Savaştan ve krizden habersiz bir dünya mümkün mü

3 NİSAN 2003.

Bütün dünya Amerika’nın Irak operasyonuna gözünü dikmiş canlı yayında savaşı izliyor, bir tek yer hariç...

Yunanistan’ın Aynaroz Yarımadası’nda, binlerce yıllık Ortodoks manastır geleneğinin son temsilcileri keşişler, savaştan habersiz yaşıyor.
20 ayrı manastırda yaşayan yaklaşık 2 bin keşiş, Irak’ta olan bitenden habersiz, tütsüçıngırakikona ve mum aydınlığında saatlerce dua ederek başlıyor güne.
* * *
Meslek hayatımın en ilginç ziyaretiydi Aynaroz.
Rüya gibi...
Kadınların bin yıldır giremediği bu kutsal adada Irak savaşını sordum karşıma çıkan ilk keşişe.
“Savaş mı, ne savaşı?”
İnsan tabiatını zorlayan yaşam biçimiyle Aynaroz’da hayatın ritminin başka türlü attığını o an daha iyi anladım.
Meğer adada yaşayan keşişlerin dünyadaki hiçbir gelişmeden haberi olmuyormuş.
“Tanrı ne zaman, nerede kriz ya da savaş olduğunu biliyor. Bizlerin ayrıca bilmeye, isim vererek dua etmemize gerek yok” dedi Simone Petra Manastırı’nın başrahibi.
* * *
Zaten manastırda yaşamanın bütün amacı bu değil mi?
Som yalnızlık, ful izolasyon...
Dışınla değil içinde savaş...
Oysa hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil.
* * *
Bin yıllık geleneğe rağmen Aynaroz tam bir çelişkiler yumağı.
Bir yanda katır sırtında yolculuk yapan siyah cüppeli keşişler, diğer yanda sürat teknesinde Ray-Ban gözlüklü modern keşişler.
Elektrik kullanımına karşı çıkan manastır da var, Four Seasons standartlarında hizmet sunan da.
Meğer görünür çelişki Yunanistan’ın AB üyeliği ile başlamış.
Dış dünyadan kopuk manastırlar AB fonlarıyla beş yıldızlı lüks otele dönüşmüş.
* * *
İlk gün Bakire Meryem Bahçesi ile ünlü Simone Petra’da kalmıştım.
Ben böylesine büyüleyici ve lüks bir mekân görmedim.
Restorasyonu için tam 100 milyon Euro harcanmış.
* * *
Şu sıralar herkes 400 milyar Euro borcundan dolayı Yunanistan’ın iflasını konuşuyor.
Sadece bu yıl borçlarını çevirmesi için 50 milyar Euro’ya ihtiyaç var.
Hükümet kemer sıkma kararı aldı, kilise, sendika, işçi, işveren herkes tepkili...
Halk sokakta, IMF kapıda.
Fakat hiçbir şey Yunanlıları Almanların “Adaları satın” önerisi kadar kızdırmadı.
* * *
Almanların küstah üslubu tartışılabilir ama ekonomik anlamda öneri çok mantıklı.
İflasa sürüklenmek ya da fahiş faizle borç sarmalına girmektense, sat, daha doğrusu özelleştir elindeki değerli varlıkları, düze çık.
Ama olmaz.
Yunanlılar için adaların kutsallığı var.
Sadece tütsülü Aynaroz değil, hedonizmin beşiği Mykonos da kutsal, Santorini de...
Üzerinde hiçbir yerleşim olmayan 3 bini aşkın ada var, gitmeseler de görmeseler de hepsi kutsal.
Çünkü Yunan kimliğinin kendisi bir ada.
* * *
Ne yerleşim olan adaların devlete maliyetini sorgulayan var ne de el kesesinden yenen borçların hesabını soran...
Oysa her kriz bir yüzleşme; Hedonist yaşam biçiminizle, geçmişinizle, kutsalınızla...
Almanlar ekonomik krizi fırsat bilip Yunanlıların kutsalına dokundu.
Adeta rüyadan uyandırdı, öfke bu yüzden...
Bırakın Santorini’yi Aynaroz bile öfkeli.
Her türlü savaş ve krizden bihaber yaşayan keşişler olan biteni anlık izliyormuş.
Çünkü dünyanın en izole adasında da yaşasalar fonları kesildiği için bu kriz artık onlara da dokunmaya başlamış.
Yunanistan yıllarca AB denizinde her türlü soruna kulakları kapalı, her türlü nimete fazlasıyla açık hovarda bir yaşam sürdü.
Aynaroz, Yunanistan denizinde kutsalın arkasına sığınıp konforun dibine vurdu.
Ama artık komşu için rüya bitti...
Adalar olmasa da ada fikri çoktan satılıp gitti.
Şimdi borçları geri ödeme zamanı...
Yazarın Tüm Yazıları