Rüya değil

Pazartesi günü bu köşede, "atv yönetimi Bir Demet Tiyatro’yu beğenmedi" yazısı çıkınca, önce Yılmaz Erdoğan aradı, sonra yapımcı Necati Akpınar...

Ardından atv yönetimi bir açıklama yaparak beni yalanladı...

Grubun yazarları da olaya girince topyekün Bir Demet Tiyatro savunması yaptılar.

10 yıl önce Bir Demet Tiyatro’nun Star’da yayında kalmasına katkısı olmuş biri olarak bu mevzuyu uzatmayacağım.

Yazıda tek bir bilgi hatası var.

atv’nin beğenmediği meğer tanıtım filmiymiş, ben onu ilk bölüm olarak yazmışım.

atv yönetimi, ’absürd’ gerekçesiyle Mükremin’in haber spikeri olduğu tanıtım filmine itiraz etmiş.

Yılmaz’ın küplere binmesi, Tatlım Tatlım dizisi ve rüya sahnesi ile ilgili yazdıklarımda ise bir hata yok.

Dün akşam son anda çıkarılmadıysa, Mükremin’in başka kanala gitmekten bahsettiği rüya sahnesi de dizide yayınlanmış olmalı.

Kendin pişir kendin ye

Beyaz Show ekibinin buluşu süper.

Youtube’dan esinlenerek "Piknik Tube" adıyla bir site kurmuşlar.

Ziyaretçilerin gönderdiği videoları yayınlayan, aynı Youtube mantığıyla çalışan bir site.

Ben en çok işin mantığıyla örtüşen sitenin harika sloganını sevdim; "Cook Yourself / Eat Yourself" (Kendin pişir kendin ye)...

Dün uzun süre geçirdim sitede.

Sadece Beyaz fanlarının değil, diğer internet kullanıcılarının da uğrak yeri olacaktır.

Erkek adam

Cem Davran’ın "Erkek adam yalnız gezer" sözlerini okuyunca fark ettim, gerçekten de Cem Davran geceleri yalnız geziyor.

Ne zaman bir mekánda görsem yalnız.

Mesela ben, Cem Davran’ı yıllardır tanımama rağmen eşiyle bir kez bile tanışmadım.

Adam dediğini yapıyormuş demek ki...

"Sevgilisini ya da karısını koluna takıp bar bar gezdiren erkeklere erkek denmez. Erkek adam dediğin yalnız gezer" diyor Cem Davran.

Marifet galiba bunu kabul edecek bir kadın bulmakta.

Hem kadınları hem de erkekleri kızdıracak sözler bunlar.

Cem’in evinde bu tartışmanın yansıması nasıl olacak merak ediyorum.

Bu badireyi kazasız atlatırsa gerçekten erkek adammış diyeceğim.

Sponsor

Dün Doğan Hızlan sponsorluklarla ilgili çok güzel bir yazı yazdı.

"Sponsor zarafeti diye bir şey vardır" dedi.

Bunu Goldaş Altın’ın Ali Baba ve Kırk Haramiler adlı operaya sponsor olmasıyla ilgili söylüyor.

Goldaş’ın, 30 milyar verdiği için oyun sırasında oyunculara "Goldaş altın" diye bağırtmasının şık olmadığını söylüyor Doğan Hızlan.

Çok haklı!

Nezaketi bırakın, sponsor firmalarda "Parayı verdim, istediğimi yaptırırım" anlayışı giderek daha hakim oluyor.

Talepleri bitmiyor.

Bunun ne boyutlara varacağını anlatan bir fıkra bile var:

Coca Cola, mali krize düşen Vatikan’a sponsor olmak istemiş ve Papa’yla görüşmüş.

300 milyon, 500 milyon teklif ediyorlar, Papa kabul etmiyor.

1 milyar, 2 milyar dolar yine yok...

Kardinaller, "Efendim nasıl kabul etmezsiniz" diye Papa’nın etrafını sarıyorlar.

Papa da diyor ki; "Nasıl kabul edeyim, adamlar her duanın sonunda amin yerine Coca Cola dememizi istiyorlar."

Sponsor nezaketi bu duruma gelmiş durumda yani...
Yazarın Tüm Yazıları