Şaka gibi ama değil

“BİR Ankara Polisiyesi” ile ilgili yazılarıma gelen farklı iletiler, dizinin yoğun olarak izlendiğini, hatta bazen içselleştirildiğini ortaya koyuyor.

Ki, ne güzel.
Hep uzaktan izlenen Ankara, ekrandan da olsa yakından izlenmeye başlamış. Bunda Behzat Ç.’nin tartışılmaz etkisi var.

Bir okurumuz da RTÜK’e, sanata baskıya yönelik “ironik” eleştirilerimi yanlış anlamış. Behzat Ç. için “birayı haftasonları içmesi, rakıyı da yılbaşından yılbaşına yudumlaması” önerimi ciddiye almış.
Behzat Ç.’ye, yani çok sevdiğim bir romanın “sahici” kahramanına “alkolsüz meyve kokteyli” ile “kuşburnu”nu yakıştırdığımı, böyle bir şeye cüret edeceğimi düşünüyorsanız, ne yapalım “Sağlınıza...”

Ben yine RTÜK penceresinden “uyarılarımı” bu hafta da sürdüreyim.(!)
Evet dizide argoyu, alkolü geçtik. Her bölümde en az bir cinayet var kardeş.
Onlar yüzünüzden en az 10 yıl çocuklarına Ercüment ismini koyamayacak, ana-babalar. Sayelerinde Ercüment Behzat Lav’ı yanlış anlayacak yeni nesil.
Sülüman’ın Hürrem’inin muhteşem yüzüğü, gerdanlığı, hatta “Türki diksiyonu” yok satıyor da, millet cinayete neden özenmesin? Serice, seri seri, neden işlemesin...
“Hayalet” değil mi birinin adı, öbürünün “Akbaba”... Akbabadan başka kuş tanımıyor belli ki bu tayfa.

Cinayet yerine daha makul/masum vukuatlar hatta “ders”ler, kıssadan hisseler olsa...
Mesela Harun yolda bir cüzdan bulsa da, onunla bisküvit-cips filan zıkkımlanmayıp, gidip amirine verse. Behzat da Ç.ekmecesinden sürpriz bir gofret çıkartıp, Harun’u mutlu etse... Sonra, paylaşsalar kıtır kıtır, sınıfsız-zümresiz.
Ve ikisi bir yerde reklama çıkıp, reklamlarda “donduyma” diyen “Müslüm Baba’nın Türkçesi”ni lisan-ı münasip ile düzeltseler.
Sonra onu da alıp, alkolsüz meyve kokteyli içmeye gitseler.
Ben mi düşüneyim hepsini...
(Ha, kilosu gelmişken... Harun da biraz kilo vermeli komiserim, obezite cinayetten öldürücü bu milenyumda)

Son olarak, tabancasını da almalı Behzat Ç.’nin. Sık sık, nereye kadar...
Laftan-sözden anlamıyor, Goebbels olup göbeklenelim mi dizinin ortasına... Onun gibi, “Ne zaman biri sanat dese elim tabancama gidiyor” mu diyelim, yekten.
Silahı, ruhsat almayı kolaylaştıran kanun tasarıları teşvik etmezmiş ama, Behzat Ç. silahlanmaya özendirebilir çocukları. (Polat A. -alem’dar- gibi kurt olup arada devletle iyi geçinse, takım giyse “rötuş” mümkün de, adam sövüyor ulu orta)
Ne o, her akşam önce silahı koy masaya, sonra bira şişesini...
Yerine biber gazı spreyi olabilir. Daha doğrusu olabilirdi de...
O da öldürüyormuş meğer, gördük geçenlerde.

Şaka gibi oldu yazı değil mi? Ama değil ki...
İlk kez adam gibi bir “yerli-hakiki polisiye” izliyoruz, izleyeceğiz ağız tadıyla.
Ekran, dört duvar.
Yazarın Tüm Yazıları