiğiniz reklam hangisi?’ Yıllardır bana en sık sorulan soru bu.. Şimdiye kadar bu soruya yanıt vermedim. Genellikle ‘Benim beğenilerim önemli değil. Ben biraz bilgi havuzuna dayanarak reklamı analiz ediyor, doğru yanlış, güzel çirkin yönlerini söylüyorum’ şeklinde geçiştirdim. İlk kez bugün Kelebek’te ‘en’ değil ama ‘çok‘ beğendiğim bir reklamı açıklayacağım.. Sıkı durun açıklıyorum. Havuz basket sahası haline getirilmiş. Gençler basket oynuyor, susayınca Sprite içiyor ve bir havuza girmenin verdiği ferahlığa kavuşuyorlar. Havuzdan basket sahası fikri süperrr. Müthiş ‘cool’ bir müzik.. Ortalık serinlikten geçilmiyor. Ben de sabahtan akşama futbol topu, basket topu peşinden koşan, terledikçe susuzluğunu ‘Cola’ ile gideren bir kuşaktan geliyorum. Bu reklam bende ‘retro’ etkiler yaratıyor. Sprite bir ‘Cola’ alternatifi ve bu reklamla ‘Cola’nın yerine oynuyor, duyguları kışkırtıyor: ‘Susuzluğunu dinle Sprite iç’ diyor. Süperrr..

Galatasaray’ın Bülent Korkmaz ayıbı..

Galatasaray’da neler oluyor anlamak güç.. Bülent Korkmaz, Galatasaray’ın ‘sembol’ kaptanı.. Öyle ya da böyle şu anda küskün.. Galatasaray Bülent’e jübile yapacağını söylüyor. Ama Bülent bu teklif daha gerçekleşmeden Fatih Terim’in Milli Takım çağrısını kabul ediyor ve futbolu Milli Takım’ın maçında bırakacağını açıklıyor.. Bülent öyle ya da böyle küskün.. Bülent gibi gerçekten ‘emekçi’ bir futbolcuyu küstüren bir yönetimin iyi olduğunu söylememiz mümkün değil. Kurumlar ‘emekçilerine’ verdikleri değerlerle, onlara verdikleri önemlerle geleceğe miras kalırlar.. Bülent gibi bir futbolcu küstürülüyorsa.. Öyle ya da böyle.. Bülent haksız da olabilir.. Hiç önemli değil.. Galatasaray yönetiminin ‘yönetim’ denilen yarı bilim yarı sanat denilen aktiviteden haberi olmadığı ortada..

Kutlarım..

TRT ‘iktidar ve devlet eleştirisi’ yapamadığı sürece, özel televizyonlar ve radyolar karşısında şansı yoktur. Yok olmaya mahkumdur. Demiröz, TRT’nin ‘eleştirel’ bir kurum olmayacağını bir kez daha kanıtlamıştır. TRT’nin ‘özerk’ olmadığını, hiçbir zaman da ‘özerk’ olamayacağını bize kanıtlayan Şenol Demiröz’ü tüm kalbimle kutlarım.

TRT bir tür resmi gazetedir. TRT’yi bu haliyle 400-500 kişilik bir organizasyon yapısı yönetebilir. Bu nedenle bir an önce özelleştirilmeli, 8- 9 bin kişiye aylık ücret ödeyip T.C’nin kaynakları çarçur edilmemeli.. Bu konuyu işlemeye devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları