Serdar Turgut: Psikologdan ihbar mektubu

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Hürriyet üst yönetimine,

Değerli baylar.

Hastam Serdar Turgut'un son dönemdeki yazılarını takip etmekteyim.

Bu yazıları ve kendisiyle yapmakta olduğumuz e-mail sohbetleri tekrar inceledikten sonra şu kanıya vardım:

Adam sizi tongaya düşürüyor (Man is pushing you into tonga).

Eğer onun meslek etiği ve gazeteci ahlakı üzerine dediklerini ciddiye alırsanız hayatınızdaki en büyük hatalardan bir tanesini yaparsınız.

Bunları başka bir ciddi insan söylemiş olsaydı, haydi biraz üzerinde düşünün bari derdim.

Ama onun dilinde bunların hepsi birer yalan haline dönüşüyor.

Neden derseniz, onu da anlatayım izin verirseniz:

***

Biliyorsunuz hastam ilk önce ‘‘Gazeteciler reklama çıkmasın’’ demekle işe başladı.

Sanırsınız ki bir ilkeyi savunuyor.

Ne münasebet, alakası yok.

Bu tepkisinin temelinde, reklamcıların kendisine bu fiziksel yapısıyla olsa olsa bir cenaze levazımatçısı reklamında oynayabileceğini, bu tür reklamların sadece Amerika'da yapıldığını, orada ise bu reklam türünde Ringling Brothers Barnum and Bailey sirkinden ödünç alınan bir hilkat garibesinin piyasayı tekeline alarak rolü kimseye kaptırmadığını söylemeleri yatmaktadır.

Yazar bunun üzerine ‘‘Ben o kadar mı çirkinim?’’ diye sormuş, temelde kibar insanlar olan reklamcılar bile buna ne yazık ki realizm uğruna ‘‘evet’’ demek zorunda kalmışlardır.

Yazarı asıl üzen bu cevap değildir.

Yazar ikinci soru olarak ‘‘Peki ama ben, Selahattin Duman'dan da mı çirkinim?' diye sormuş, buna da kesin bir ‘‘EVET’’ cevabını -kelimeyi büyük harfle yazmamdan da anlaşılacağı üzere- yüksek sesle alınca işte buna katlanacak manevi gücü kendinde bulamamıştır.

Yazarın, reklamlara gazeteci çıkmasın kampanyasının temelinde sadece bu kıskançlığı ve aşağılık duygusu yatmaktadır.

***

İkinci kampanyası da ‘‘Gazeteciler davetle yurtdışı kampanyalara gitmesin’’ konusu üzerinde oldu.

Gören de onu çok ilkeli düşüncelere sahip olan bir insan sanır. Hastam olmasa, onu tanımasam, sadece yazılarını okuyor olsam ben de inanırdım. O kadar inandırıcı yazıyor ki, pes doğrusu.

Evet, yazarın bu tavrının temelinde de eşinin kendisini hiçbir yurtdışı geziye göndermemesi yatmaktadır.,

Rana Hanım yaşamlarının bu bölümüne de bir kural getirmiş ve ikisinin birlikte gidemeyecekleri hiçbir geziye Serdar'ın katılmasını yasaklamıştır. Ayrıca Rana Hanım, inşaat işlerinin açılması nedeniyle nisan ve ekim arası bir daveti kabul edemeyeceğini de tebliğ etmiş bulunduğundan, ekim ile nisan arasında zaten bir davet de olmadığından, yazar bir anda bütün arkadaşlarının tepe tepe kullandıkları bir haktan mahrum kalmıştır.

Dolayısıyla açmış olduğu kampanyanın temelinde ‘‘Ben yanmışım, sizi de yakacağım ulan’’ tavrı kesin olarak yatmaktadır.

Rana bugün izin versin, yazar anında 80 Günde Devr-i Álem'e bile çıkar, bunu balonla bile yapar ve isterse balonun üzerinde 500 sponsor şirketin reklamı olsun, bunun etiksel meselesini aklına bile getirmez.

Hastam, ayrıca gazetecilerin çeşitli kaynaklarla ilişkilerinin de düzenlenmesinden yana olduğunu söylüyor. Bunun temelinde de kendisine ‘‘Bu memlekette MİT ile yakın çalışmadan iyi gazeteci olunmaz’’ diye açıkça konuşmuş olan arkadaşlarına duymakta olduğu hayranlık ve kıskançlık hisleridir.

Kendisinin yıllar önce devletin gizli kaynakları ile oluşturmak istediği tek girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Birkaç MİT görevlisiyle yemekte buluşan hastam, ‘‘Amca sen kaç kişi öldürdün’’, ‘‘Aranızda hiç Elke Sommer ile yatmış olanınız var mı’’, ‘‘Amca senin kod numaran kaç’’, ‘‘Martiniyi nasıl hazırlarsınız, karıştırarak mı yoksa çalkayarak mı’’ türünden sorular sorarak hem kendisinin devlete hizmet veren bir gazeteci olmasını isteyen gazetesini, hem de MİT görevlilerini utandırmıştır.

Bu acı deneyden sonra yazar, devletin gizli güçleri ile her zaman düzgün ilişkiler kurmuş olan, onlarla son derece uyumlu çalışan, gazetecilikle bu görevleri arasında hiçbir sürtüşme yaratmadan işini görürebilen meslektaşlarını büyük bir kıskançlıkla ve de hayranlıkla izlemiştir. Hastamın bu konuda açmış olduğu kampanyanın temelinde de bu yatmaktadır.

***

Değerli baylar.

Umarım mektubum bazı gerçekleri görmenize yol açmıştır.

Sözlerime son vermeden önce izin verirseniz uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi gerçekleştirmek istiyorum: Ertuğrul Özkök -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir-. Kusura bakmayın, bunu yazmak istiyordum kaç zamandır; çünkü hastam bunu o kadar çok tekrarladı ki bu da bende bir takıntı haline geldi. Yazmasaydım çatlayacaktım vallahi.



Yazarın Tüm Yazıları