Renkliler, renksizler

Futbol bu hafta mevsimle birlikte oldu. Atılan goller lapa lapa kara dönüştü.

Haberin Devamı

 Haftalar haftaları kovalıyor, bazıları ilk dörde girebilir miyim, benim sonum ne olacak, kimileri de son virajlara giriyoruz dönemezsek “Yandım keten helva” diyecekler. Bu hafta oynadıkları futbolla  Renkliler ben daha ayaktayım dediler, Renksizler ise sınıfta kaldılar...

RENKLİLER:

Stoch(Fenerbahçe): Fenerbahçe, Gençlerbirliği karşısında takım olarak tam puan aldı. Bunun yaratıcısı da kesin olarak Stoch'tan başkası değildi. Attığı gol her baba yiğidin vuracağı vuruş değildir. İşte bu gol hem takımı, hem de izleyenleri ateşledi. Stoch attığı gollerle değil oynadığı oyunla da lige renk kattı.

Muslera(Galatasaray): Mondragon'dan sonra kaleci sıkıntısı çeken Galatasaray, Muslera ile bunu sonlandırdı. Sivasspor karşısında alınan sonucun simgesiydi. Çünkü rakibi oyunu başlatacağı kendi sahasından bile takip ediyor, bir yandan da oyunu resmen okuyor, işte buda kendisi için büyük kazancı oluyor...

Necati (Galatasaray): Öyle bir geri döndü ki, geride bıraktığı bazı yanlışlıkları bir anda kesip attırdı. Necati futbolun yanı sıra kendisini  her yönü ile değiştirmiş, eski isyankar  durumlarını şimdi hoşgörüye dönüştürmüş, kazanan ise kendi olmuştur. Attığı ilk golde kendiside bunun şans vuruşu olduğunu söylemesi bunu zaten anlatıyor...

Kamara(Eskişehirspor): Eskişehirspor'a hayat veren oyuncu. Takımı bana göre tek başına harekete geçirdi. Attığı gollerin yanı sıra diğer atılan gollerde ikram sahibi ta kendisi idi.

Pinto (Bursasaspor): Ertuğrul Sağlam tam bir bugünün santraforunu bulmuş. Gol atabildiği kadar da gol attıran bir yapısına sahip, saha içinde bölge, bölge  gezginciliği de, kendisini rakiplerinden silip atan bir oyun kalıbı var.

Okay (Kayserispor): Manisaspor karşısında oyuna 15 dakika kala girdi. Sonuçsuz giden oyunu kendi takımının lehine resmen çevirmesini  bildi. 17 yaşında olan bu genç yetenek Okay, gelecekte kendisinden çok bahsettirecek. Zaten Türk futbolunda böyle gençlerde yavaş yavaş çıkmaya başladı. Okay'ın da yolu açık olsun.

Murat Erdoğan (Minasaspor): Futbolda sonbaharını yaşayan Murat Erdoğan her hafta oynadığı oyunla takımını biran önce  yukarılara taşımak istiyor, vücudunun gücünü sonuna kadar harcıyor, ama kendisine eşlik edecek arkadaşı bir türlü bulamıyor.

Muhammet(Gaziantepspor):  Bu zamanın hücum adamı. Öyle kıvrak pozisyonlara giriyor ki, defans bu hareketler esnasında neye uğradığını anlayamıyor. Hele kendinden uzun yapılı defans oyuncusundan aldığı kafa topları da ayrı bir hüner.

Colman (Trabzonspor): Beşiktaş karşısında takımın yükünü çeken oyuncu. kendisinden mi, hocasından mı, bilinmez ama rakip alana daha fazla girip  pozisyon bulan bir oyunu ilk kez gördüm, sahanın her yerindeydi, böyle oynarsa attığı gollerin devamı geleceği kesin.

Serol (Ankaragücü): Takım artık küme düştü,  elinden gelini yapıyorlar, hepside genç, işte burada futbol vitrini göz önünde Serol da kendisini gösteren bir oyuncu, Karabükspor ve Eskişehirspor'a attığı gollerin ikisi de bilinçli idi, iyi de bir kanat oyuncusu. Ligin bir çok takımında forma giyecek oyun yapısı var. Her hafta kendisi için bir kazanç, bakalım bundan sonra kendisini nasıl gösterecek...

RENKSİZLER:

Alper Potuk (Eskişehirspor): Uzun zamandan bu yana kendisine bir şeyler olmuş. Milli takıma seçilme, transfer dedikoduları, oyun ritmini aşağıya doğru düşürmeye başladı. Oyunu arkadaşları ile birlikte kuracağına kendisi yapmak istiyor, sonra ne oluyor, ne topla alışverişe giriyor, nede kendisi.

Ramazan (Gençlerbirliği): Gençlerbirliği'nde geçmişte 10 yıl forma giydim. Şimdi de kongre üyesiyim" bugüne kadar böyle  kötü kaleci, kalede hiç olmadı , golleri yiyor, hadi  Stoch'un füzesine baktın, ya diğerlerine?. Bir kaleci uzanır,  hadi numaradan da yatan var, oda yok, oyun kuran oyuncu gibi kaleni terk et, lüzumsuz bir yerde oyun kurma iste sonrası ortada. Önce sen oyunu üç direk arasında kur, gerisine karışmasan daha iyi olur.

Quaresma (Beşiktaş): Ohhh ne rahat. Topu kazan isteğin yerde isteğin gibi onunla, rumba, tango, çaça, yap ne ala. Arkadaşlarında orada rakibi takip etmek için oksijensiz  kalsınlar oralı bile olma. Top seni seviyor sende onu, o zaman bir sirk açalım orada oynasan daha iyi.

Sestak (Bursaspor): Bir futbolcu oyun boyunca bu kadar gol pozisyonu bulsa, o maçta gol rekoru kırar. Sestak bencilliğinden dolayı, hem taraftarları, hem de takım arkadaşlarını bir hayli kızdırdı. Atamıyorsan, en yakında bulunan bir iki arkadaşın seni bekliyor ver onlar yapsın, ama olur mu?

Senecky (Sivasspor): Bir kaleci takımına zamanla puan kazandıran kaleci olursa, kaleci odur, karşı ekipte Muslera  bunu yaparken, Sivasspor kalecisi  Senecky, Necati topa yalnız vurdu, füze atmadı, ayağını tarak kısmı ile aşırttı, bir adım öndesin, geri dönüşün olmaz mıydı? Ama dalıp gitmiştin kale ile kendi arandaki mesafe ayarı yoktu, hadi bunu yedin ya diğerleri hepside, tıngır, mıngırdır.

Culio (Orduspor): Takımın lideri olarak gözüküyor, gelin görün ki hiç bir zamanda bunu üstlenemiyor. Kendisine bir sol kulvar seçmiş oradan  takımı ateşlemek istiyor olmuyor. Gücünü yetirdiği zaman kendisini hemen yere atıyor, bunu da hakemler yemiyor.

Antalyaspor: Nereden nereye doğru bir gidiş. Oynadığı futbolla beğeni kazanan Antalya'da bir şeyler oluyor. Aslında  o kadar gol yollarına giriyorlardı ki, şimdi üretmekten öyle uzaklar ki, tanımakta insan zorlanıyor. Bu böyle devam ederse Antalyaspor nereye doğru gider onu bilemem.

Yazarın Tüm Yazıları