Sarışın şarkı

Kara kafalar her bir yanı sardığına ve saracağına göre galiba artık işin şakaya gelir yanı kalmadı ve kalmayacak.

Galiba geleceğin platin saçlı kadınları ancak ve ancak, benim sokakta tesadüfen rastladığım eski göz ağrım gibi kuaför koltuğundan çıkmış olacak.

Birden, galiba kökeni yarı Fransız, yarı Portekizli bir şantözün yıllar önce söylediği ve gayet harcıálem sayılacak bir şarkı nakaratını hatırladım.

Fakat güftesini unutmuşum, internet mucizesi sayesinde hemen buluverdim.

Kısa bir bölümünü serbest tercüme ediyorum, aşağı yukarı şöyleymiş:

"Rivayet edilir ki şu salak erkek milleti / Dayanamazmış sarışına, aman sahte platinli. / Hemen mayışırmış işte, alığın zamparalığı pek látifeli. Ey herif herif, esmerin suyu mu çıktı / Yoksa dilberler dilberi Jakond da mı sarı meçli? / Esmeriz esmer, var mı daha edepli / Bil kıymetimizi, lüle saçımız kara telli."

Mutlaka anladınız, sarışın hemcinslerine meydan okurken estetik kıstaslarını Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosuna dek vardıran bu şarkıcı esmer kategoride yer alıyor.

Efendim, popüler müzikle hiç mi hiç aramın olmamasına rağmen eğer aniden yukarıdaki şarkıyı hatırladıysam mesele sarışınlara uzanıyor.

Çünkü, geçen gün ve tamamen tesadüf eseri, ezelden beri esmer bildiğim eski bir göz ağrısına rastladım.

Fakat inanın, eğer yolda o beni çevirmeseydi kendisini asla tanıyamazdım.

Hayır hayır, bu yabancılık aradan geçmiş uzun yılların kaçınılmaz olarak bıraktığı izlerden kaynaklanmadı.

Zaten aslına bakarsanız hem mihráp hálá yerinde sayılır, hem de fazla değişmemiş.

SARIŞINI MİTOLOJİSİ

Ancak öylesine bir sarışın kesilmiş ki, mazisini bilmesem bir İskandinav Vikingi, bir Alaman Helga’sı, en azından bir Slav Olga’sı sanacağım.

Ve de tabii, ilk merhabalaşmadan ve "Ah, seneler nasıl da çabucak geçmiş" yakınmasından sonra bendeniz yine patavatsız davrandım.

Saçlarını göstererek ve damdan düşer gibi, "Bu ne hal? Yoksa genetik formülünü mü değiştirdin" sorusunu patlattım.

Cevabına gelmeden önce, burada bir parantez açmam gerekiyor.

Evet soruyu genetiğe bağladım. Zira epey oluyor ki, "sarışınların nesli tükeniyor" gibisinden çok çarpıcı bir başlıkla verilmiş bir haber okumuştum.

Şimdi adını unuttum, yanılmıyorsam İngiliz milliyetinden bir hanım oturmuş ve tarihin ilk çağlarından beri hüküm sürmekte olan "sarışın mitolojisi" hakkında kitap yazmış.

Ta Kadim Yunan’dan, hatta Eski Mısır’dan itibaren biz erkek milletinin nasıl, neden ve niçin sarı saçlı hatunlara karşı özel bir zaaf beslediğini incelemiş.

Hemen söyleyeyim ki, haberin bu yanını okuyunca gayet ferahlamıştım.

Çünkü bendeniz ergenlik yıllarıma, yukarıdaki şarkıda denildiği gibi "sahte platinli" Jayne Mansfield fotoğrafları veya çok işveli bir Marilyn Monroe erotikalarıyla girmiştim.

O halde demek ki, ne "manyak"; ne "anormal"; ne de söz konusu düşkünlüğümü sezinleyen babamın ikide bir azarladığı gibi "Helga budalası"ymışım!

Her neyse, aynı kitaptan mı aktarmaydı, yoksa gazetenin soruşturması mıydı yine unuttum ama, haber ayrıyeten, soruda sözünü ettiğim genetik formüle dayandırılıyordu.

Zira, dünya nüfusundaki genel artışta benim gibi "kara kafalar"ın sarışınlara oranla haydi haydi ağır basması zaten bir yana, o sarışınlığın devam edebilmesi için hem anne, hem de baba tarafı kromozomlarının zorunlu olduğu vurgulanıyordu.

Dolayısıyla da, bir yandan esmer ve siyahilerdeki çoğalıştan; diğer yandan ise her melezleşme sürecinde daima bunlardaki hücrelerin ağır basacak olmasından ötürü, gelecekte sarışın kalmayabileceğine dair spekülasyon üretiliyordu. Allah Allah!

SARIŞIN ÇİFTLİKLERİ

Allah Allah dedim ama tabii bana göre hava hoş! Umursamıyorum.

Neden umursayacağım ki? O vakte kadar nasılsa kemiklerimin tozu dahi kalmayacak. Dolayısıyla, sarışınsız bir dünyayı ben değil geleceğin erkekleri düşünsün.

Büyük ihtimalle artık çok kıymetli birer antikaya dönüşecek Mansfield, Monroe veya Anita Ekberg ya da Madonna fotoğraflarına bakarak ağız suyu akıtırlar.

Bir de "ári ırk" (!) peşinde koşan Hitler hayranları düşünsün.

Eh, safkan damızlıklar sırf Hollanda ineklerine, İngiliz beygirlerine, İspanyol boğalarına yahut Macar katanalarına mahsus değil ya, belki şimdiden tedbirlerini alırlar da, yine Führer’lerinin yolunu izleyerek, yalnız sarışın kadınların ve yalnız sarışın erkeklerin çiftleşeceği özel birimler inşa ederler.

Böylelikle de kırk yılın başında nihayet hayırlı bir iş yapıp sonraki nesillere hiç olmazsa mostralık niyetine sarışın bırakmış olurlar.

Aksi takdirde, "kara kafalar" her bir yanı sardığına ve saracağına göre galiba artık işin şakaya gelir yanı kalmadı ve kalmayacak.

Söz konusu habere inanmak gerekirse, geleceğin platin saçlı kadınları ancak ve ancak, benim sokakta tesadüfen rastladığım eski göz ağrım gibi kuaför koltuğundan çıkmış olacak.

Tüh, işte yine araya láf girdi ve eskiden esmerken şimdi neden sarışına dönüştüğü sorusunu sorduğum o eski göz ağrısının verdiği cevabı size aktaracak yer kalmadı.

Çaresiz devamını gelecek pazara bırakıyorum.

Siz nasılsa, şarkının "Rivayet edilir ki şu salak erkek milleti / Dayanamazmış sarışına, aman sahte platinli" güftesiyle haftayı çıkartırsınız.
Yazarın Tüm Yazıları